Türkiye’de süregiden tahripkâr siyasi kavganýn taraflarýný sokaktaki çocuk dahi biliyor: “Hükümet” ve “Cemaat”.
Ben, buradaki ikinci cenaha, kendi tabiriyle “Hizmet” demeyi tercih ediyorum. Dahasý, tanýyorum, biliyorum, seviyorum bu camiayý.
Dolayýsýyla, bir dost eleþtirisi niyetiyle söyleyeceklerimi, dilerim dost eleþtirisi olarak alýrlar.
Bu eleþtirinin çýkýþ noktasý, Hizmet’in küresel misyonu. Pakistan’daki okuldan Güney Afrika’daki derneðe, Teksas’taki kültür merkezinden Washington’daki foruma dek uzanan muazzam gayret.
Ben, bu gayretin pek çok noktasýný yerinde görmüþ ve tanýmýþ biriyim. Ardýnda yatan en büyük motivasyonun “ihlas” olduðuna þahidim. Hep tartýþýlan “Amerika’daki faaliyetler”in, oradaki güç odaklarýna hizmet etmek deðil, o güç odaklarýna tesir edecek bir “Türk-Müslüman lobisi” oluþturmak olduðuna da kaniyim.
Bu kanaate bir þerh düþmek babýndan, mahpus emniyet müdürü Hanefi Avcý’nýn, dünkü Yeni Þafak’ta Ali Bayramoðlu’na söylediði þu sözleri de aktarmak isterim:
“Ben cemaatin dýþ güçlerle, ABD veya þu ülkeyle veya bu teþkilatla iþbirliði yaptýðý konusunda bilgi sahibi deðilim. Tahmin de etmem, milli olduklarýný kabul ederek ülkeye ihanet etmeyeceklerine inanýrým.”
(Bu þerhe bir þerh de ben düþeyim: Hanefi Avcý’nýn, yaþadýðý her þeye raðmen bunlarý söylemesi, takdire þayandýr. Kendisi, bana sorarsanýz, adam gibi adamdýr.)
Gelelim sadede...
Bu eleþtiri, aslýnda, üstte belirttiðim kanaate dayanýyor: Hizmet’in küresel misyonunu “milli” (ve Ýslami) gördüðüm için, onun geleceði hakkýnda endiþeleniyorum.
Kafamdaki soru þu:
Türkiye’de kýyasýya bir iktidar mücadelesine giriþmiþ, bu amaçla polisi ve yargýyý kullandýðý söylenen, hatta “kumpas” kurmakla suçlanan bir cemaat görüntüsü, Hizmet’in küresel misyonuna nasýl etki eder?
Dünyayý, bilhassa Batý dünyasýný az-çok bilen birisi olarak, kendi cevabýmý vereyim:
Kesinlikle çok kötü etki eder...
Çünkü Hizmet’in Türkiye içinde keskin bir siyasi güç olarak algýlanmasý, dünyada da öyle algýlanmasý ile sonuçlanýr. Buradaki “paralel yapý” tartýþmasý, baþka yerlerde de sorular, kuþkular ve nihayetinde sýkýntýlar yaratýr.
Onca emek riske atýlmýþ, onca halkla iliþkiler gayreti boþa gitmiþ olur.
Bu durum karþýsýnda “o algý tamamen yalan, bizim düþmanlarýmýzca oluþturuluyor” demek ise, bir iþe yaramaz.
Çünkü, tüm dünya bilir ki, hakkýnýzda oluþan algýnýn en büyük sorumlusu sizden baþkasý deðildir. (Bu kural, elbette, hükümet için de geçerlidir, diðer tüm siyasi aktörler için de.)
Dolayýsýyla, uyarmak isterim:
Türkiye’de süregiden bu kavga, kazananý olmayacak uðursuz bir kavgadýr. Kazanan bile çok yýpranacak, dahasý tüm Türkiye zarar görecektir.
Ama Hizmet, sadece Türkiye içinde deðil, dünya çapýnda zarar görecektir bu kavgadan.
Bu tehlikeye, ilk kez Hanefi Avcý tutuklandýðýnda iþaret etmiþ ve bu sütunda þöyle yazmýþtým:
“‘Cemaat’teki dostlarýn görmesi gerek ki, bu [ürkütücü] imaj, kendileri ne derlerse desin, milyonlarca insanýn gözünde kesin bir gerçek haline gelmiþ durumunda... Bu tablonun ‘hizmet’i gölgelemesinden, daha da önemlisi, o ‘hizmet’in hizmet ettiði Hakikat’i perdelemesinden korkarým.” (“Hanefi Avcý’nýn Düþündürdükleri,” Star, 4 Ekim 2010)
Bugün ayný kaygýyla diyorum ki;
Hizmet’in meþru alaný, sivil toplumdur. Okuldur, dershanedir, sermayedir, medyadýr, yardým kuruluþudur. Bu alandaki tüm haklarýný savundum, savunmaya devam ederim.
Fakat bu “paralel yapý” hikayesinin bitmesi, Hizmet’in de bu konuda iyi niyet, þeffaflýk ve gayret göstermesi elzemdir.