Çoðulcu demokrasilerde “hukuk” bazen yüksek sesle konuþabilir, normaldir. Yasama-yürütme-yargý üçgeni üzerine kurulu sistem, esas olarak yasamanýn içinde çýkmýþ yürütmenin omuzlarý üzerinde yürür. Demokrasilerde “dördüncü kuvvet” olarak adlandýrýlanbasýn (þimdiki adýyla medya) zaten hiç susmaz.
Bütün güçlerin kendi alanlarýnda konuþtuklarý bir sistemin içinde yuvarlanýp, gidiyoruz.
Burada “kendi alanlarýnda” tanýmlamasý önemli, misal, ben gazeteciyim, yaptýðým görev, “kamunun bekçi köpekliði”, yani, memlekette “otoriteden” kaynaklanan bir terslik varsa, sistemin bana verdiði görev bunu sergilemek, kamuoyunu bilgilendirmek, o tersliðin bir an önce kanunlar çerçevesinde düzelmesinin takipçiliðini yapmak...
Bu noktada, kimse, benden, bir “yüksek mahkeme yargýcý” durmuþ-oturmuþluðunu bekleyemez, sistemin yaramaz çocukluðunu yapma görevi bende, iþi derleyip-toparlama görevi ise “güçler dengesine” ait...
Bir örnek...
Deðerli Ahmet Tezcan’ýn TV ekranlarýndaki bir dönem önemli programý, “Dördüncü Kuvvet Medya”ya, STAR Genel Yayýn Yönetmeni þapkamla oturduðumda, ünlü hukukçu Turgut Kazan, beni, “medya teröristliði” ile suçlamýþtý. Sert bir habercilik iklimini sürdürüyordum. Kendisine, “Belki haklýsýnýz, ama, henüz bir ortada bir televizyon kanunu yok, devlet, özel televizyonculuk alanýna hukuki bir düzenleme getirmemiþ, biz, el yordamýyla yürümeye çalýþýyoruz, arada-sýrada kýrýp döktüðümüz de oluyor, sizler, bir kanun çýkardýnýz da ona uymadýk mý?” demiþtim.
Bir-kaç ay sonra RTÜK kuruldu, kanunla birlikte biz de hukuki zeminimize kavuþmuþ olduk...
Ýçinde bulunduðumuz sistem esas olarak böyle iþler...
‘80’li yýllarýn sonlarýnda dönemin duayen basýn patronu Erol Simavi’nin Hürriyet’in sürmanþetinden merhum Turgut Özal’a hitaben yazdýðý “Sayýn Baþbakan” baþlýklý yazýyý býrakýn genel tavrýný bir kenara, içinde barýndýrdýðý “birinci kuvvet basýndýr, alýn kalemi elinize gerisini siz doldurun” cümlesi nedeniyle hiçbir zaman benimsemedim...
Mektup, basýn camiasýnda, siyasi otoriteye karþý meydan okumanýn “harika örneði”(!) olarak adlandýrýlýrken, ben, genç bir editör olarak çoðulcu demokrasinin güçler dengesini zorlayýcý kývamda olduðunu düþünüyordum...
Bir medya patronunun, seçilmiþ siyasi otoriteye bu ölçüde meydan okumasý, aslýnda sistem açýsýndan önemli bir zaaftý...
Hukuk meydan okursa...
Türkiye, Anayasa Mahkemesi Baþkaný Haþim Kýlýç’ýn sözlerini tartýþýyor. Yüksek Mahkeme’nin, siyasi otoriteye karþý sesini yükselttiðini, bunun iyi bir geliþme olduðunu söyleyenler var. Kuþkusuz, hukuk camiasý da Simavi’nin Özal’a meydan okuduðu dönemdeki basýn camiasýnýn genel ruh hali içinde...
Ama ortada bir eksik var...
Erol Simavi, nasýl, o mektubunda, basýnýn sistem açýsýndan taþýdýðý risk ve eksikliklerin birini bile gündeme getirmediyse,Kýlýç da, konuþmasýnda “hukuk sistemi içinde yaþanýlan kaosu” öne çýkarmýyor...
Aksine, o kaostan yola çýkýp, siyasi otoriteyi hedef tahtasýna oturtmayý tercih ediyor...
Oysa, biz, Anayasa Mahkemesi üyelerinden, hukuk sisteminin tepe noktalarýndaki diðer isimlerden, hatta bu ülkenin üniversitelerinden, son yýllarýmýza damgasýný vurmuþ hukuk tartýþmalarýna bir açýklýk getirmelerini bekledik...
Bu ülkenin Genelkurmay eski Baþkaný, terör örgütü lideri olma suçlamasýyla cezaevine kondu, Balyoz, Ergenekon isimli davalarýn iddianameleri artýk hukuk fakültelerinde “yapýlmamasý gereken hukuk ihlalleri” seviyesinde ders gibi okutulacak durum sergiledi, Türkiye’nin bugününü aydýnlatan Hanefi Avcý, kitabýnda yazdýðý tüm konularda haklý çýkmasýna raðmen hala içerde, ben, HaþimKýlýç ve mahkeme üyelerinden aðýr hukuk ihlalleri konusunda tek kelime duymadým...
Devamýnda, 17 ve 25 Aralýk darbe giriþimleri oldu, siyasal meþruiyet kendini korumaya çalýþtý, yine “çýt” yok...
Özeleþtiri nerede?..
Bütün bu yaþanýlanlar, HSYK ve Anayasa Mahkemesi’nin üyelerinin gözlerinin önünde yaþandý. Toplum olarak hukuktan tabii ki, güçlü bir özeleþtiri beklememiz gerekiyor. Baþkan, bu özeleþtiri beklentisine belli ki açýk deðil, aksine, topu, siyasetin ceza sahasýna göndermenin, altý pasa düþürdüðünde de gole asist yapmanýn manevrasý peþinde...
Bu ülkenin tüm hukukçularýna son sözümü söyleyeyim: Önce kendi bahçenizi düzeltin...
Vatandaþlar olarak halinizden endiþeliyiz...