Dün, Müslümanlar olarak 'Hicrî -Qamerî' takvimin Muharrem ayýnýn ilk gününü idrak ederek 1446'ncý yýla girdik. Bu takvim, 'müslüman takvimi' idi.. Öyle diyoruz ve birbirimize tebrikatta bulunuyoruz da, Hicret'in ne derin ve ne büyük acýlarla yoðrularak gerçekleþtiði ve sonucu üzerinde uzun uzun durduk mu?
1 Muharrem, 'Ay Yýlý' denilen 354 günlük 'yýl/sene' üzerinden hesab edilirse, Hicret-i Nebevî'nin yani, Hz. Peygamber (S)'in -neredeyse silme müþrik olan Mekke'lilerin aðýr baskýlarý karþýsýnda-, daha ileri atlamak için, geri çekilir gibi yaptýðý hareketinin, Mekke'den Yesrib'e, -sonra adý, kýsaca Medine olarak anýlacak olan þehre- Hicret ediþinin baþlangýç noktasý..
Üzerinden 1446 'Ay Yýlý' geçmiþ oluþunu bilhassa belirtiyoruz. Çünkü, eðer, dünya tarihinin akýþýný deðiþtiren o 'Hicret' hadisesi 365 günlük Þemsî/ Güneþ Yýlý denilen takvimle hesab edilse, Hicrî- Þemsî takvimin 1403 yýlýnda olduðumuz hesab edilirdi.
Çeþitli dinler, medeniyetler ve ideolojilerin her birisi kendisine bir takvim belirler ve kendi tarihini onun üzerine oturtur.
Bu cümleden olmak üzere, Yahudiler 354 günlük 'Ay Yýlý'ný kullanýrlar. Dün, 7 Temmuz günü , Ýbranî takviminde 5784'üncü yýlýnýn '1 Tammuz'u idi. Yahudiler, kendi inançlarýnýn temelini oluþturan dillerini, Ýbraniceyi ve kitablarýnýn ibrani alfabesini de binlerce yýl sonra günlük olarak konuþulan bir dilin alfabesi olarak ihya etmiþlerdir.
Hristiyanlar ise, Hz. Ýsâ'nýn velâdetini, -muhtemel- doðum gününü, takvimlerinin baþlangýcý olarak kabul etmiþlerdir. Ama, bizde münevver/ aydýn sayýlmak için Avrupalýlar gibi olmak þeklindeki 150-200 yýllýk aþaðýlýk duygusuna kapýlanlarýn, Avrupalýlarýn takvimlerini ve alfabelerini almakla modern olacaklarý þeklindeki sefil anlayýþlarýný Müslümanlara, bir deli gömleði' gibi zorla giydirmeye ve kendi dayatmalarýna karþý çýkanlarý binler halinde dâraðaçlarýnda sallandýrmak þeklindeki uygulamalara bile vardýrdýlar.
Bu arada ünlü Alman filozofu Friedriche Nietzsche de miladî- 1890'larda, bütün Hristiyan tarihini redd ile , kendi ideolojisinin tarihini 1 tarihinden baþlatmýþtý.
