Hükümet savaþa mý meraklý?

Muhalefetin barýþtan yana olduðunu açýklamasý, otomatik olarak hükümeti savaþ yanlýsý yapmaz. Keþke Suriye konusu masa baþýnda çözülebilse ve barýþçý yöntemler kullanýlabilse. Ancak iþler pek öyle gitmiyor, barýþ gelmiyor. Dolayýsýyla reel politika, olmayan bir durumu savunarak yapýlamýyor.

Hükümetin Suriye’ye müdahale çaðýrýsý yapan siyaseti, savaþa meraklý olmaktan kaynaklanmýyor.

Öncelikle belirtmek gerek, Suriye’ye müdahale yapýlsa da yapýlmasa da zaten Türkiye bu sorundan son derece olumsuz etkilendi ve etkilenmeye de devam edecek. Bu durumda hükümetin amacý, anlaþýldýðý kadarýyla zararý en aza indirmek.

Müdahale çaðrýsý siyasetinin bir kaç beklentisi olduðu söylenebilir. Bunlardan birisi, Rusya ile ABD’yi bu konuyu birlikte kotarmaya zorlamak. Rusya’ya raðmen ABD bir müdahale yaparsa, ABD-Rusya iliþkileri iyice gerilir; belki onlar memnun olurlar, ancak Türkiye zor durumda kalýr. Zira Türkiye bu iki güçle de iyi iliþkiler sürdürmek durumunda, karþýlýklý baðýmlýlýklar söz konusu.

Güvenlik sorunu

Dolayýsýyla Türkiye, iki ülkeyi ortak tutum almaya zorluyor ve muhtemelen de bu ortak tutumun müdahale sonrasý kurulacak yeni Suriye konusunda olmasýný istiyor. Yani müdahalenin kendisi tek baþýna açýklayýcý deðil.

Türkiye’nin Suriye’ye yönelik politikasý, aslýnda tamamen orta vadeli güvenlik endiþesinden kaynaklanýyor.

Bugün Suriye’de bir devlet olduðu söylenemez, bu zaten Türkiye açýsýndan yeterince caydýrýcý. Devletin olmadýðý yerde yerel unsurlar güçlenir, Suriye tam bu durumda ve hangi eðilim, etnisite ya da mezhepten olursa olsun her radikal grup, küresel kavgalarýný Türkiye üzerinden yapýyorlar. Bir dizi eylem oldu Türkiye’de, insanlar öldü. Bu tür vur kaç eylemlerinin artacaðý, terör olaylarý yaþanacaðý öngörülebilir.

Uluslararasý bir müdahale olur da rejimin askeri unsurlarý etkisiz hale getirilebilirse, atýlan diðer kurþunlarýn kimin silahýndan çýktýðýný görmek ve ona göre önlem almak daha kolay olabilir.

Ayrýca Esad’la ya da Esad’sýz Suriye’nin bölünme ihtimali de bulunuyor. Türkiye’den haritaya geniþ bakýldýðýnda bu olasýlýðýn da tehdit olarak görüleceði söylenebilir.

Sorumluluðun paylaþýlmasý

Uluslararasý bir müdahale belki bölünme konusuna ilaç olmaz. Ancak hiç kuþkusuz denetlenebilir bir parçalanma yaþanýr. Yugoslavya’da olduðu gibi. Dolayýsýyla Türkiye, en az zarar politikasýný ancak büyük güçler devredeyse garanti altýna alabilir; iþ bölgesel güçlere kalýrsa katiyen denetlenebilir kriz yönetimi yapýlamaz.

Bir de sýðýnmacýlar konusu var ve Türkiye bunalmýþ durumda. Sýnýrý açarak gelen insanlarýn sayýsal çokluðu ayrý bir soruna, gelenlerin nitelikleri ayrý bir soruna iþaret ediyor. Kapýlar kapatýlsa, insani açýdan kolay deðil; açýk tutulduðunda da kimin gelip-gittiði belli olmuyor.

Bir uluslararasý müdahale olur da en azýndan çatýþmasýz bir döneme girilebilirse, belki Türkiye’deki Suriyeliler ülkelerine dönerler. Madem sýðýnmacýlara uluslararasý yardým yapýlmýyor, o zaman uluslararasý müdahale sorunun merkezine yöneltilsin diyor Türkiye.

Muhaliflerin desteklenmesi konusunda Türkiye ile iþbirliði yapan, hatta Türkiye’yi bu konuda fazlasýyla yüreklendirenler, Türkiye’yi ortada býrakmýþlardý. Herkesin geri çekilip Türkiye’yi ortada býrakmasý, belki de Türkiye’nin kendi baþýna bir müdahale yapmasýný saðlamak içindi. Türkiye bu yola baþ vurmadý, dolayýsýyla þimdi yeniden baþlangýç noktasýna geri dönüldü.

Baþlangýç, Esad’ýn muhaliflerle anlaþmasý ve uluslararasý gözetime açýk yeni bir Suriye kurmasýydý. Dönülen yer burasý ve Türkiye müdahale isterken aslýnda bu noktanýn da kaçýrýlmamasýna dikkat çekiyor.