Hükümete (Baþbakan’a) darbe giriþimi 2012’de baþladý

Sanýyorum bugün þu iki haberle baþlamak gerekecek; birincisi kötümserliði ile tanýnan ve bunun için kendisine ‘doktor kýyamet’ denen uluslararasý yatýrým uzmaný Marc Faber, ABD’nin içinde bulunduðu hükümetin kapanmasý ve borç tavaný sorununun, Amerikan Merkez Bankasý’nýn, (Fed) tahvil alýmýný artýrabileceðini söyledi.  Faber, sorunun aslýnda bir sistem sorunu olduðunu söylüyor ki, bu vurgu çok önemli. Obama’nýn bu anlamda, Cumhuriyetçi oligarþiye-çay partisi kliði dahil olmak üzere- direndiðini ve yeni bir dönemi baþlatmak istediðini söyleyebiliriz. Clinton bunu yapamamýþ ve Bush’a iktidarý teslim etmiþti. Obama ise direniyor. Bu çok önemlidir, ABD’de Obama önderliðinde Demokratlarýn bu direniþi tabii ki Türkiye’de AK-Parti’nin özellikle, 2008’den itibaren vesayetçi oligarþiye direnmesinden, Brezilya’da Lula’nýn devam ettiricisi Dilma’nýn mafyalaþmýþ diktatörlük artýðý sermayeye direnmesinden ayrý deðildir. Ama hem Türkiye’de hem de Brezilya’da var olan seçilmiþ iktidarlarýn, reformlarýna ve demokratikleþme adýmlarýna karþý çýkan, eski tekelci sermaye yapýlarý, ABD’de Obama’yý, hükümeti kilitleyerek, etkisizleþtirmeye çalýþan eli kanlý neoconlarýn suç ortaðýdýr, bunu da bilelim. 

Türkiye’nin þansý 

Buraya baðlayacaðýmýz ikinci haber ise, Aðustos ayýnda Almanya’nýn fabrika sibariþlerinde ve bizim sanayi üretimde gerçekleþen beklenmedik düþüþ. Almanya’da sanayi üretiminin geriye gitmesinin mevsimsel deðil, kalýcý ve yapýsal bir trend olacaðýný öteden beri söylüyoruz. Üstüne üstlük ABD dolarýnýn, ABD’deki kapanma ve borç tavaný gibi sorunlar yüzünden euro karþýsýnda düþük kalacak olmasý, euro bölgesi ihracatýný ve tabii Almanya’yý vuracak. Bu çercevede Euro bölgesinde toparlanmanýn güç ve geç olacaðýný söyleyebiliriz. Bu durumun Türkiye için hem olumlu hem de olumsuz etkileri var. Euro’nun gereðinden fazla fiyatlanmasý Türkiye için avantaj; dolar/TL seviyesi-1.95-1,98- seviyelerinde stabilize kazanýrsa Türkiye bu avantajý, ihracat rekabeti için, kullanabilir. Ancak euro bölgesinde ve Almanya’da toparlanmanýn uzamasý ve hele Almanya merkezli yeni bir resesyon tehlikesi ihracatýmýzý olumsuz etkiler. Bu durumda, Türkiye Ortadoðu’da, özellikle Irak’da, pazarý açacak siyasi hamleleri de yapmalýdýr. Aðustos ayýndaki sanayi üretimindeki düþüþ, ikinci çeyreðin sonundan itibaren hýzlanan belirsizlik ortamý ve ikinci çeyrekte artan stoklarýn devreye girmesiyle açýklanabilir; bundan dolayý konjoktürel ve istihdam üzerinde kalýcý etkisi olmayacaktýr ama bu, bize sanayi üretiminin kýrýlganlýðýný ve burada yapmamýz gerekenler olduðunu da anlatýyor.

IMF’nin yalanlarý

Bütün bu verileri ve olan biteni yan yana koyduðumuzda Türkiye’nin 2012 yýlýnda ne büyük bir fýrsatý teptiðini de görmüþ oluyoruz. Eðer ki 2012 yýlýnda, IMF’nin söylediklerine benzer bir ‘geriye dönüþle’ büyümeyi düþürmeseydik, bugün çok daha farklý bir yerdeydik.