*
Hicret'in basit bir yer deðiþtirme olmadýðý; kiþinin doðup büyüdüðü, çalýþmalarýnýn semerelerinin sergilendiði ve yakýnlarýnýn, dostlarýnýn, hatýralarýnýn, mezarlarýnýn bulunduðu mekânlardan, nice hicranlar çekerek, ama, büyük bir kararlýlýk içinde baþka fizikî ve sosyal çevrelere gitmekten baþka bir çarenin kalmadýðý inancý ile gerçekleþtirilen bir eylem olduðu gözden ýrak tutulmamalýdýr. Ve Mekke müþrikleri, Hz. Peygamber'i himaye etmekte olan amcasý Ebû Tâlib'e gelerek, 'Söyle bu yeðenine, ne isterse verelim.. Bizim ilâhlarýmýza, putlarýmýza karþý çýkmasýn... Yoksa cevabýmýz çok sert olur..' diyorlardý.. Hz. Peygamber ise, insanlarý yýðýnla 'ilâh'larla, 'put'larla köleleþtiren þirk düzenine karþý, mücadelesinden asla vazgeçmek niyetinde deðildi ve Allah'ýn hür olarak yarattýðý insanlarý köleleþtiren her türlü düzenlere ve düzenlemelere, bütün sahte ilâhlara, put düzenlerine karþý, (Allah'dan gayri hiç bir ilâh yoktur' mânâsýndaki 'lâilâhe illallah' bayraðýný açýyordu.. Þirk düzeninin melikleri, generalleri, patronlarý, zenginleri ve askerleri ise, yükselen bu sesi boðmak istiyorlardý.
Ýþte o çetin hesaplaþma ortamýnda, Hz. Peygamber (S) yanýna Ebubekr'i de alýp, bir gece, gizlice yola koyuluyordu.. Onu öldürmek isteyenler ise, evine baskýn yaptýklarýnda, yataðýnda yatanýn, Ali olduðunu ve 'avlarýný kaçýrdýklarýnýn þaþkýnlýðý'ný yaþayacaklardý.. Ve arkalarýndan yetiþmeye çalýþacaklar ve onlar da bir maðarada saklanacaklardý.. Ve maðara önüne gelenler, maðaranýn içinde olmasýnýn imkânsýz olduðunu, çünkü maðaranýn giriþ kýsmý veya aðzý olan yerin, örümcek aðý ile örüldüðünü görüyorlardý. Yakalamak istedikleri düþmanlarý o maðaraya girmiþ olsalardý, o örümcek aðý olmazdý.. Ama, o iki kiþilik dev yolculuk tarih devirlerini yara- yara ilerlemek azmiyle hedefine doðru ilerliyordu..
1446-Hicrî-Qamerî yýlýnýn hayýrlar getirmesi niyazýyla, sözün bundan sonrasýný yeni nesiller arasýnda pek fazla bilinmeyen ve 1992'de vefat eden merhûm 'Niyazî Yýldýrým Gençosmanoðlu'nun 'Hicret' þiirine býrakalým:
HÝCRET
Bir korku, bir telaþ, bir zifirî gam,
Kureyþ beldesine indiði akþam,
Küfrün en kudurgan, en bed vaktidir..
Delirir korkunun uykusuzluðu,
Kavurur geceyi kan susuzluðu..
Þirk'in, Nübûvvet'e savlet vaktidir..
Mukaddes yataktan Murtezâ kükrer..
Aðýzlar bir karýþ , el-ayak titrer..
Bu an, yomsuzluðun hayret vaktidir..
Mekke sayýklarken bâatýl uykuda,
En yüce daðlarýn eteði suda..
Risalet deryasýnýn med vaktidir.
Kaç gün doðup battý, kaç ay dolundu..
Zaman gelip çattý, emrolundu..
Kuvveden fiile geçme vaktidir..
Güvercin yuvasý, örümcek aðý,
Böyle þey gördün mü, ey Sevr daðý
Hayretin yeri yok, ibret vaktidir.
Has güller açarken çaðýn baðrýnda,
Ýlâhî tecelli daðýn baðrýnda,
Yâr'la, Yâr-i Gar'ýn sohbet vaktidir..
Bir hadsiz sevincin Medine'sinden,
Yükselen 'Allah'u Ekber' sesinden,
Belli ki Tevhîd'in kudret vaktidir..
Binlerce göz yolda, gün, gece, þafak..
Bayraklar, bayraklar.. Yeþil-kýzýl-ak..
Belli ki, Ýslâm'ýn devlet vaktidir..
Buyurdu Sahibi, göklerin-yerin,
'Size gönderdiðim Son Peygamber'in
Bugün âlemlere rahmet vaktidir..'
*