Geçen gün postadan ilginç bir kitap çýktý. Tam da yakýn tarihimizdeki büyük Rumeli ve Kafkas göçleri üzerine düþündüðüm ve göçlerin toplumsal hayatýmýz üzerine etkilerine iliþkin bir þeyler okumaya çalýþtýðým günlerde son “göç dalgalarý”ndan birinin Makedonya’dan Türkiye’ye sürüklediði “sýradan insan”lara ait “bir göç hikâyesi” çýktý karþýma.
Zeytinburnu Belediyesinin yayýnladýðý, Süleyman Þenel imzalý “Kumanova’dan Zeytinburnu’na Bir Rumeli Delikanlýsý Arif Þentürk” kitabýndan söz ediyorum. Arif Þentürk’ü hepimiz kendine özgü tarzýyla okuduðu Rumeli türküleriyle tanýyoruz. Ama Þentürk’ün ve ailesinin Rumeli topraklarýndan Ýstanbul’a uzanan hikâyesi de en az o türküler kadar içe iþleyen cinsten.
Hikâye Kumanova þehrinde baþlýyor. Dedeleri asýrlardýr bu þehirde yaþamýþ bir ailenin baba ocaðýný terk edip Türkiye’ye sýðýnma kararý alýþýnýn trajik hikâyesi. Köklerinin yattýðý topraðý ve kendi dünyalarýný oluþturan hemen her þeyi geride býrakýp tanýmadýklarý, bilmedikleri bir diyara doðru yola koyuluþlarý... Ardýndan “anavatan”da tutunmanýn, yeni baþtan yurt-yuva kurmanýn zorluklarý...
Bütün bu sýkýntýlarýn yaný sýra bir de “kimlik” ve “aidiyet” konusunda karþýlarýna çýkan meseleler var sonra. Etnik kimlikleriyle milli aidiyetleri arasýnda kendilerinin hiçbir zaman akýllarýndan geçirmedikleri modern ayrým...
Arif Þentürk, babasýnýn etnik köken itibarýyla “Arnavut” olduðunu ama milliyeti sorulduðunda gururla “Türküm” dediðini özellikle belirtiyor. Zaten gerek Rumeli gerekse Kafkas muhacirleri Türk adlandýrmasýný etnik kimlik ifadesi sayan anlayýþýn en güçlü muarýzlarý olagelmiþlerdir. Bunun kökeninde göçmenlerin vatan denilen toprak parçasýnýn kýymetini vatan kaybetmenin acýsýný yaþamamýþ olanlara göre daha iyi anlayabilmeleri var belki.
Arif Þentürk’ün aðzýndan kayda geçirilen “sýradan” bir göç hikâyesinin anlatýldýðý kitap iþte biraz da bunun için önemli: Genellikle sayý olarak, oran olarak, istatistik olarak bildiðimiz göçmen nüfusun aslýnda tek tek insanlardan oluþtuðunu hatýrlatan ve bu insanlarýn tek baþýna göðüs gerdikleri hayat meþakkatlerini, yaþadýklarý acýlarý, özellikle “vatan kaybetme”hissini anlayabilmek için böyle sýradan insanlarýn sahici hikâyelerini okumaya ihtiyaç var.
Ancak Arif Þentürk ve ailesi þanslý sayýlabilecek göçmenlerden aslýnda. Çünkü barýþ zamanýnda ve nispeten uygun þartlarda Ýstanbul’a gelebiliyorlar. Buradaki toplumsal hayata intibak etmekte de fazla güçlük çekmiyorlar. Oysa geçmiþte Rumeli topraklarýndan anavatana gerçekleþen göçlerin büyük bölümü kanlý savaþlarýn ortasýnda ve silahlarýn gölgesinde yaþanmýþ; genellikle acýmasýz kýyýmlardan ve hatta “soykýrým”lardan kurutulabilenler kaçarak Anadolu coðrafyasýna sýðýnmýþlardýr.
Bu anlamda ilk büyük göç hareketi 1856’da Kýrým’dan gerçekleþti. Ýþgalci Rus yönetiminin baský ve zulümlerinden bunalarak Osmanlý topraklarýna kaçan ahalinin ciddi bir kýsmý Dobruca bölgesine iskân edildi. Dobruca’ya göçler sonraki yýllarda da peyderpey sürdü ve bu topraklarýn da 93 Harbi sürecinde elden çýkmasýnýn ardýndan ayný insanlarýn bir bölümü bu defa oradan da “ak topraklar” dedikleri Anadolu’ya geçmeye baþladýlar.
Kýrým’dan göçler de uzun müddet devam etti. Baskýlardan yýlarak Türkiye’ye göçen Türklerin yerine hýzla Ruslar ve Ukraynalýlar yerleþtiriliyordu. Ama Türk nüfus yüz yýllýk süreç sonunda bile hâlâ Rus siyaseti açýsýndan istenmeyen seviyedeydi. En sonunda 1944’de Ruslar kesin çözüm bularak Kýrým yarýmadasýnda yaþayan bütün Türkleri bir gece yük trenlerine bindirerek Orta Asya steplerine doðru zorunlu bir yolculuða çýkardýlar. O yolculuða çýkanlarýn ancak yarýsý gittikleri yerde hayatta kalabildiler. Tarih 18 Mayýs’tý. Kýrým Türkleri bugünü “kara bayram” olarak anarlar. “Biz Kýrým’dan çýkkanda kar yaðmadý kan aktý” diye türküleri vardýr.
Kýrým Türklerinin ondokuzuncu yüzyýldaki kitlesel göçlerini 1864 Büyük Kafkas Sürgünü izledi. Rus istilasýna karþý uzunca süre kahramanca vatanlarýný savunan Müslüman Kafkas kabileleri güçlü Rus ordularýna karþý gerçekleþtirdikleri direniþ savaþýný kaybedince buradan da Osmanlý topraklarýna göç baþladý. Vatanlarýný terke zorlanan yaklaþýk 1.5 milyon kiþiden yarýya yakýný yollarda can verdi.
Kafkasya Savaþýnýn sona erip sürgünün baþladýðý gün sayýlan 21 Mayýs, özellikle Kafkas muhacirleri içinde en büyük grubu oluþturan Çerkezler tarafýndan her yýl “Matem Günü” olarak anýlýyor. 21 Mayýs’ýn Çerkez Soykýrýmý’nýn yýldönümü olarak kabulü yolunda da çalýþmalar yapýlýyor.
Önümüzdeki yýlýn mayýs ayý Kara Bayram’ýn 70. ve Büyük Kafkas Sürgününün 150. yýldönümü olacak. Bu vesileyle ne yapýlacaksa þimdiden hazýrlanmaya baþlamak lazým.