Hükümet programý

Türkiye’nin yeni bir döneme girdiðine dair en somut iþaretler, esasen Davutoðlu baþbakanlýðýnda kurulan hükümetin yapýsýndan anlaþýlýyor. Sadece bakanlarýn kimler olduðu bile, bundan sonra yapýlmak istenenleri ortaya koyuyor.

Hükümet kompozisyonuna göre, öncelikle deneyim ve bilginin, ikinci olarak da devamlýlýðýn esas alýndýðý söylenebilir. Bu çerçevedeki uygulamalarýn tabanýný da yine ekonomi politikalarý oluþturuyor, ancak bu kez daha güçlü biçimde. Zira hükümete yeni katýlan isimlerin sadece öngörülen hizmetleri vermeyeceði, ayný oranda ekonomi politikalarý güçlendirecek faaliyetlerde bulunacaðý anlaþýlýyor.

Yine sadece hükümetin yapýsýna bakarak söylenebilecek bir diðer husus ise, Çözüm Süreci’ne verilen yaþamsal önem. Sadece Türkiye’yi deðil bir çok küresel dengeyi etkileyecek olan bu konu, hükümetin gündeminde iki boyutta yer alacak gibi gözüküyor. Bunlardan birisi, taraflar arasýndaki müzakerelerin kesintisiz sürmesi ve PKK’nýn silah býraktýðýný ilan etmesi. Ýkinci boyut ise, Çözüm Süreci’nin toplumsal katmanlar tarafýndan içselleþtirilmesinin, yani normalleþmesinin saðlanmasý.

Kardeþ kavramlar

Ekonomi ile Çözüm Süreci, doðal olarak Türkiye’nin kaderini belirleyen iki kardeþ konu. Dolayýsýyla herhangi birinde ortaya çýkabilecek bir krizin diðerini tetikleyeceði açýk. Hal böyle olunca da bunlarýn sabotaja, provokasyona en açýk konular olduðu söylenmeli.

Hükümet programý, olasý sabotaj ve provokasyonlarý önleyecek niteliklere haiz. Diðer bir ifadeyle öngörülen hedeflere ulaþabilmek için program öncelikle bir mýntýka temizliði yapýlacaðýný, ardýndan yeni binanýn inþasýna geçileceðini ima ediyor.

Açýklamalara göre öngörülen hedefler de, hiç o kadar karmaþýk deðil. Büyüme, kalkýnma, demokrasi ve istikrar. Zaten biri olmadan diðeri olamayacaðýna göre, öncelik sýrasý da bulunmuyor. Bu hedeflere ulaþma yolu ise hükümet programýndan anlaþýlýyor, ki bunlar da büyük ölçüde iki konuya dayanýyor. Birisi reformlar diðeri ise AB süreci.

Kabul etmek gerekir ki bu iki konu da kardeþ. Reformlarýn gerçekleþtirilmesiyle AB üyeliðinin canlandýrýlmasý birbirini besleyen ve bir birini teminat altýna alan iki süreç. Çözüm Süreci de bu iki sürecin, AB üyeliði ile reform süreçlerinin tam merkezinde yer alýyor. Yani yapýlacak her sabotaj bir yönüyle AB sürecine de yapýlmýþ olur.

Risk

Sabotaj ya da provokasyonlarý ise PKK eylemlerinde aramak yanlýþ olur. Anlaþýldýðý kadarýyla mesele daha uluslararasý boyutta. Almanya’nýn Türkiye’yi dinlediði ortalýða dökülünce ve en önemlisi Kürtlerle ilgilenmek için dinlediði açýða çýkýnca, karþý hamle geldi; ABD’nin de Türkiye’yi ve özellikle de PKK konusuyla ilgili olarak dinleyip durduðu iddialarý ortalýða saçýldý. Bu, Almanya’daki basýn-yayýn organlarýnca yapýldý.

Ýddiaya göre Türkiye ve ABD birlikte PKK’lýlarla savaþmaktalar. Haber bayat. Ancak amaç, Kürtler nezdinde hükümete ve tabi ABD’ye güvensizlik oluþturmak. Almanya’nýn angajmanlarýnýn önü kesilince, onlar da Türkiye’nin Çözüm Süreci’ni sekteye uðratmak istemiþ olabilirler. Unutmayalým, Çözüm Süreci istikrar, istikrarlý ortam reformlar, reformlar da AB müzakere süreci demek. Türkiye’nin AB’ye yaklaþmasýna engel olmak için bu denli riskli oyunlar oynanýr mý bilmem. Ancak açýklanan program ve içinde bulunduðumuz koþullar, birbirimizle uðraþma zamaný olmadýðýný gösteriyor. Yapýlanlarý deðil, eksik yapýlanlarý eleþtirecek bir muhalefete, öneriler sunacak toplumsal katmanlara ve tokalaþmalara  ihtiyaç var.

Terör canlansa, ekonomi bozulsa, kimse kimseyi selamlamasa, bu ortamda seçimlere gitsek ve o arada da yeni anayasa yapmaya kalksak çok mu iyi olur?