Hırsızlar

Hayır, Ahmet Turan Alkan refikimiz gibi, parmağımla bir cenahı işaret edip “Hırsızlar” diye bağırmayacağım.

Kimin hırsız olduğunu, ne ölçüde çaldığını ben bilemem.

Polis değilim, savcı değilim, hâkim değilim.

Çok şükür bir “örgüt” bağlantım da bulunmuyor ki, önüme sürülen belgeye bakıp, “Şöyle yapmışlar, şu miktarda çalmışlar... Buraları parsellemişlear” diye hüküm vereyim.

Kim çaldıysa, Allah bin belasını versin diyorum. Elimden bu kadarı geliyor. Hırsızlara reva göreceğim cezanın limiti şimdilik bu...

Fakat, CHP lideri Kemal Bey hırsızların kim olduğunu biliyor.

Ne miktarda çaldıklarını da biliyor.

Refikimiz Ahmet Turan Alkan da biliyor... Coşup coşup sekr halinde “Hırsızlar, arsızlar, yandaşlar” diye ünlediğine göre, hangi kalemde ne “götürüldüğünü”, götürenler arasında ne oranda “yandaş” bulunduğunu da biliyor...

Refikimiz Ahmet Bey’e birazdan geleceğim. Kemal Bey’le devam edelim.

Hırsızlığın “yüz kızartıcı” bir suç olduğunu teslim edecek Kemal Bey, hangi yüksek bürokratın “Rahşan Affı”yla yolsuzluk soruşturmasından yırttığını da biliyor mu? Aynı yüksek bürokratın, henüz öğrenim gören çocuklarını ve iki yaşındaki torununu (erken emeklilik için) SSK’ya kaydettirecek kadar “düştüğünü” de biliyor mu?

Bilmez olur mu?

Kemal Bey çok şey biliyor.

O zaman şunu da biliyordur:

Mustafa Sarıgül, “yolsuzluk ve rüşvet suçlamasıyla” partisinden ihraç edildi...

Ne çaldığını, kimlerle rüşvet ilişkisine girdiğini bilmiyoruz. Bu konuda müddei değiliz. Ayrıntılı bilgi ve iddialar, Kemal Bey’in çalışma ofisinde bulunan “mavi klasörde” gizli.

Hırsızlığın yüz kızartıcı bir suç olduğunu teslim edecek Kemal Bey, arada sırada o dosyaya göz atıyor mu? “Dün hırsız diye suçladığımız adamı, bugün ‘kurtarıcı’ diye başımıza tebelleş ettik. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday yaptık... Ne ilkesiz adamlarmışız biz!” diyor mu?

Diyemiyor.

Bunu diyemiyorsa, ne diye “başkalarını” diline doluyor?

Efendim, Sarıgül’ün suçu henüz kanıtlanmış değil... Mahkeme kararı olmadan kimseyi peşinen “suçlu” ilan edemeyiz.

İyi de, o başkaları hakkındaki iddialar kanıtlanmış mı?

Haklarında bir mahkeme kararı var mı?

Ne çaldıkları ortaya çıkarılmış mı?

Çıkarılmamış ama önemi yok... Maksat bir algı oluşturmak... Halka, “Bunlar çalıyor çırpıyor, memleketi soyuyor” dedirtmek ve kendi hırsızlık şüphelimizin seçimleri kazanmasını sağlamak.

Kemal Bey’i akla ve izana davet ediyoruz.

Refikimiz Ahmet Turan Alkan’ı da akla ve izana davet ediyoruz ve şunu sormadan geçemiyoruz:

Bir konuşmanızda, “28 Şubat sürecinde bile kendimi böyle baskı altında hissetmedim” buyurmuştunuz. Partneriniz Ali Bulaç da kafa sallayarak bu dediklerinize onay vermişti. Bu yakınmanızı köşenize de taşımıştınız.

28 Şubat sürecinde ne çektiniz, merak ediyoruz beyefendi.

Ne çektiniz ki, bugünkünün yanında “hafif” kalıyor?

Bildiğimiz şu:

28 Şubat sürecinde hiç ortalarda yoktunuz.

Esaminiz bile okunmuyordu.

Sizinle aynı düşünce yatağından gelmiş insanlar (refikleriniz, meslektaşlarınız, dostlarınız) şelek şelek mahkemelere taşınırken, haklarında “yakalama kararları” çıkarılırken, “Hain, mücrim, düşman” ilan edilirken, siz ortalarda yoktunuz.

Nerelerdeydiniz, bilmiyoruz.

Müteakip yazınızda (ve televizyon konuşmanızda) 28 Şubat sürecinde “çektiklerinizi”, bugün “çekmekte olduklarınızı” ayrıntısıyla dercetmenizi ve açık kimliğini bildiğiniz “hırsızları, arsızları, yandaşları” deşifre etmenizi bekliyoruz.