Himmet medyasının Sezer aşkı!

Ne çok seveni varmış Ahmet Necdet Sezer’in... Ulusalcı Kemalist kesim seviyor, “başımıza gelmiş en yüce şey” olarak değerlendiriyor ama meğer cemaat medyası da “Sezer aşkıyla” kavruluyormuş.

Bu aşkı da, bugüne kadar kendilerine toleransla yaklaşmış ve “himmet medyası” gibi ucuzluklara tenezzül etmeyen bir gazeteciyi karşılarına alarak, onu kamuoyunun parçalamasına terk ederek faş ediyorlar.

Hayırlı olsun Sezer size.

Oda TV gibi mecralar da hayırlı olsun.

Pek güzel anlaşıyorsunuz, pek güzel paslaşıyorsunuz.

Mesele ne?

Kanal 24’teki programda, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in kendisini Çankaya’ya kapattığını, ülkenin meseleleriyle ilgilenmediğini, devlet memuru gibi Cumartesi-Pazar günleri tatil yaptığını, tatil günlerinde icrayla temas kurmadığını, siyasilerden köşe bucak kaçtığını, dolayısıyla başarısız bir Cumhurbaşkanı olduğunu anlattım... Ardından “Gölcük depreminde yoktu mesela... Olay yerine gidebilir, bir kazazedeyi arayabilirdi” dedim ama Gölcük depreminde görevde olmadığını hatırlayınca, yaptığım yanlışı, “O dönemde Cumhurbaşkanı değildi, evet...” diye düzelttim. Sonra da şunu ekledim: “Bütün ulusal felaketlerde Çankaya’nın kapılarını kapattı...”

Hayır, öyle olmamış...

Bir kuyruklu yalan sallamışım... Yalanımı fark etmeme rağmen düzeltmemişim, “pişkinlikle” sözlerine devam etmişim.

Konuyu, mülaaneci Zaman gazetesi haberleştirdi.

Daha doğrusu (bu satırların yazarını) hedef gösterdi.

Maocu Kemalistlerin internet sitesi Zaman’dan geri kalır mı?

Bir haber de onlar çırpıştırıverdi...

Peşinden, diğer ulusalcı ve cemaatçi mecralar geldi.

İki gündür küfür ve hakaret bombardımanı altındayım... Ne alçaklığım kaldı, ne yalancılığım, ne hırsızlığım, ne yandaşlığım, ne şerefsizliğim, ne de havuz beslemeliğim... “S” harfiyle başlayan ve eylem bildiren küfürleri saymıyorum bile... “Haram lokma yemediğini” söyleyen tröller küfür ve hakaret konusunda ne de mahirlermiş...

Madem kapıyı “havuz medyası”ndan açtılar, ben de bu “himmet medyacısı” arkadaşlara sorayım o halde:

Sezer Gölcük depreminde yoktu, tamam... Olmadığını canlı yayında ben söyledim. Benden kopya çekerek saldırıyorsunuz...

Pülümür depreminde var mıydı? Afyon depreminde var mıydı? Bingöl depreminde var mıydı? İzmir’de, en küçüğü 5.7 olan üç büyük deprem meydana geldi. Sezer neredeydi? (Bu depremlerde ne kadar kayıp verdiğimizi google’a sorabilirsiniz.)

Üstelik sözümü, “ulusal felaketler” diye düzeltmiştim... Bunun videosunu kendi ellerinizle yayınladınız...

Hangi ulusal felakette Sezer’i felaketzedelerin yanında gördünüz?

Karaman Ermenek’te Grizu patlaması oldu, 10 işçi öldü.

Sezer var mıydı?

Kastamonu’daki bakır ocağı kazasında 19 işçimiz hayatını kaybetti. Cesetlerine günler sonra ulaşılabildi.

Sezer var mıydı?

Pamukova ve Tavşancıl’daki tren kazalarında 44 vatandaşımız öldü.

Sezer var mıydı?

Diyarbakır’da piste çakılan uçağın enkazından 75 kişinin cesedi çıkarıldı.

Sezer var mıydı?

İyi bir insan olabilir... İyi bir insandır da... Kendisini Çankaya’ya kapatmaktan, siyasileri azarlamaktan, parlamentodan gelen yasaları “veto” etmekten, Başbakan’ın suratına anayasa kitapçığı fırlatıp kriz çıkarmaktan, resepsiyona “başörtülü” sızmasın diye “özel çalışma” yapmaktan, süpermarkette kuyruğa girmekten, üç ampulden birini söndürmekten, kırmızı ışıkta durmaktan başka ne yaptı?

Efendim, Ahmet Kekeç gazeteci değilmiş... Bunu ispatlamış.

Ben gazeteci değilim ama illegal tapelerin üzerinde tepinenler gazeteci.

Ben gazeteci değilim ama önüne gelene hırsız, yandaş, havuz beslemesi diye saydıranlar gazeteci.

Ben gazeteci değilim ama hiçbir ahlak kuralı gözetmeden başkalarının mahremiyetine dalanlar gazeteci.

Ben gazeteci değilim ama devlet içindeki otonom yapıyı, belge imalatını, soru hırsızlığını, illegal dinlemeleri, fişlemeleri savunanlar gazeteci...

Ben gazeteci değilim, Erdoğan’dan emir almadan yazı yazamıyorum, ayrıca demokratlığım da şüpheli ama Pensilvanya’daki hocalarının izni olmadan harf bile yazamayanlar gazeteci ve full demokrat... Öyle mi?

Gidin yatın.

Önce kapınızın önünü süpürün, sonra başkalarına laf sokun...