Hukuk eðitimi ve 21. yüzyýl

Cuma günü (8 Þubat 2013) bu sütunda AÝHM’de karar bekleyen 450 dolayýnda ifade özgürlüðü dosyasýný yorumlamaya gayret etmiþ idim.

Baþka ülkelerin, Mesela Ýspanya, toplam dosya sayýlarý bu sayýya dahi ulaþmamýþ iken, Türkiye’ye karþý sadece 10. Maddenin (AÝHS-ifade özgürlüðü) ihlalinden açýlmýþ bu kadar çok davanýn mevcudiyeti çok büyük bir sorun; daha büyük bir sorun ise bu dosyalarýn kahir ekseriyetinin Türkiye’nin mahkumiyeti ile sonuçlanmasýnýn mukadder olmasý.

Bu konuyu bugün tekrar bu sütunda iþlemek istiyorum zira bu sevimsiz durumun altýnda, tüm yeterli hukuksal düzenlemelere raðmen, Avrupa Konseyi standartlarýnda karar almayan, alamayan, almak istemeyen yargýçlar, yüksek mahkemelerde, özellikle Yargýtay’da görev yapan yargýçlar yatýyor.

Anayasa’nýn 2. Maddesinde ifadesini bulan hukuk devleti kavramý, Anayasa’nýn 90. Maddesinin son cümlesi, 138. Maddenin ilk cümlesi hukuk sistemimizin, anayasa hukukumuzun bir parçasý iken, düzgün, evrensel hukuktan yana olan, devletin soyut ve tanýmsýz çýkarlarýný bireyin somut özgürlüklerinin önüne taþýmayan gerçek hukukçu diyebileceðimiz yargýçlarýmýz olsa idi Türkiye ifade özgürlüðü konusunda bu kadar mahkumiyetle karþý karþýya kalmaz idi.

Yargýçlarýmýzýn çok ama çok büyük bölümünün bu ideolojik sapmalarýný, devlet tapýnmalarýný mesleki gereklerin önüne taþýmýþ olmasý acý gerçeðinin en altýnda aldýklarý eðitimi görebiliyorum.

Ülkemizin hukukçu komünotesi nesiller, kuþaklar boyunca çok belirgin bir ideolojiyle, bu ideolojiye pek de hukuk ideolojisi demek mümkün deðil, yetiþtirilmiþler ve bu deðerler bütünü yeni yetiþen hukukçu kuþaklara da aynen, muhtemelen daha da pekiþerek aktarýlýyor.

Bu ideoloji, tekraren söylüyorum, buna bir hukuk ideolojisi demek pek mümkün deðil, 21. Yüzyýlýn üretim, yaratýcýlýk ger(ç)ekleriyle taban tabana çeliþmese pek o kadar dert de edilmeyebilir ama söz konusu ideoloji hukuk sistemine, yani kamusal alana, yani devlete bu kadar egemen olmayý sürdürdüðü sürece Türkiye’nin uzun vadeli büyüme ve refah perspektiflerinin gerçekleþmesi pek mümkün görünmüyor.

Devlet tapýnmasý gelecek kuþaklarýn refahýný, özgürlüðünü ve dolayýsýyla da güvenliðini kemiriyor ve sistem bu duruma karþý kayýtsýz; mesele HSYK’nýn kompozisyonunu deðiþtirerek çözülebilecek bir mesele hiç deðil, özünde, gelen de ayný, giden de.

Türkiye’de 2004 senesinden günümüze kaç hakim Anayasa’nýn 90. Maddesini uygulayarak, mesela AÝHM içtihadýnýn kanunlarýmýzýn üzerinde olduðunu kararlarýna yansýttý?

Kaç hakimimiz önüne gelen bir dosyaya iliþkin karar verirken, “Anayasa var, kanun var, ama bir de evrensel hukuk var, ben de, þayet Anayasa ve kanun evrensel hukukla çeliþiyor ise 138. Maddenin ruhuna uygun karar veririm” diyebildi?  

Bu hakimlere fakültelerinde hukukçu olma mý, yoksa kanuncu olma mý öðretiliyor, telkin ediliyor?  

2004 Anayasa deðiþikliðinden (90. Madde) sonra kaç hukuk hocasý, derslerinde, yüksek yargýçlarýn 90. Maddeyi görmezden geldikleri kararlarý bir hukuk ayýbý, bir mesleki ayýp olarak öðrencilerine anlatýyor?

Yargýtay Ceza Genel Kurulu’nun 2006 tarihli Hrant Dink kararý acaba hangi hukuk hocasý tarafýndan öðrencilerine “bir hukukçu nasýl olmamalý, bir hakim nasýl karar vermemeli” diye öðretiliyor, bu dava (lar) vaka analizi olarak gösteriliyor?

Hukuk fakültelerinin, belki de kanun fakültesi demek lazým, yönetimleri bu vahim yargýç hatalarý sonrasý bir mesleki özeleþtiri yapýyorlar mý?

Bu kafayla bu kanun fakültelerinin Türkiye’nin 21. Yüzyýlýný rehin aldýklarý görülmüyor mu?

AÝHM’de bekleyen 450 ifade özgürlüðü dosyasýnda imzasý olan lokal yargýçlarýmýzý kimler yetiþtirdi, bu ideoloji bu insanlara nasýl aþýlandý, bu virüsten nasýl kurtulacaðýz?

Bu yazdýklarýma itirazý olan bir hukukçu var ise, 2004 sonrasý (Anayasa M. 90) AÝHM’deki 450  ifade özgürlüðü dosyasýný bana bir açýklayýversin lütfen.

twitter.com/KarakasEser