Hoþgörü gösterisi bitti, özüne döndü!

Dikkatinizi çekmiþtir: AK Parti ve “sözcüleri”, 31 Mart gecesinden baþlayarak sürekli “hukuk”u hatýrlatan açýklamalar yaptýlar. 

CHP’liler ne yazýk ki bu hassasiyeti göstermedi... 

Hukuku hatýrlatanlarý sürekli Yüce Divan’la korkuttular. Ayný zamanda bir “yüksek yargý organý” olan YSK’yý ise tehditle kendileri lehine karar almaya zorladýlar: “Seçimi iptal ederseniz Kýzýlay’da yürüyemezsiniz.”

Bir-iki cümle de, “hoþgörü” maskeli Ekrem Ýmamoðlu için sarf edip bu fasýlayý kapatalým... 

Hoþgörü gösterisi YSK’nýn kararýna kadarmýþ. 

Bitti... 

Herkesleri kucaklayan sahte Ýmamoðlu gitti, rakiplerini tehdit eden, hatta “gaflet, dalalet ve hýyanetle” suçlayan gerçek Ýmamoðlu geldi... 

Bazýlarýna hayýrlý olsun!

 

Kemal Bey’in maskeli FETÖ’cüleri ve gizli yat görüþmesi!  

Mahmut Övür ilginç yazýlar yazýyor... Geçen hafta sonunda, CHP genel baþkaný Kemal Kýlýçdaroðlu’nun “sýr yat gezisi”ni patlatmýþtý. 

Önceki gün de, kiminle görüþtüðünü faþ etti. 

Olay þu: Kemal Bey, Ankara’dan Ýstanbul’a uçuyor. Kalamýþ Marina’ya gidiyor. Marina’ya bir yat yaklaþýyor... Yatla birlikte Marmara Denizi’ne açýlýyorlar... 

Bu yat ziyaretinin ilgi çekici tarafý þu: 

Kemal Bey, Ýstanbul’a “programsýz” uçuyor. 

Daha doðrusu, Ýstanbul seyahati hakkýnda çevresine ve güvenlik birimlerine bilgi vermiyor. 

Bunun doðuracaðý güvenlik sýkýntýsý bir yana, yaptýðý iþ þeffaflýk ilkesiyle de pek baðdaþmýyor... 

Hadi bilgi vermedi... Marina’ya tek baþýna gidiyor. Yata binerken de yanýna korumalarýný ve “telefonunu” almýyor. Marmara Denizi’nde meçhul kiþiyle bir süre görüþüyorlar. Sonra tekrar Marina’ya býrakýlýyor. 

Nerden bakarsanýz bakýn, “sýkýntýlý” bir durum... 

Siyasetçiler, bizim bildiðimiz, planlý ve programlý hareket ederler. Siyasi etik ve þeffaflýk bunu gerektirir. Ülkemizin birinciye gelen muhalefet liderlerinden biri olarak Kýlýçdaroðlu’nun da, en azýndan “programlý” hareket etmesi beklenir. 

Kemal Bey buna özen göstermiyor ne yazýk ki... 

Ziyaretlerini “gizli kapaklý” gerçekleþtiriyor. Konuklarýný da, ayný þekilde, “gizlice” aðýrlýyor. 

Mesela, CHP genel merkezini ziyaret eden dönemin ABD Büyükelçisi John Bass’ý arka kapýdan içeri aldýrmýþ, ziyaret hakkýnda kamuoyunu bilgilendirmemiþti. John Bass da bu “gizliliðe” uymuþ, ziyaretini gizli tutmuþtu. 

Neden? 

Kemal Bey bu görüþmeyi neden kamuoyundan kaçýrma gereði duymuþtu? 

Ýkincisi... 

FETÖ’cüler bir tarihte “CHP genel merkezini” ziyaret edip, Kemal Bey’e birtakým internet görüntüleri sunmuþlardý... Hani, Kemal Bey, “Erdoðan, Baykal’a ait ayýp görüntüleri izliyor. Bende bunun görüntüsü var” demiþti ya. O görüntüler iþte. “O görüntüler olduðunu nereden biliyorsun?” diyeceklere cevabým þudur. Çünkü ayný Kemal Bey, “Bu görüntüleri bana getirdiler. Ama maskeli olduklarý için kim olduklarýný göremedim” demiþti. 

Demek ki Kemal Bey, icabýnda “maskeli” kiþileri de CHP genel merkezinde aðýrlayabiliyormuþ. 

Üçüncüsü... 

Sýr görüþmeleriyle malul Kemal Kýlýçdaroðlu, 15 Temmuz 2016 tarihinde (yani darbe akþamý), yine “programsýz” olarak Ankara’dan Ýstanbul’a uçtu. Darbe “erkene” alýndýðý için, “programsýz” görüþmesini gerçekleþtiremedi. Yeþilköy Havalimaný’nda mahsur kaldý. (“Rezervasyonumuz olmadýðý için Ýstanbul’da otel bulamadýk” demiþlerdi.) Ýmdadýna darbeciler yetiþti. Özel izin alarak, havalimanýný kuþatan tanklarýn arasýndan geçip Bakýrköy Belediye Baþkaný’nýn “güvenli” evine sýðýndý ve darbeyi orada izledi. 

O zaman þu “hususlarýn” açýklýða kavuþturulmasý gerekiyor: 

Kemal Bey ne diye Ankara’dan Ýstanbul’a “programsýz” olarak uçtu? 

Neden otellere rezervasyon yaptýrmadý? 

Darbe erkene alýnmasaydý (bir diðer ifadeyle havalimanýnda mahsur kalmasaydý) kimle ya da kimlerle görüþecekti? 

Bu sorulara verilecek cevaplar, darbenin sivil ayaðýnýn ortaya çýkarýlmasýnda katký saðlayacak ve darbenin paydaþlarýný ortaya çýkaracaktýr. 

Evet, Kemal Bey; açýklayýnýz: 

Kalamýþ Marina’da kimin yatýna bindiniz ve yattaki muhteremle ne görüþtünüz? 

Programýnýzda olmadýðý halde 15 Temmuz akþamý niçin Ýstanbul’a uçtunuz? 

Son soru: 

Size görüntü servis eden “maskelilere” ne oldu?