Bu hafta Ýstanbul’da, ‘Geleceðe Yön Ver’ baþlýðý altýnda Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi’ne baðlý Ýstanbul Gençlik Meclisi’nin organize ettiði 3. Türk-Arap Gençlik Kongresi yapýldý. Kongreye konuþmacý olarak katýldým. Doðrusu beni hayli heyacanladýran -gençlik aðýrlýklý- bir katýlým vardý ve çok önemli konuþmalar yapýldý. Yakýn Ýslam coðrafyasýndan ve Ortadoðu ülkelerinden gelen gençlerin gerçekten içinde bulunduðumuz yüzyýla yön vereceklerini gördüm.
Belki de 21. yüzyýlýn, bir önceki yüzyýldan farkýný ortaya koyan en önemli ayrýmlardan birisi bu. Yani bilgiye, batý ülkelerindeki akranlarýndan bile daha hýzlý ulaþan ve batý ile aralarýndaki asýrlýk farký kapatmak için bilgiye aç olan bir gençlik var karþýmýzda. Bu, bize yeni beþeri sermayenin doðu kaynaklý olacaðýný gösteriyor. Bu genç insanlar, yalnýz kendi coðrafyalarýnýn ekonomik ve siyasi kaderini belirlemeyecek ayný zamanda, dünyanýn yeni siyasi ve ekonomik paradigmasýný oluþturacak bir farkýndalýða sahipler.
Çok önemli bir soru
Bütün bir 20. yüzyýl boyunca, bu coðrafyanýn çocuklarý, kendi ülkelerinde de, batýda da, batýnýn çizdiði eðitimi aldý ve ülkelerinde, bu eðitimin kendilerinde oluþturduðu ideolojiyi yayarak yaþadý.
Türkiye’de ve Ortadoðu’daki ‘modernleþme’ süreçleri ve bu süreçlerin yürütücüsü olan oligarþik diktatörlükler, bürokratik -devlet- olarak batý devþirmesi kadrolarla ve sermaye olarak da batýdan nemalanan iþbirlikçi komprador özellikli yapýlarla desteklenmiþ ve inþa edilmiþtir. Ýþte, bu zamana deðin, bu coðrafyanýn çocuklarý, gençliði bu ‘modern’ batý kökenli diktatörlüklerin kölesi olmuþ, adeta kendi ülkelerinde, kendi ülkeleri aleyhine devþirilmiþ ve kullanýlmýþlardýr. Bunu bugün bile hâlâ görüyoruz.
Ýþte TV ekranlarýndan seyrettiðiniz bütün ekonomi programlarý, ekonomiyi teknik -politika dýþý- bir mesele olarak anlatýr ve küresel finans sermayesinin, doðudan batýya kaynak aktarma araçlarýný öne çýkarýr ve politikalarýný överek aklar, bu alanda kamuoyu oluþturur. Örneðin þu günlerde, Amerikan Merkez Bankasý faiz artýrsýn da, bizde bunun altýnda kalalým diye bekleyen, savaþ meraklýsý, Yellen’e muhalefet eden yüksek faizci Fed üyelerinden bile daha þahin olan ‘içeride’ öyle genç arkadaþlarýmýz var ki...
Peki bu genç kardeþlerimize -teknik olarak da yanlýþ- bu ‘bilgi’leri kim depoluyor; onlara -hâlâ- TV ekranlarýndan kimler, ülkelerine, insanlarýna, hatta kendi ailelerine ve geleceklerine karþý propaganda yaptýrtýyor? Bakýn bu soru çok önemli bir sorudur; bu soruyu neden ve sonuç iliþkisi içinde cevaplayamazsak bizi kendi ülkemizde kendi gençlerimize boðdururlar.
Ýþte bu anlamda, bu hafta Ýstanbul’da yapýlan Türk-Arap Gençlik Kongresi gibi etkinlikler çok önemlidir ve yaygýnlaþarak artmalý, hatta bu etkinlikler kurumsallaþmalýdýr.
