“Hilalin Aydınlığında...”

Hilal'in Aydınlığında kitabını elime aldığımda büyük bir onur duydum ilkin: Çok sevdiğim, hürmet ettiğim iki dava arkadaşımın birlikte kaleme aldıkları bir eser olduğu için... Milli Selamet dönemindeki Bakanlarımızdan Hasan Aksay Üstadımız ve kızı değerli arkadaşım Ayşe Tuba Albayrak tarafından yazılmış bir tür siyasetname olarak okuduğum bu kitabın, Türkiye siyasetinde ben de varım diyen herkes tarafından okunması gerekir kanaatindeyim.

Kitap, üslup olarak, geleneksel siyasetnamelerimizdeki izlek üzerinden yürüyor: İnsanın ahlaki faziletleri ile devletin yönetsel değerleri, başta adalet, eşitlik, insan onuru, özgürlük gibi yüksek görevler olmak üzere, bir tür sorumluluk bilinci içinde ele alınıyor. Her bölümün üzerine konmuş epigrafik girişler ise, konuyu modern zamana ve hatta an'a bağlayan bir uyanışa vesile oluyor. Modernizmin eleştirisini, insanın gündelik hayatındaki keşmekeşte uzaklaştığı hatta yitirdiği ruhunu arayışı, manevi boşluğu, amaçsızlığı, Roger Garaudy'nin "asrın tereddütleri" adını verdiği kaotik durumları, veciz ve özlü tenkitlerle, kendine has bir poetika mimarisi içinde kaleme almış Üstad Aksay... Kızıyla "sırt sırta vererek' yazdıkları bu zamana adanmış sözler çıkmış ortaya...

Hilal Hanım ahlakı ve bilge kişiliği ile örnek aldığımız bir arkadaşımız olarak, her buluşmamızda, yeni bir şeyler taşır bizlere. Mühendis zihninin ihata ettiği küresel farkındalıklarıyla, tevhidi bir rota doğrultusunda, yeryüzünden yeni haberler getirir hemen her toplantımıza... Babasının asistanı ve yol arkadaşı olduğu süreçte, onları ne zaman birlikte görsem, aklıma ümmetin Hz. Fatıma'ya, 'babasının annesi' ismiyle seslenişi gelir. Hz. Fatıma da mübarek babacığına çok düşkündü, onun talebesi ve takipçisiydi... Kitap, baba-kız işbirliğini güncellediği için ayrıca çok değerli...

Hasan Aksay Beyefendi, 1961 seçimlerinde Adalet Partisi'nden Adana milletvekili olarak girdiği TBMM'de, Prof. Dr. Necmettin Erbakan ile tanıştıktan sonra ayrılır ve Milli Nizam Partisi'nin kurucuları arasında yer alır. Partisi kapatılınca yerine açtıkları Milli Selamet Partisi'nden yine milletvekili olur hatta Devlet Bakanlığı yapar. Siyasetin kurdu olan Üstad, tek parti döneminin baskıcı günlerinin geride bırakıldığı günlerden bu yana siyasetin içindedir. Aynı zamanda Milli Gazete'nin kurucusudur, uzun yıllar başyazarlığını yapmıştır...

Kaleminin onun asası olduğunu düşünmüşümdür hep. Yazmak, onun hayat yürüyüşüdür. Hilalin Aydınlığında, aslında bir dünyevileşme eleştirisi anlamını da taşıyor. Ben bu kitabı okuyunca, ideoloji ile dava arasındaki bariz farkları daha net kavradım. Siyaseti, güvenilecek, emin olunacak bir sistem teklifi olarak görebilmemiz için kaybettiği değerler dünyasını, ona yeniden bahşetmek gerekiyor. Kitabın ana mevzuu olan insan, siyaseti de gündelik hayatı da, bu yüksek anlamlar dünyasına taşımakla sorumlu, tek varlık... Çünkü o, "eşref-i mahlukat', yaratılmışların en şereflisi...

Kitap, ruhu hatırlattı bana çoğu sayfalarında... Tecrübeli duayen bir siyasetçinin dünya üzerindeki savaşları, iyilik/kötülük gerilimi üzerinden ve ruh dünyasının şifreleriyle değerlendirmesi mesela, politikanın günümüzde ne yazık ki ıskaladığı nasihat ve ibret açılımlarını gösteriyordu.

"Çok önemli bir asırda yaşadık, yaşıyoruz. 20. asrın başına kadar bütün insanlık tarihinde bir cihan harbi yoktur. 20. asır ise insanlığa iki cihan harbi yaşattı. Hiçbir şekilde kötülüğe, vahşete doymadı. Kötülük cephesi kabarmaya devam ediyor.

"Kötülük, taşkındır, seldir, afettir; bütün insanlığın sonunu getirebilir. İyilik yatağını bulan ırmaktır. Nefsin çıkarına esir düşmek zulüm doğurur. Kötülük karşısında vicdan, "Böyle olmaması lazımdır" der. Vicdanı karanlıktan kurtaracak imkân, iman ve ahlaktır. İlk insan ve ilk peygamber Hz. Adem'in ümmetinden başlayan geçmiş iyilerle bütünleşerek, İslam'ın tek bir harfi bile değişmeyen temel metniyle ufku aydınlatıp, çıkarcılığın doyumsuz batağından kurtulmalıyız. İnsani yücelik, iyilikle başladı. İyilikle bitmeli.'

Hilalin Aydınlığında, Mahya Yayınları, Hasan Aksay, Ayşe Tuba Albayrak...