Hüda Par bölgede ne yapar?

Hüda Par, Hür Dava Partisi’nin kısa adı. Çiçeği burnunda bir parti Hüda Par. Daha bir yaşına basmış değil. Ama Mart 2014’te yapılacak yerel seçimlerde Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinde AK Parti’ye ve BDP’ye ciddi rakip olacağı iddiasında.

İddiasını gerçekleştirebilir mi yoksa ‘sandık’ın sandığı gibi olmadığını mı tecrübe eder, göreceğiz.

Ama Hüda Par’ın siyaset sahnesinde varlık gösterebilmesi ve tabanının fikirlerini, taleplerini meşru siyasete tercüme edebilmesi, Türkiye siyasi tarihi açısından önemli bir evreyi işaret etmesinden öte öncelikle bölgede huzurun kalıcı şekilde tesisi, çözüm sürecini onu sağlamlaştıracak bir ayağa daha kavuşturacak olması gibi nedenlerle de büyük önem taşıyor.

Hizbullah’ın nesi olur?

Hüda Par’ın daha yeni vücut bulması onun bölgede halihazırda tabanı olan üçüncü siyasi parti olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Çünkü Hüda Par -parti yetkilileri herhangi bir ilişkinin ya da devamlılığın varlığını zinhar kabul etmese de- esasen Hizbullah’ın kapladığı alan üzerinden yükseliyor.

90’lar hatta 2000’ler boyunca HADEP’ten BDP’ye kapatıldıkça açılan partilerin PKK ile ilişkisine dair kuşkulara hem sosyal-siyasal gerçeklikten hem de aksini söylemenin cezai yaptırım doğurma ihtimaline karşı mecburiyetten verilen cevap buraya da uyarlanabilir: “Tabanları aynı”.

Henüz resmen silahlara veda ettiğini duymuş değilsek de lideri Hüseyin Velioğlu 2000 yılında İstanbul’da canlı yayında “ölü ele geçirildiğinden” beridir silahlı eylem yapmıyor Hizbullah. O günden beridir de sivil alanda örgütleniyor. Bunda PKK’nın beş yıl süren ateşkesinin de kolaylaştırıcı etkisi var elbette. Sivil toplum örgütleri oluşturuluyor, milyonların katıldığı kutlu doğum organizasyonları yapılıyor, gazete dergi yayınlanıyor. Mustazaf-Der böyle bir zeminde kuruluyor 2004’te. Hizbullah’ın kapladığı alanın devri, Hizbullah davasından tahliye olanların Mustazaf-Der’de aktifleşmesi, orası kapatılınca da aynı kararlılıkla ve hızla partileşilmesi sadece fikri siyasi paralelliği değil tarihi devamlılığı da görünür kılıyor.

Kuriş’i kim anacak?

Silahın çatışmanın son bulduğu bulacağı, sorunların sözle siyasetle çözüleceği yeni Türkiye’de elbette en doğru seçimdir şiddetsiz siyaset. Hüda Par böyle bir idrakin ve ihtiyacın tecessümü. 90’lara bir daha dönülmemesi için gereken dengenin de garantisi.

Nitekim dengenin bir diğer ayağını 21 Mart 2013 günü dünyanın ve Türkiye’nin şahitliğinde PKK’ya “silahlı mücadele dönemi bitmiştir” diyen Öcalan garanti etmişti. Bu aynı zamanda bu şartlarda siyaset yapmaya çalışan BDP’nin de yükünün hafifletilmesi “kendini gerçekleştirebilmesi için” ona verilmiş bir imkân demekti.

Buraya kadar tamam. Lakin hem bölgenin hem Türkiye genel kamuoyunun bugüne dair algısını belirleyenin düne ait bilgilerle duygularla yüklü sarsıcı bir hafıza olduğunu da unutmamak gerekir.

Çünkü 90’lı yıllar ambar yakıp köy boşaltan, insanları asit kuyularına atan JİTEM ve askerin polisin olduğu kadar kendi halkının da kanına giren PKK olduğu kadar, kulak arkasından vurulup sokak lambasının dibine bırakılmış faili meçhuller, satırlar, mezar evler, domuz bağları da demek.

Dünü gerçekten geride bırakmanın bir yolu yargılama süreciyse eğer diğeri de düne dair sahici samimi cümleler kurmaktır, meşrebine göre tövbe etmek, helallik istemek yahut özeleştiri vermektir. O korkunç yıllarda korkunç şekilde katledilmiş insanların mesela Konca Kuriş’in ölümüne dair üzüntü bildirmeden, Allah bir daha o günleri göstermesin demeden yol almak ne mümkün!

Erkeksen sorun çöz!

KADEM’in adını yazın bir kenara! “Erkeksen öfkeni yen!”sloganıyla yola çıkıp kadın sorunu dendiğinde erkeklerin yüzünde oluşan o alaysı ifadeyi silmeyi, kadın sorunlarını sadece kadınların konuştuğu bir konu olmaktan çıkarmayı hedefleyen bir oluşum bu. Sonuçlara değil sebeplere de bakalım diyorlar. KADEM kadın parantezinde kalmayacak demektir bu. Ve”erkeksen kadın sorunlarının çözümü için de çalış” demek...