IMF’nin madde 4 kapsamýnda yaptýðý görüþmelerin nihai raporu geçen hafta yayýnlandý. Burada IMF, 2012 yýlýný yere göðe koyamýyor. Birinci paragraf þöyle baþlýyor: ‘ 2012 yýlýnda yetkililerce uygulanan politikalar, ekonominin yeniden dengelenmesinde memnuniyet verici sonuçlara ulaþýlmasýný saðlarken, iþsizliðin de düþük seviyede tutulmasýna imkan vermiþtir.’ Bu cümleyi bu arkadaþlara hangi bilgi ya da hangi yönlendirme yazdýrdý bilmiyorum ama gerçekte bunun tam tersi olmuþtur. 2012 yýlýnda uygulanan-IMF’nin övdüðü- yanlýþ politikalar, iþsizliði yukarý çekmiþ, büyüme ve bunu oluþturan alt kalemlerde, baþta sanayi üretimi ve ihracat olmak üzere ciddi zafiyetlere yol açmýþtýr. Ýþte bu zafiyetler, bu yýl ikinci çeyrek sonunda ve üçüncü çeyrek baþýnda yaþanýlan iç siyasi ve dýþ ekonomik koþullarýn ekonomiye daha fazla yansýmasýna yol açmýþ ve kýrýlganlýðý artýrmýþtýr. Bugün piyasalarda görünen nakit darlýðýnýn ve artan borçluluk oranlarýnýn da nedeni 2012 yýlýnda yapýlan yanlýþtýr.

Türkiye, 2012 yýlýnda, hem faizleri gereðinden fazla yüksek tutatak hem de gereksiz bir para sýkýlaþtýrmasýna giderek, büyümeyi suni olarak düþürmüþ ve bu yanlýþ, iþsizliðin 2012 yýlýnda yeniden çift haneli rakamlara ulaþmasýný saðladýðý gibi, sanayi üretiminde ve ihracatta ciddi gerilemelere neden olmuþtur. Çünkü yüksek faiz ve gereksiz deðerli TL, ihracatý yavaþlatmýþ, ithalatý yukarý çekmiþtir, bu da Türkiye’nin dýþ ticaret dengesini bozan bir geliþme olmuþtur. Ancak hem TCMB hem de ekonomi yönetimi, (Burada Baþbakan’ýn etkisinin belirleyeci olduðunu düþünüyorum)  bunun bir hata olduðunu 2013 baþýnda görmüþ ve TCMB, yeniden düþük faiz, gerçekçi kur uygulamasýna geçmiþ ve geleneksel enflasyon hedeflemesi ile birlikte, çok yönlü ve kriz dinamiklerine yanýt verecek bir para politikasý çerçevesini uygulamaya baþlamýþtýr. Bugün gelinen noktada TCMB’nýn, aðýrlýklý olarak, 2013 baþýndan itibaren uygulamaya baþladýðý bu politikanýn baþarýlý olduðunu görüyoruz. Öte yandan IMF, raporunda daha da sýkýlaþtýrýlmalý diyerek eleþtirdiði maliye politikalalarýnýn baþarýsý bütçe rakamlarýna yansýmýþtýr. Burada da gözle görülür bir iyileþme vardýr.

Teknotrat hükümet çabasý

Þimdi Türkiye, 2013 baþýndan itibaren, IMF’nin salýk verdiði gibi, geneleksel neoliberal sýký para ve maliye politikalarýna devam etseydi ne iþsizlik bu seviyede olurdu ne enflasyon ne de bütçe... IMF’nin dediðini yapsaydýk faizler yükseleceði için, þirketlerin finansman maliyeti artacak bu da enflasyonu yukarý çekecekti. Yine yüksek faiz, kýsa vadeli sermaye giriþlerini artýrýp TL’sýný gereksiz deðerlendirecek ve bu da ihracatý düþürüp, ithalatý daha da yukarý çekecek ve dýþ ticaret açýðýný artýracaktý. Sonuçta, enflasyon ve iþsizlik birlikte artacaktý. 2012 yýlýnda baþgösteren nakit darlýðýnýn piyasalara yansýmasý bugün dayanýlmaz seviyerde olacak; ve biz reel alanda yeni bir 2001 yaþamaya tam bu günlerde baþlayacaktýk.  Ve teknotrat bir hükümet tezgahý devreye, tam þimdi, sokulacaktý.

Hedef Baþbakan’dý

Açýk söyleyeyim; bizim 2013 Mayýs sonunda baþladýðýný sandýðýmýz olaylar zinciri, aslýnda 2012 baþýnda ekonomide yapýlan yanlýþlarla baþlamýþtý. Ýþte bunun için IMF telaþla 2012’ye geri dönün, hata yapýyorsunuz diyor. Türkiye, bu tuzaðý görmelidir; hükümete -daha çok Baþbakan’a- darbe giriþimi 2012 yýlýnda, IMF reçetesi benzer politikalara geçilerek baþlamýþtýr. Gezi bunun tuzu, biberidir.