Medine Sözleþmesi-Medine Ekonomisi
Ama Türk-Arap Gençlik Kongresi’nin çok önemli bir özelliði daha vardý. Bu kongre, tam da Hicri yýlbaþýna denk geldi. Yani Ýslam Peygamberi’nin Mekke’den Medine’ye göç ediþinin (MS 622) ve Hicri takvimin baþlangýç yýlýnda yapýldý bu kongre. Bu göç, Medine Sözleþmesi’ni doðurmuþ ama bundan öte, bize göre, insanlýðýn bütün zamanlarýna þamil olacak bir ekonomik model ortaya çýkarmýþtýr. Buna Medine Ekonomisi diyelim. Medine Sözleþmesi, batýnýn merkantilist yaðmanýn arkasýndan gelen ‘aydýnlanma’ ve sanayi devrimi süreçlerinde doðduðunu iddia ettiði ‘demokrasinin’ kökeninin batý olmaðýný da ortaya koyar. Bu sözleþme, insan merkezli, adil, katýlýmcý toplumsal yapýnýn gerçek -sahici- üst yapý belgesi ve müessesesidir. Eþit vatandaþlýk ve katýlým, ortak vatan (Yesrib), ortak sorumluluk, adil paylaþým ve sosyal kalkýnma ilkeleri, Medine Sözleþmesi’nin ana çizgileridir. Bugün ‘çaðdaþ’ batý anayasalarýnda olan din ve vicdan özgürlüðü kavramý, Medine þehir devleti Anayasasý’nda çok açýktýr ve ‘modern’ burjuva demokrasisini aþar.
Örneðin, Sözleþme’nin 25. maddesinde “Yahudiler’in dinleri kendilerine, Müslümanlar’ýn dinleri de kendilerinedir” denilerek herkesin kendi dininde serbest olduðu kayda geçirilmiþtir.
Ýþte bu hukuki üst yapý da adil paylaþýmý esas olan özgürlükçü, açýk bir ekonomiden temellendirilmiþtir. Medine Ekonomisi, sosyal kalkýnmayý, devlet deðil insan odaklý olarak alýr ve fiyatlarýn, üretimin insanlar tarafýndan özgür rekabet koþullarýnda belirlendiði insani bir ekonomiyi ve paylaþýmý öne çýkarýr.
“Hz. Peygamber’in hicretinden önce Medineliler’in pazar yeri Kaynuka Oðullarý bölgesinde bulunuyordu. Buraya Nebit Pazarý denirdi. Bir Hz. Peygamber, Medîne Pazarý’nýn olduðu yere (yani sonradan Medîne Pazarý olan yere) gelerek þöyle dedi: “Ýþte bu sizin pazarýnýzdýr, burada sabit köþeler, yerler edinmeyin (yani sabah erken gelen dilediði yere yerleþsin) ve buradan hiçbir vergi (haraç) de alýnmayacaktýr.” (Prof.Dr.A.Bakkal-2013)
Öte yandan Riba yasaðý bu ekonomiyi düzenleyen en önemli kamusal müessesedir. “Riba, Medine Ekonomisi’nde üçe ayrýlýr. Eþitsizliðe dayalý mübadele, güçsüz olaný sömürmek (riba’l fadl) ve karþýlýksýz varlýklarýn mübadelesi (Bey’ü’l-garar) ve faiz, (riba’n-nesie). Faiz yasaðý, hem ilk iki yasaðýn zorunlu bir sonucu hem de insana dayanan adil paylaþýmý esas alan üretim ekonomisinin sonucudur. Ýslam’da yasak olan bu riba ekonomisidir. Buradan çýkarak, Ýslam ekonomisi iki temel düzenleyici alana dayanýr: Riba yasaðý ve Zekât müessesesi.” (Bkz. Cemil Ertem;Yataðýný Bulan Nehir, 2014)
Temerküz deðil; infak: Vakýf Medeniyeti...
Medine Ekonomisi’nde tekelleþme ve yaðmaya, sömürüye baðlý zenginleþme -tekelleþme-önlenmiþtir. Yani temerküz deðil, infak esasdýr. Hz.Peygamber, pazarda fiyatlara narh -üst sýnýr- konmasýna karþý çýkmýþ fakat ihtikar yasaðý getirmiþtir. Ýhtikar, þiddetli ihtiyaç olduðu bir zamanda gýda maddesini satýn alýp deðeri daha fazla artsýn diye onu stoklamaktýr. Ýhtikar yasaðý esasýnda sermaye temerküzünü önleyen, tüccarlarýn haksýz zenginleþmesinin önüne geçen bir müsesessedir. Bunun dýþýnda Medine Ekonomisi, sosyal kalkýnmayý esas alýr ve Osmanlý’nýn da ýsrarla yaygýnlaþtýrdýðý kamusal ekonominin temeli olan vakýf müessesesini ortaya çýkarýr.
Ýslam’da vakýf, bir malýn mülkiyetini Allah’a menfaatini halka tahsis etmek anlamýna gelir. Ýslam bu anlamda bir vakýf medeniyetir de...
Ama bu medeniyetin ekonomisi de insanlýðýn bundan sonraki bütün dönemlerine þamil ve bu anlamda bir insanlýk hedefidir. Ýþte böyle; Hicri yýlbaþý ve Türk-Arap Kongresi bana bunlarý hatýrlattý.