Hırsız var!

Fiziki gasptan bahsetmiyorum. Ama bir elin, bir aklın sistematik şekilde ve doğal olmayan bir beceriyle sahip olduğumuz ortak değerleri, kavramları, sembolleri yürüttüğünden artık şüphe duymuyorum.

Aslında sadece çalmıyor hırsız. Çalıyor ve bir daha kolay kullanılamaz, göndere çekilemez, yüksek sesle haykırılamaz hale getiriyor çaldıklarını. Mundar ediyor.

Bizi biz yapan, ortak ve değerli bir bütünün parçaları kılan kavramlar, değerler bunlar.  FETÖ’nün kamuflaj amacıyla giyindiği “cemaat” kelimesi mesela. “Hizmet”, “himmet”, “mahrem”, “imam”, “şakirt”, “abla”, “abi” ya da. Her biri Müslüman toplumları kuşatan, sarıp sarmalayan, derin anlamlı, değerli kelimeler. Ve FETÖ tarafından kirletildiler.

***

Bir benzeri 28 Şubat’ta yaşandı. Darbe senaryosu cübbeli sarıklı “şeyh”lerle “yoldan çıkmış, aciz” “başörtülü kadınlar” üzerine yazılmıştı. Düşkün haller, iğrenç diyaloglar sergilendi.

İstenilen oldu. Hükümet düştü, muhafazakâr kesimin üzerinden buldozerle geçildi, başörtülüler okullarından atıldı, İHL’lilerin önü bariyerlerle kesildi, Anadolu sermesi biçildi, partileri kapatıldı.

Geride “şeriat”, “tarikat”, “şeyh”, “başörtüsü” kelimeleri kaldı kirletilmiş olarak. FETÖ’nün önü ise öyle açılmıştı ki gürül gürül sızdılar devlete.

***

Artık kimse gönül rahatlığıyla, sadece kastettiği anlam için kullanamaz oldu bu kelimeleri, kavramları. En azından şerh düşmek, açıklama yapmak, koordinatlarını ilan etmek zorunda hissediyor kendini. Ya da ağızda kalan kekreliği tatmamak için hiç getirmiyor dile.

***

Ama en büyük gasp DEAŞ eliyle yapıldı. Müslümanların en büyük değeri, dinin ismi çalındı.

Kelime-i tevhidi ve Peygamber mührünükendine kalkan yapan terör örgütü, insanları işkencelerle katlederken, yakarken, keserken, kadınlara tecavüz, çocuklara fenalık ederken İslam adına yaptığını iddia etti.

IŞİD, DAEŞ, DEAŞ -her ne zımbırtıysa, var edildiği günden beri Müslümanlar dinlerinin bu lanet örgütle ilgisi olmadığını, İslam’ın bizatihi “selam”, selamet demek olduğunu izaha uğraşıyor. DEAŞ eliyle zarar görenler Müslümanlar iken hem de. Vatanları çalınanlar, şehirleri yıkılanlar, çocukları nesillerce sürecek bir travmaya uğratılanlar onlar iken üstelik.

***

Öte yandan seküler dünyanın ortak kavram ve değerleri de PKK tarafından çalındı. PYD’nin PKK olduğunu gizlemek için uydurulan SDG ismine “demokratik” lafını sokuşturmalarını pek zekice bulduğunu söylüyordu mesela ABD özel kuvvetler komutanı. Ki PKK’nın en çok kullandığı kelimedir “demokratik”.

PKK insan öldürerek var olur ama kamuflajı “halk”, “demokrasi”, “barış”, “kardeşlik”, “hak “özgürlük”tür. PKK uzantısı yapıların dilinde de hep aynı gaspın sonucunu, ganimetin nasıl kirletildiğini görürsünüz. FETÖ ile aynı istihbari aklın izini sürmek mümkün burada da.

***

Benzer birkaç “yürütüş” ise siyasi alanda cereyan etti. CHP’nin adalet yürüyüşü mesela FETÖ ve PKK argümanlarını tekrardan öte, AK Parti’nin adındakiadalet”i sorgulamaya, çalmaya ve iki kolondan birini sarsmaya yönelik bir hamle olarak da okunamaz mı?

Ya da Meral Akşener’e kurdurtulan parti. İsminin ve renginin Osmanlı’nın kurucu unsuru Kayı Boyunun bayrağından aparılması ayrı bir mevzu ama yeni kurgunun AK Parti döneminde biraz da tarihsel şartların getirdiği bir atmosferde canlanan “köklere dönüş” ve “diriliş” hissinin oluşturduğu siyaset isteğinin, popüler kültürün marifetiyle dolaşıma giren ortak hatıranın üzerine, hazıra oturtulması değil midir?

Hayli zamandır AK Parti ve teröre karşı mitinglerde Türk bayrağının yanında en çok gördüğümüz bayrak Kayı bayrağı. Taşıdığı anlam o toplulukla örtüşüyor. Ve bu kitlenin Akşener’in peşinden gitme ihtimali yok. Şimdi onların elinden çalınıyor bu köklü hissiyatın temsili.

***

Tedbiri nedir bilmiyorum, üzerine düşünmek gerek. Ama şu bir gerçek; sembollerimiz, isimlerimiz, kelimelerimiz, kavramlarımız farklı örgütler-yapılar tarafından teker teker çalınıyor bizden. Giderek daha mütereddit, daha dilsiz, daha örtüsüz, çatısız kalıyoruz sanki.