Seçimler bitti. Yeni hükümetin kurulmasý için geriye sayým devam ediyor. Meclis baþkanlýðý için turlar baþladý. AK Parti’nin adayý Ýsmail Kahraman’ýn TBMM’nin yeni baþkaný olacaðý þimdiden söylenebilir. Gerek yeniden milletvekili adayý gösterilmesi, gerekse yeni makamýyla Ýsmail Kahraman, geniþ bir kesime toparlayýcý mesaj veren bir tercih oldu.
Þimdi gözler, kuvvetle muhtemel siz bu yazýyý okuduðunuz günün akþamý açýklanacak olan hükümete çevrildi. Cuma günü açýklanacaðýna dair bir beklentinin olmasý, haftasonu sessiz ve derinden bir tartýþmayý hareketlendirdi. Türkiye’nin iç dengelerinin kuvvetli biçimde yeniden kurulmasýndan rahatsýz olan çevreler, fýsýltýyla ‘Cumhurbaþkaný Tayyip Erdoðan ve Baþbakan Ahmet Davutoðlu arasýnda sýkýntý var. Kabine kurulamýyor’ demeye baþladý.
Geniþ bir kesimin itibar etmediði bir tartýþma olsa da, bu konuyu farklý boyutlarýyla ele almanýn yararý var. Bugün güçsüz gibi görünen bazý merkezlerin, yaþanabilecek en küçük bir sýkýntýda sahne alacaðýný unutmamak gerekiyor. Tablo çok net. Seçimlerden kesin bir zaferle çýkmýþ bir AK Parti ve genel baþkaný var. Bu sürecin, daha doðru bir deyiþle son onüç yýlýn mimarý olan ve halk tarafýndan doðrudan seçilen bir cumhurbaþkaný var. Bu durumda nasýl bir iþleyiþin olacaðý elbette önemli.
Seçimlerden hemen sonraki bir yazýmdan kýsa bir alýntý yapmak istiyorum:
‘Þimdi iç dengeler yeniden kurulurken, iki önemli baþlýk var. Halk tarafýndan seçilen ilk cumhurbaþkaný olan Recep Tayyip Erdoðan, gerek 7 Haziran öncesi ve gerekse 1 Kasým sürecinde çok net biçimde nasýl bir Türkiye istediðini ortaya koydu. Bu çerçevenin AK Parti ile birebir örtüþtüðü de herkesin malumu.
Bu iþleyiþin saðlýklý yürümesi, þu sýralar herkesin bir þekilde telaffuz ettiði uzlaþma çaðrýlarýndan daha önemli. Hemen her alanda bir sakinleþme ve geçmiþi geride býrakýp geleceðe bakma ihtiyacý var. Ancak açýkçasý hepsinden önemlisi; yeni siyasi sistemin Türkiye’nin önünü açacak biçimde þekillenmesi ve yerine oturmasý.’ (Star, 5 Kasým 2015)
Seçimler AK Parti’ye güçlü bir hükümet kurma imkaný verdi. Parlamentoda ciddi bir temsil derinliði oluþturdu. Ancak bir anayasa deðiþikliði için gereken zemini ve meclis aritmetiðini yine ‘uzlaþma’ya býraktý. Ýþte bu noktada diðer üç siyasi partinin nerede duracaðý ve nasýl bir yol haritasý izleyeceði önemli. Ýzleyecekleri herhangi bir siyaset ve duruþ, hükümetin gücü ve iþleyiþi üzerinde belirlleyici olmayacak elbette. Ancak yeni bir anayasa ve özellikle de baþkanlýk sistemiyle ilgili yaklaþýmlarý, sistemin nasýl iþleyeceði üzerinde etkili olacaktýr.
Kabinede kimin yer alacaðý ya da almayacaðý tartýþmasýnýn, birebir Cumhurbaþkaný Erdoðan ve Baþbakan Davutoðlu arasýnda devam ettiðini düþünenler, sanki böyle görüþmeler varmýþ ve kendisi de orada oturuyormuþ gibi anlatanlar olabilir. Oysa iþleyiþ çok farklý. Türkiye’nin yakýn gelecðinin en önemli uzlaþmasý, Erdoðan ve Davutoðlu’nun bu tartýþmalardan uzak kalarak yola devam etmesiyle mümkün olacak. Birinin diðerinin aleyhine hareket etmesini veye direnmesini bekleyenler, ülkenin adým atmasýný istemeyenler. Baþka bir tarif yok.
Bu kabine kurulurken, gözetilen pekçok denge olacak. Siyasetin doðasý bu. Tayyip Erdoðan, bu siyasi hareketin tartýþmasýz mimarý. Bu nedenle yeni hükümetin kurulmasýnda kimlerin nerede yer alacaðý konusunda onun hassasiyetlerinin gözetilmesini garip karþýlamak, kelimenin tam anlamýyla ‘abesle iþtigal’.
Türkiye’nin acilen yola çýkmaya ihtiyacý var. Bu tartýþmalarýn yerini, ortak bir gelecek tasavvuru almalý ve zaten Erdoðan’la Davutoðlu’nu yol arkadaþý kýlan da bu.