Hukukta sabır itina ve basiret

Bayram öncesi Emniyette yaşanan soruşturma kapsamında tutuklanan polislerden bazıları serbest bırakıldı. Tutuklama kararı kaldırılan polislerin aileleri sevinçli. İnşallah adalet en kısa zamanda tecelli eder de, üzerlerindeki şüpheler kalkar ve aklanırlar. Zira soruşturuldukları konu kolay bir mesele değil, vesayete dair bir yapılanma içinde olup olmadıklarıyla ilgili... 

Bu kavşakta sabır, itina ve basirete ihtiyacımız var. Bunları edebiyat veya psikolji bağlamında söylemiyorum: Sabır, hukuka ve yargıya güvenle ilgili. İtina; üslup ve usul ile alakalı. Basiretse; nihai anlamda Türkiye’yi Belirleme meselesi ve bu konudaki yetki görev hadisesiyle alakalı...

1. Sabır ve Hukuka Güven: Darbe anayasalarının bize bıraktığı pek çok yükten kurtulduk. Doğal Yargıç gibi en temel insani hakkımızı imha eden DGM’lerden kurtuluşumuz sözgelimi çok önemlidir. Ne var ki Vesayet mekanizmaları ve darbe çevreleriyle ilgili yargısal mücadeleleler yapısı gereği ihtisas ve hızlı yargılama gerektiren çevrimleri dolasyısıyla özel mahkemelere tevdi edildi. Spesifik görev tanımları gereği baktıkları sınırlı davalarla mukayyetti özel mahkemeler ve işleri tamamlanınca lağvedildiler. Bir yanda demokratikleşmeye dair limitler çerçevesinde bağlı olduğumuz AB kriterleri, bir yandan uluslararası hukuk anlamında imzaladığımız sözleşmelerle önemli mesafeler katettik. Lakin bu özelleşmiş mahkeme veya hakimlik ihtiyacımız bir türlü sonaermiyor en son icad ettiğimiz Sulh Hakimlikleri gibi... Oysa bu tür yapısal değişiklikler anayasal organizmayı ilgilendiren girişimlerdir. Keşke yeni sivil anayasamızı yapabilmiş olsaydık. Demokratikleşmeyi kültürel anlamda hazmedip normalleştirdiğimiz de söylenemez. ‘’Vatan sözkonusu olduğunda gerisi teferruattır’’ kültürü, hukuk ve yargı güvenliği konusunda önemli bir handikapımızdır halen. Tutukluluğu kalkan polisler vatanımız ve milletimiz için herşey feda olsun derlerken, kendilerinin böyle bir görevi olduğunu düşünüyorlar sözgelimi. Oysa kimse kimseye böyle bir koruma kollama görevi vermiş değil. Siyaset ve yargı arasındaki sert müdahaleler totalde yargıya güvenin zayıflaması sonucunu getiriyor maalesef.  

2. İtina ve Hukukta Uslup: Yargıda hız önemlidir. Bekleyen adalet, yorgun düşer. Onun geç kalması neredeyse hiç gelmemesine denktir. Geçtiğimiz hafta yeniden yargılanmak üzere tahliye kararı çıkan Salih Mirzabeyoğlu 16 yıldır hapisteydi. Aleyhine şiddete bulaşmışlıkla ilgili tek bir delil olmadığı halde üte biri hücrede yatmak şekliyle dile kolay 16 yıl bu. Şair, ressam ve düşür Mirzabeyoğluı için ne kadar itina edilmiştir? Yargıda itinanın diğer yüzüyse hazırlık soruşturmasındaki üslupla ilgilidir. 17 Aralık soruşturmasında teşbih sallayıp lahmacun yiyerek muhataplarını kelepçeleten adam ne kadar itinasızsa, sahur vakti tutukladığı kişilerin su içmesine müsaade etmeyen adam da onun kadar itinasızdır. Suçları kesinleşmiş kişilere verilecek cezalar kanunda belirtilmişken henüz suçları kesinleşmediği halde ekstradan verilecek cezalar, hoyratlıklar ne yazık ki açık itinasızlıklardır. Medyada da itinasızlık üslupsuzluk yok mu? 16 yıldır haksız yere yatan Mirzabeyoğlu için tek kalem oynatmamış kişiler, polis arkadaşlarının gözaltı süresi uzadığı için önce ‘’rehine’’ sonra ‘’tutsak’’ lafı çıkarttılar. 25 yıldrı Adliye önlerindeyiz, çiğnenen haklarımız için, bir gün de siz ne haldesiniz demeyen yazarlar, bugün poliste arkadaşları için sahaya iniyorlar. Bu da itinasızlık değil mi? Ve vicdan sızlatıyor...

3. Basiret ve ‘’Türkiye’yi Belirleme’’: Hem Oslo hem Tır krizlerinde yaşadığımız şeydi Türkiye’yi Belirleme gayretkeşliği... Siyasetin belirlediği politikayı uygun bulmayan güçlerin buna muhalefeti, kendilerine bağlı kadrolar aracılığıyla imha etme girişimleri...        

Oslo’da müzakere yolunu tecrübe etmek isteyen siyaset, vatana ihanet bağlamında suçlanmak istendi. “Türkiyeyi Belirleme” hakkını ellerinde tuttuğunu düşünenlerce... Tır krizinde de benzeri bir “Türkiyeyi Belirleme” kalkışması vardı. İster tıbbi yardım isterse mühimmat olsun.. siyaset ve istihbarat buna karar vermişse bunu iptal için kendi emirlerindeki emniyet ve askeri güçlerden silahlı mücadele desteği alan bir iradeyi gördük.. basiret gayet açık darbe olan böylesi girişimlere tevessül etmeden vesayete yaslanmadan geleceğe bakabilmektir..