Hocaefendinin gazetesinde mescit düşmanlığı

Bu gazetenin ismi, Zaman... Tamam, “paralel yapının gazetesi” diye itiraz edilebilir ama son tahlilde “dindar” bilinen kimselerce çıkarılan ve dindar bir çevreye hitap eden bir gazete. 

Gazetenin başında, dindar kimliğini gizleyemeyen Abdülhamit Bilici bulunuyor.

Bu gazetede bol miktarda ithal yazar var...

Hemen birini hatırlatayım: Eskinin Maocusu, yeninin modernist batıcısı Şahin Alpay...

İşbu Şahin Alpay, bir ara, Türkiye’nin nükleer silah ürettiğini söyleyecek kadar şaşırdı. Pervasızca “ihbar yazıları” yazdı... Kendi ülkesini Avrupa’ya, Amerika’ya, AB kuruluşlarına jurnalledi. Hızını alamadı, siyasi iktidara karşı “demokrasi dışı yolları” gösterdi: “Bu iktidardan kurtulmak istiyorsak...”

Bir de Lale Kemal diye biri var.

Bir aralar, farklı bir soy isimle, Taraf gazetesinde yazıyordu.

Keramet vehmetmiş olacaklar ki, Zaman gazetesine transfer ettiler.

Hani, 7 Haziran seçimlerinden önce PKK’nın “beklenen rolü” oynamamasından yakınan hanımefendi... Bu hanımefendi, AK Parti’ye karşı oluşturulan (yahut oluşturulacak) ittifakta PKK’yı da görmek istiyordu. Göremeyince de üzülüyordu. (10 Temmuz’dan sonra hanımefendinin rüyası gerçekleşti. “Devrimce Halk Savaşı”nı başlatan PKK, “AK Parti’ye karşı oluşturulan ittifakta ben de varım” dedi. Lale Hanım herhalde çok mutlu olmuştur.)

Konu ne?

Konu şu:

Son zamanların flaş tartışma konusu olan ODTÜ meselesine, hanımefendi de dalmış.

Hem de nasıl bir dalış...

Esasında “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suudi Arabistan ziyaretinde, Mısır engelinin aşılması için Riyad’dan nüfuzunu kullanmasını istediğini” yazacakmış ama daha hayatî gördüğü için ODTÜ meselesine girmiş.

Çünkü “iç ve dış siyasetin artan biçimde inanç üzerinden, mezhepsel düzeyde götürülüyor olmasının etkilerinin üniversitelere de yerleşme tehlikesinin baş gösterdiğini” görmüş ve tehlikeden hareketle, kısaca ODTÜ dediğimiz Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nin linç edilmesi girişimleri üzerinde durmanın, “IŞİD’cilerin eğitim yuvalarını ele geçirmeye çalıştığı bir dönemde” daha yararlı olacağını düşünmüş.

Dakka bir gol bir:

Hanımefendi, ODTÜ’deki mescit tartışmalarını, “IŞİD’cilerin eğitim yuvalarını ele geçirme” çalışmalarının bir parçası olarak görüyor...

Bitti mi?

Bir bölüm öğrencinin (ve örgütlerinin), dini ibadetlerini yerine getirmeye çalışan diğer öğrencilere karşı taarruzunu da “algı operasyonu” olarak yorumluyor... Ve “ibadetimiz engelleniyor” diyen öğrencilerin, bu “algı” üzerinden ODTÜ’yü “hedef” haline getirdiklerini söylüyor.

Bitti mi?

Hanımefendi yemiyor içmiyor, Fikir kulüpleri Federasyonu ODTÜ temsilcisi Sinan Bölükbaşı’nın bir açıklamasını buluyor ve uygun yerlerini iktibas etmek suretiyle köşesine taşıyor:

ODTÜ’de bir cami ve 15 mescit varmış. Yıllardır bu cami ve mescitlerde isteyen ODTÜ’lü ibadetini yapıyormuş. 15 mescit dururken bazı öğrenciler basketbol sahasında namaz kılıyormuş. Bu durum, şimdi içeride mi dışarıda mı olduğu belli olmayan IŞİD’çi Bayancuk’un, İstanbul’da cami dururken sokakta namaz kılmasını akıllara getiriyormuş... (Görüldüğü üzere “irtica” diyemeyenler, irtica edebiyatının gerekli etkiyi uyandıramadığını düşünenler, “IŞİD” diyorlar. İrtica gitti, IŞİD geldi...)

Lale Kemal, bu ipe sapa gelmez açıklamayı köşesine taşıdığı gibi, bir de pişkince mesaj veriyor: “ODTÜ’ye sahip çıkmak, ilme sahip çıkmaktır.” (Neden “bilim” değil de “ilim?” Herhalde Zaman okurlarının lisanınca konuştuğunu düşünüyor, kurnaz şey...)

Bitti mi?

Bitsin... Ve Lale Kemal önce ODTÜ’de (hangi niteliklerde) kaç mescit bulunduğunu, araştırsın, sonra “ilme sahip çıkmak” türünden tuhaf ve yüz kızartıcı yazılar yazsın...

Zahmet olmazsa, mescit talebiyle “IŞİD faaliyeti” arasında nasıl bir bağ kurduğunu da açıklasın.