Bir kesim hala anlamadı, ama Türkiye, tarihinin üzerindeki yirminci yüzyıl tozunu kaldırdıkça bölgesel gerçekliği daha sağlıklı bir şekilde okuyor ve ona göre de bir strateji geliştiriyor.
Hiç uzağa gitmeye gerek yok; Suriye devriminden sonra emperyalist Batı başkentlerindeki Türkiye algısına bakın yeter.
"Sol liberallerin zehirlediği ve tarih bilinçleri ideolojik saplantıları kadar olan o malum kesim" yine burun kıvıracaklar ama bu delili onlar için yazdım, yoksa, derin bir kriz içinde kıvranan dünün mandacı, sömürgeci güçlerine itibar edecek halimiz yok.
Bu sütunda yazı yazmaya başladığım ilk günden itibaren "Türkiye ne yaptıysa Amerika'ya ve onun şekillendirdiği oligarşik düzene rağmen yaptı" sözünü sık sık tekrarladım.
Öyle ki... gelinen noktada Türkiye hukuk tesis ederek bir düzen inşa eden güç olarak temayüz etmeye başladı.
Evet, tarihi ve coğrafi gerçeklere dayanarak geliştirilen akılcı bir stratejinin adım adım, sabırla sahaya yansıtıldığına şahit oluyoruz.
Tabi şunu da söylemek lazım ki, Türk devletinin, geçen yüzyılın emperyalist stratejilerine göre "Ortadoğu" namıyla kodlanmış bölgenin Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın ifadesiyle "yeni gerçeklik" çerçevesinde yeniden ele aldığını da görüyoruz bugün.
Bugün Türk devletinin icra makamında olan politika yapıcıların...
1-Geçen yüzyılın yükselen güçlerinin bugün içine yuvarlandıkları krizi iyi hesapladıklarını;
2- Yeni gelişen küresel kaos stratejilerinin sebep olacağı muhtemel bölgesel jeopolitik hareketliliğe karşı kendi bağımsız politikalarını geliştirmek için söz gelimi savunma sanayinde gerçekleştirdiği bağımsızlıkçı atılımlarda olduğu gibi güç denklemini ayakları yere basan bir mantıkla oluşturduklarını;
3- Bütün bunların da ötesinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın söylemlerinde temayüz eden "küresel adaletsizliğin kaynağı olan sistem" eleştirisi ve bu sisteme karşı "adil bir dünya" çağrısında olduğu gibi, hukuku merkeze alan, hatta hukuk tesis edebilme iddiasında bulunan küresel aktör olma yolunda hazırlıklar yaptıklarını özgüvenle söyleyebiliriz.
İç ve dış gelişmeleri, iktidarı ele geçirmek için fırsat bilen arkaik NATO'cu kafaların bu süreci kavrama ihtimalleri bile yok. Onların tek dertleri, müstakbel risk ve tehditleri bir korku üretecek şekilde kullanarak, istismar ederek toplumu çözündürmek, müdahaleye açık hale getirmek. Maalesef gerçek bu.
Oysa ben, sahici muhalefetin de Türkiye'nin tarihi ile bütünleşen ve coğrafyasında düzen tesis etme kapasitesini kavrayan bir akılla oluşacağını düşünüyorum. Ama mümkün mü?