Kaybedeceðine kesin gözüyle bakýlýyordu. Kampanyasý boyunca mütemadiyen dalga konusu yapýldý. Doðrusu bunun için yeterince malzeme de verdi. Cumhuriyetçi Parti’nin adayý olmasý bile beklenmiyordu. Donald Trump herkesi þaþýrttý ve ABD’nin yeni baþkaný oldu.
ABD müesses nizamýnýn Hillary’nin arkasýnda olduðunun çok açýk fark edildiði bir seçim süreci yaþandý. Katýlým yüzde 60’ýn bile altýna düþtü. Obama’yý büyük bir rüzgarla baþkan yapan deðiþim beklentisi içindeki demokratlar seçmen, büyük bir hayal kýrýklýðý yaþadý. Demokrat Parti’nin Cumhuriyetçileþtiði algýsý oluþtu. Hillary’nin deðiþimi deðil statükoyu ve elitizmi temsil ettiði kanaati yerleþti.
Burada bir durmak lazým; çünkü bu kanaat dünyadaki genel gidiþatýn da yansýmasý. Sol, sosyal demokrasi veya liberal sol siyasetlerin tamamýnýn aslýnda tüm dünyada elitizm ürettiði bir gerçek. Donald Trump kendi partisinin elitleri tarafýndan bile desteklenmiyorken “Amerikan deðerlerinin” erozyona uðradýðýný düþünen bir dip dalga üzerinde sörf yaptý ve günün sonunda zaferini ilan etti.
Ýngiltere’de herkesi þaþýrtan Breexit, Fransa, Almanya gibi AB’nin taþýyýcý ülkelerinde ana akým haline gelmeye baþlayan aþýrý sað ve bunun sonucu olarak yükselen Ýslamofobi, yabancý düþmanlýðý, göçmen karþýtlýðý vs gibi politikalarýn ABD’deki tezahürü olarak büyüdü Trump. Müslümanlarý ve göçmenleri tedirgin eden yaklaþýmlarý parti programýnda yer almasa da bu tür çýkýþlara kampanyasýnda bolca yer verdi.
ABD’de ‘vatandaþ’ ve ‘devlet’ arasýndaki mesafenin giderek açýldýðýna dair tespitleri de doðruladý bu seçim. ‘Salon siyaseti’nden ve dünyaya nizamat veren devlet algýsýndan býkmýþ olmalý ki insanlar ekonomik büyüme ve refah içeren “yeniden büyük Amerika” hayaline verdi oyunu.
‘Siyaset sosyetesi’nden, Hollywood’a, düþünce kuruluþlarýndan medyaya, Hillary’ye verilen ölçüsüz destek de insanlarýn tepkisine yol açmýþ olmalý.
Siyasetçilerin profesyonel yalancý olduðu bir düzene karþý Trump, verdiði sözlerin yapýlabilirliðinden çok “dobra konuþan” bir figür olarak öne çýktý.
Amerikan halký, siyasetin içinden gelmeyen, kendi partisi tarafýndan bile dýþlanan bir aday iken Trump’ý, 18 yaþýndan beri siyasetin içinde olan ve demokratlar arasýnda bile þahin olarak bilinen bir kadýna tercih etti.
Bu aslýnda, siyasete olan güvenin azaldýðýný da gösteriyor.
***
Peki, Amerika’nýn seçimi Türkiye için ne ifade ediyor?
Türk medyasý seçimi neredeyse Türkiye’nin seçimi gibi izledi. Canlý yayýn masalarý kuruldu. Bu aþýrý ilgiyi hak eden bir ehemmiyeti var mý Trump’ýn mý yoksa Hillary’nin mi baþkan olacaðýnýn?
Bunu söylemek için henüz erken.
Peþin peþin söyleyebileceðimiz þeyler de var tabi.
Bir kere Hillary’nin Trump’a göre daha az Ýslamofobik olduðunu kanýtlayacak nesnel bir ölçüt yok. Trump’ýn Müslümanlarý irrite eden söylemini gole çevirmek için yaptýðý bir kaç çýkýþa mý bakacaðýz yoksa Ortadoðu’da Bush’u aratmayan ‘Obama doktrini’nin devamýný vaadetmesine mi?
Türkiye için asýl kritik konu, PYD-PKK ile ilgili olarak sergilenecek tutum. Hillary’nin ne yapacaðýný biliyorduk, PYD’ye desteði daha da artýracak yani Obama’nýn “terör koridoru” politikasýný güçlendirecekti. Trump ile bu konuda daha makul bir noktaya gelinebilir.
Ýkinci husus FETÖ elebaþýnýn iadesi ile ilgili. Bu konuda da ayný belirsizlik söz konusu. Fakat “Hillary FETÖ’cülerin rüyalarýna giren kadýn” iken Trump’ýn FETÖ’nün kabusu olma ihtimali bile var.