Biraz önce televizyon altyazý olarak geçti: Milli takýmýn Hollanda önünde tattýðý 2-0’lýk yenilgi sonrasýnda, teknik direktör Fatih Terim, “Mucizeyi gerçekleþtiremedik, halkýmýzdan özür dileriz” demiþ...
Özrünü kabul ediyoruz.
Aslýna bakýlýrsa milli takýmýmýzda görev almýþ bütün futbolcularýn cansiperane çaba gösterdikleri bir karþýlaþma izledik; bu sebeple onlarýn bizlere özür borcu yok... Hollanda karþýsýnda ezilmediler, çok daha açýk farkla da kaybedebilecekleri bir maçtan yüz akýyla çýktýlar...
Baþarýlý olabileceði karþýlaþmalarda yenilen takým, kendisinden baþarý beklenmeyen son maçlardan galip çýkýnca, “Neden olmasýn?’” diye düþünülmeye baþlanmýþtý.
Söylenmez, ama ben yine de dilimi tutamayacaðým: Ýyi ki o ‘mucize’ gerçekleþmedi...
Merak etmeyin sebebini açýklayacaðým...
Futbol da artýk bilimselliðin aðýr bastýðý bir uðraþ; ‘yetenek’ diye bir þey var elbette, ancak o ‘yetenek’ iyi bir hoca elinde bilimsel yöntemlerle ve sürekli çalýþmayla iþlenmediði taktirde fazla bir iþe yaramýyor.
Yalnýz bireysel ‘yetenek’in önemi azalmýþ deðil; tamamen yetenekli oyunculardan oluþan bir takým kötü bir teknik direktör elinde baþarýsýzlýða mahkum olduðu gibi, teknik direktörün ustalýðý da tek baþýna olumlu sonuç getirmiyor... Bilimsel yöntemler eþliðinde takýma iletilen taktikler de önemli.
Hepsi birarada olduðunda, —yetenekli oyuncular usta bir teknik direktörün eline düþer ve o da rakip takýmýn uyguladýðý taktiðe karþý taktiklerle oyunu yönlendirebilirse—baþarý gelebiliyor...
Tabii ‘þansý’ da devre dýþý býrakmamak gerekiyor...
Galiba bizde en fazla ‘þansa’ güveniliyor...
Kendine iyi bakmayan, hocasýnýn öðütlerine kulak vermeyen, antrenmanlara devam etmeyen, takým ruhunu önemsemeyen, oyun içerisinde canýný diþine takarak çaba gösterip aklýný yeterince kullanmayan oyuncu sadece yetenekle ve þansla sonuç almayý umut edebiliyor...
Sahalar nice yetenekli oyuncuyu daha yolun baþýnda kusmuþtur; hiç kusura bakýlmasýn...
Bir önemli nokta da þu: Bir ülkede hemen her uðraþ alaný baþarýda birbirine yakýn durur; bilimde, teknolojide, mimaride, sanatlarda, edebiyatta esamisi okunmayan bir ülkenin yalnýzca sporda ismini duyurmasýnýn zamaný geçti.
Geçmiþte belki mümkündü bu, ama günümüzde baþarýlar baþka baþarýlarý tetikliyor; baþarýsýzlýk da sâridir ve bir alanda düþüþ baþladý mý, kýsa sürede her alana yaygýnlaþmasýný bekleyebilirsiniz.
Türkiye bu bakýmdan tam orta noktada; moraller bozuk oldu mu baþarýsýzlýk birbirini takip ettiði gibi bir-iki alanda baþarý yakalandýðýnda arkasý yine olumlu gelebiliyor...
Hollanda futbolda mý yalnýzca bize iki basýyor, yoksa baþka alanlarda da önde mi? Ekonomide? Bilimsel baþarýlarda? Akademik ürünlerde? Sanatta? Edebiyatta? Mimaride?
Moralimizi asla bozmamýz gerekmiyor; tam tersine ülkemizin hemen her alanda yükseliþ döneminde olduðunu biliyoruz. Biraz daha diþimizi sýkar, hangi iþin erbabý olmaya niyetliysek onu en iyi biçimde yapmaya çalýþýr, bu amaçla bilimin önderliðinde çabalar gösterirsek baþarý kazanabiliriz; o zaman Allah’tan da yardým (‘þans’?) bekleyebiliriz...
Yenildik diye üzülmeyelim, gelecekte büyük baþarýlara imza atabiliriz.