Hodri meydan, Tosunum!

16 Türk Devleti uydurmacası tekrar gündeme gelince pek çok kimse tehâlükle konunun üzerine atladı. Meğer ne esrârengiz târihimiz varmış ki daha kaç devlet kurduğumuza dahî karar veremedik bir türlü.

 

Neyse, bu meyanda, konuyla ilgilenenlerden biri “Atatürk ve Cumhûriyet Düşmanı NihâlAtsız da bu 16 devlet iddiasını kabûl etmiyordu.” meâlinde bir cümle sarfetdi.

Problematik bir ifâde bu! Hem de bir değil birkaç bakımdan problematik.

Bir kere Türklerin, târih boyunca kaç devlet kurdukları sualinin Atatürk ve Cumhûriyet düşmanlığıyla ne alâkası var diye başka bir suali zorunlu olarak akla getirmesi îtibâriyle  problematik. Meselâ siz diyorsunuz ki bugün günlerden Perşembe. Muhâtabınız ise İstanbul’da su sıkıntısı filan yok karşılığını veriyor.

Türkçede böyle durumlar için iki tâbir vardır: Dam üstünde saksağan ve tut kelinperçeminden... Aslında üçüncü bir tâbir daha var ama onu buraya yazarsam basın savcısıyla başım belâya girebilir. İçinde Çanakkale Boğazı bahsi geçen bir tâbir...

Onun için bırakalım!

Ama bu zâtın kırdığı potlar bununla bitmiyor. “Atatürk ve Cumhûriyet Düşmanı NihâlAtsız” da demiş hızını alamayarak.

Atsız Atatürk Düşmanı değildi!

“Arkasında olmasaydı şanlı bir mâzî

Bu milletden çıkar mıydı bir Büyük Gâzî?” mısrâlarını yazmış bir insanın nasıl olup da aynı zamanda “Atatürk Düşmanı” olabileceğini bizlere açıklamak zorunda bu muhterem yazar! Aksi takdirde kendisinin “Bir Yalancı ve Şerefsiz bir Müfterî” olduğu hükmüne varmamız gerekecek!

Hayır! Atsız bir Atatürk Düşmanı değildi.

Atsız’ın üstelik ileri yıllarında, vaktiyle Atatürk’e karşı duyduğu bâzı çekincelere dahî pişmân olduğunu şu satırların yazarı çok iyi bilmektedir. Atsız bir konuşmalarında bu satırların yazarına aynen “Gençliğimizde ona karşı bâzı hususlarda bayağı haksızlıketmişiz.” demişdir.

Cumhûriyet düşmanlığına gelince; en önemli vasfı Cumhûriyetimizin Kurucusu olmak bulunan bir şahsa karşı saygı ve sevgi duyan bir insan, hem bu sevgiyi ve saygıyı hissedip hem de anı zamanda o şahsın en büyük eserinden nefret eder mi?

Bu, kendi kendini nakzeden bir iddia olmaz mı?

Meselâ diyeceksiniz ki ben Yahyâ Kemâl’i çok beğenirim ama şiirlerinden nefret ederim!

E, geriye ne kaldı o zaman?

Berhayât iken dillere destân olan oburluğunu mu beğeniyorsun?

Yoksa her göreni irkilten yemek yiyiş tarzını mı?

Fazla uzatmayalım; ben Atsız’ın “Atatürk ve Cumhûriyet Düşmanı” olduğunu iddia edecek kadar kendini kaybetmiş olan bu desteksiz atış şampiyonuna, Atsız’dan, söylediklerini kanıtlayacak ikişer satırlık iki örnek ricâ ediyorum.

Bana desin ki “İşte, Atsız şurada Atatürk’e karşı düşmanlık olsun diye şunu,Cumhûriyet’i kötülemek için de şunu yazmışdır!”

Ona 48 saat de mühlet!

Netîceten at değil deve değil; Atsız’ın alt tarafı altı romanı; beş uzun hikâyesi; 39 şiiri; 30 bilimsel araştırma, inceleme ve seyahatnâme kitabı; Türk Ansiklopedisi için yazdığı 40 maddesi ve muhtelif dergilere yazdığı 530 kadar makâlesi vardır.

Yâni taş çatlasa oniki onüç bin sayfayı geçmez!

48 saat uzun süre... Bir çırpıda tarayıverir...

Zâten kesin hükmünü verdiğine nazaran önceden taramış olması gerekir.

Yoksa ben de ona “Bir Yalancı ve Şerefsiz bir Müfterî” sıfatını lâyık göreceğim.

Hadi, Tosunum, hodri meydan!