Selahaddin E. Çakırgil
Selahaddin E. Çakırgil
Tüm Yazıları

‘Hırsız vaaar!’ taktiğiyle sonuç almak kurnazlığı

Onbinlerce insan Cizre’de toplanmış.. Hendekler kazarak, içlerine bombalar yerleştirerek, uzun namlulu silahlarla, roketlerle devletin resmî güvenlik güçlerine karşı verilen çete savaşında ölen 20 kadar bir tuhaf ‘sivil’lerin cenazelerinin, ‘Kaatil Erdoğan..’  uğultuları arasında kaldırıldığı haber filmini üzülerek izledim..

O kitlelere, bu sloganları söyletenler, gerçekte, ‘Hırsız vaaar!’ diyerek kendilerini gizleyen gerçek hırsızların halet-i ruhiyeleri içinde olduklarını hatırlatıyordu insana..

Bu sahneleri, birçok Güneydoğu ve Doğu Anadolu şehirlerinde de görmek mümkün.. 

O sloganı söyleyen kitleler ne dediklerini biliyorlar mıydı, yoksa, mâlum örgütten verilen lafları mı tekrarlıyorlardı, kestirmek zor.. Ama her durumda dehşetli bir sosyal tereddî..

Geçmişte, bazı gruplar kitleleri, yürüyüşlerde, mitinglerde, ‘Bağımsız Türkiye!’ diye bağırttırırken, bazılarının, ‘Bakımsız Türkiye!’ demelerinde yine de bir tebessüm ettirici taraf vardı.. Şimdi o da yok..

***

Bir kitle, bu derecede ‘sürü’leşemez herhalde..’ diye düşünmek geliyor insanın içinden..

Ama, o zaman da o  tabloyu neyle ve nasıl izah etmeli?

En yakın ihtimal; bu insanlar, rûhen kopmuşlar, koparılmışlar büyük gövdeden.. Kendilerini ayrı bir gezegende görüyorlar. Ama, bu ihtimale de inanmak istemiyorum.

***

13 Eylûl günü, Bingöllü bir dostumuzun oğlunun düğünü dolayısiyle Üsküdar’da bir salona gittiğimde, çoğu o yöreden birçok yakın dostla karşılaşıverdim. Arkadaşlar bir araya gelmişken düğünden sonra, bu fırsatı daha müsaid bir yerde sohbete dönüştürmek isteyince, yakınlardaki bir çay bahçesine gidildi.

Çay bahçesi, yeşillikler içinde çok büyük ve rahat, güzel, sessiz ve aile boyu gidilebilecek nezih bir mekan..

Çaylar yudumlanırken, ister istemez, ülkenin mes’eleleri de saatlerce konuşuldu..

Bazılarımız, müslüman kürd halkının nasıl olup da, ana gövdeden bu kadar kopmuş gibi bir görüntü verdiğini sorguladı, kimileri de bu durumu izah etmeye çalıştı. Bazılarımız da, bir kaç ay öncesine kadar kürd halkı nazarında sevilen birisi olan Erdoğan’ın, nasıl olup da, kısa sürede ‘en büyük kürd düşmanı’  halinde tanıtılması noktasına gelindiğini anla(t)maya çalıştı. Bir yerden düğmeye basılıp, Artık ona kürd düşmanı, kaatil! diyeceksiniz!’ deyince, geniş müslüman kitlelerin öylesine ağır bir sözü nasıl bu kadar sorumsuzca tekrar edebildiğinin izahı zordu.. Mesela, onun ‘Kürd sorunu yoktur’ sözü aleyhde çok kullanılmış.. Halbuki o, ‘Artık kürd so-
runu diye bir şey yok, onu bitirdik! Ama, kürdün de, türkün de devlet ile sorunları henüz de var’  demişti. Ama o söz kendi çerçevesinden çıkarılıp sunulmuştu, kürd halkına.. PKK’ya, hattâ Öcalan tarafından bile yapılan silah bırakma çağrılarının gerçekleşmediği bir ortamda, o sözün söylenmesi, en büyük kırılma noktası olarak görülüyor.

***

Bu arada, elbette Tayyib Bey’e, çevresi, danışmanları ve tek karar verici havasından dolayı eleştiriler de vardı. Kimisi, Cumhurbaşkanı olunca, ‘devletçi’leştiğinden.. Kimisi de, kendisine ulaşılamadığından ya da eleştirilemediğinden ya da eleştirileri dinlemediğinden..

Baktım, birçok arkadaş da, Erdoğan’ın devamlı hedef alınmasının çekim alanına girmişler; Erdoğan’ı, en azından kabahatli görmeye başlamışlar; ama, yanlış verilerle olsa bile, samimî duygularla.. Bunca büyük işler yapmış olan bir insanın yanlış yapma hakkını da kabul etmek gerekiyordu. Ama herkes, birkaç ay öncesine kadarki Erdoğan’ı arıyor, istiyordu.

Yapılan eleştiriler tamamen yanlış mıydı? En azından bir kısmının, gerçekleri yansıtmadığını biliyorum, rivayetlere dayalı..  

Ama, yine de ilginç olan şu ki, hem problemler Erdoğan’da düğümleniyor, hem de çözüm  yine ondan bekleniyordu.