Tayyip Bey, sionist İsrail rejimi Knesset /meclis’inde, o rejimin bir ‘ulus-devlet’ olduğunu hükme bağlayan bir kanun tasarısının geçen hafta kabul edilmesi münasebetiyle, ‘İsrail’de Hitler’in ruhu hortladı..’ demiş.. Netenyahu, bu ifadeye çok bozulmuş; bozulmakta haklı.. Çünkü, ırkçılığın kaynağı olarak Hitler’i gösterip, Yahudilerin alâmet-i farikasının başkasına mal edilmesini kabullenemezler. (Adolf Hitler, her türlü ırkçılığın sembolü sayılıyor. Ama, o dönemde bizde de, ‘Bu ülkede türk olmayanların bir tek hakkı vardır, o da türklere hizmetçilik yapmaktır’ şeklinde öyle bir ırkçılık vardı ki, Hitler’den geride kalmazdı.)
Irkçılığın temel olduğu bir inancın Yahudiliğe ve Yahudilere isnadı bir haksızlık sanılmamalı.. Bir gerçeği anlamak için gerekli bu..
***
İsrail rejimi, söylemese de, ‘Yahudi Ulus-Devleti’ olduğunu taa baştan beri ortaya koyuyordu. Çünkü, Yahudilik, cihanşumûllüğü olmayan, ve sadece Yahudilere İsrailoğullarına mahsus bir ırk dini halinde asırlardır..
İki bin yıl boyunca devletsiz yaşadıkları halde, bütün çilelerini, ‘Yahova’nın, seçkin kavmi’ oluşlarına ve imtihanı kazanırlarsa, arz-ı mev’ûd’a /va’dedilmiş topraklara döndürülecekleri ve bütün insanlığa egemen olacakları’ hayaline bağladılar. Ve bu inançla, diğer bütün insan cemiyetlerini kendi hedefleri için kullanabileceklerine ve bunun için de kendi şeriatlerinin cevazlarından başka bir şeyle bağlı olmadıklarına inandılar.
***
Adolf Hitler ise Birinci Dünya Savaşı’nda o kadar büyük fedakârlıklar yaptıkları halde, niçin yenildiklerini bir türlü izah edemeyen alman halkına, baş düşman olarak, -hristiyan toplumlarda yaşanan hemen her büyük sosyal buhranda baş suçlu olarak Yahudilerin gösterilmesi geleneğine uygun olarak- ‘getto’larda yaşayan Yahudileri gösteriyor ve ‘Biz savaş cephelerinde kahramanca savaşırken, onlar cephe gerisindekaraborsacılık yaparak; ve savaş cephelerine ise frengili kadınları göndererek ve de cephelere gönderilen tiyatro gruplarına barışçı oyunları sahneletereksavaş gücünü kırmak rolünü üstlendiler’ diyordu.
Bu suçlama ve izah, savaştaki yenilgiye başka bir izah getiremeyen Alman halkını bir hayli iknâ etmişti. Öyle ki, I. Dünya Savaşı’nın en büyük alman komutanlarından General Ludendorf bile, savaşta bir onbaşı olan Adolf Hitler’in bu yorumunu kabullenmişti.
***
Hitler iktidara gelince, Yahudilerin bu ‘üstün insan’ anlayışını tersyüz etti; beyaz tenli, mavi gözlü, sarı saçlı, saf aryen ırkına mensup nordik /kuzeyli almanların ‘üstün ırk’, diğer insanların da bu ‘üstün ırk’a itaat ettiği müddetçe ‘vasat ırk’; Yahudilerin ise, ‘zararlı ırk’ olduklarını ve onların öncelikle de alman toplumundan ayıklanması gerektiğini, ideolojisinin temeli yaptı.
Yani, Hitler’in ruhu yahudilerde değil, yahudilerin ruhu Hitler’de hortlamıştı.
***
Bugün ise ‘Al birini, vur ötekine..’ Nitekim, son günlerde, Almanya Ulusal Futbol Takımının yıldızı iken, istifa eden ‘Mesut Özil’ isimli sporcunun -özel hayatından dışa yansıttığı tablolar ayrı- dünyaya verdiği mesaj, ‘dışlanan insanların ortak çığlığı’ haline gelmiştir. ‘Kazandığımızda alman oluyoruz, kaybettiğimizde göçmen.. Ben Türkiye kökenli ve bir Müslüman olduğum için bu ayrımcılığa uğradım’ sözü, onun iç dünyasında ne büyük fırtınalar yaşadığını göstermektedir.
***
Biz, insanlar arasında ırk, renk, cins, sosyal veya coğrafî mensubiyetleri kabul etmeyen Müslümanlar olarak, Allah’u Tealâ’nın ölçülerini esas alan taqvâ ve fazilet dışındaki ayrımların her türlüsüne ‘Hayır!’ diyor; bu gibi ayrımcı yaklaşımları, Yahudiler de dahil, kimlere uygulanırsa uygulansın, reddediyoruz.