Gazete yazarlýðýnda 20.yýlýmý doldurduðum þu günde, yepyeni bir tecrübenin içine girdik. Gazetemiz artýk ‘’kaðýttan’’ bir gazete deðil. Açýk denize açýldýk. Artýk küresel, sýnýrsýz, yüksüz, kütlesiz, elle tutulup gözle görülmez bir uçuculukta yazacaðýz...
Batý karþýsýnda niçin geriliyoruz, niçin bitmeyen yenilgiler mahkumuz diye soran Osmanlý aydýnlarýndan Nevþehirli Damat Ýbrahim Paþa, 18.yy’ýn baþlarýnda 28 Hasan Çelebi’yi Fransa’ya büyükelçi olarak gönderirken muradý, Fransa’da neler olup bittiðini öðrenmekti. 28 Hasan Çelebi, oðlu Said Efendi’yi de yanýna almýþtý, Paris’e giderken. Oðlunun ilk iþi, Fransa’daki matbaayý ziyaret etmek olmuþtu. Dönüþte, ‘’dini eserler basmamak’’ kaydýyla Sadrazama söz verildi. Ve Said Efendiyle, Macar muhtedilerinden Ýbrahim Müteferrika 1727 yýlýnda matbaayý kurdular... Kuþkusuz bu, çok büyük bir devrimdi! Bilgi, hýzla çoðaltýlacak ve herkesin olabilecekti artýk! Bilgi, seçkinlere has sýnýrlý mülküyet olmaktan çýkýp, umumileþecek, herkesin elinde dolaþabilecekti...
Bugün yaþadýðýmýz internet, sosyal medya ve iletiþim aðlarýyla örülü küreselleþme de, benzeri bir sosyolojik dönüþümü, iþaret ediyor. Lakin ilk matbaanýn basýp yaydýðý eserler arasýnda mesela, Kitab-ý Lügat-ý Vankulu vardý, Cihan-nüma vardý, Naima Tarihi vardý... Bugünkü sýnýrsýz internet iletiþiminin bize vaad ettiði ise, tabiri caizse koca bir bilgi çöplüðü... Bilginin, bilgisizlikle cem edilerek ortama boca edildiði küresel bir atmosfer içindeyiz... Kuþkusuz bu da büyük bir devrim. Sanal bir sahradayýz artýk, kum fýrtýnasý hiç kesilmiyor...
Star Gazetemizin, kaðýt baskýsýný durduracaðýný öðrendiðimizde, buna en çok babam üzüldü. 83 yaþýnda, emekli asker. Gözlüklerinin üzerinden bakarak, ‘’þimdi ben ne okuyacaðým?’’ diye sordu, dün. Her sabah, 08.30’da gazetesini okurdu, þimdi ben ne okuyacaðým dedi bana. Ellerinden tuttum, halen kaðýt baskýda olan gazeteler var onlardan alýrýz dedim. Kitap okuruz dedim. Birþeyler dedim, dedim... Sustu ve gözlerini pencereden dýþarý bakmaya kilitledi.
Ýnternet iletiþimi, küresel bir kalabalýkla ayný anda derin bir yalnýzlýðý da birlikte ihtiva ediyor. Hem çok kalabalýk ve çok sesli bir ortamda oluyorsunuz. Ama bunarýn tümü sanal ortamda gelip geçiyor, sanki Platon’un maðarasýnda gibiyiz. Duvardaki gölgeleri gerçek zanneden insanlar gibiyiz, hatta sanal ortamdaki gölgelerin içinden bir gölgeyiz artýk... Sýnýrlar kalktý, sýr kalktý, mahremiyet kalktý, özel diye bir þey yok, herkes herkesin herþeyine muttali olabiliyor...
Sanal olan, giderek gerçek olanýn yerini iþgal ediyor. Bu kadar çok iletiþirken bu kadar çok yalnýzlýðýn olmasý da büyük paradoks.
Yeni bir zaman döngüsündeyiz. Matbaanýn iþ yapmaya baþlamasýyla gerçekleþen olumlu þeyler çoktu, umarýz internet iletiþimiyle oluþacak iyi þeyler de en kýsa zamanda hepimizin gündemi olur...