Hulâsa-i Kelâm...

Artýk içinde bulunduðumuz paylaþým savaþýnýn bütün kartlarý açýldý. Çok büyük bir mücadele var. Bakýn hemen rakamlardan baþlayalým; meselenin rakamsal boyutunu çok iyi bilen isimlerden biri olan Hasan Kurtulmuþ, geçen gün bana þunu sordu: “Þu an ABD piyasalarýnda iþlem gören tüm hisseleri almaya kalksan cebine kaç para koyup gidersin Wall Street’in kapýsýna?” Ben duraklayýnca 18-19 trilyon dolar deyiverdi; yani önce Batý’nýn sonra ABD denen ulus-devletin, yaklaþýk 400 yýlý aþkýn bir süredir, önce kendi topraklarýndaki yerli halklarýn sonra da tüm dünyanýn canýna okuyarak kanla inþa ettiði imparatorluðun kalbindeki finansal varlýklarýn tümü bu kadar para ediyor. 

Sonra Hasan Kurtulmuþ’tan ikinci soru geldi: Peki þu anda yerin altýndaki Hazar, Ortadoðu, Arabistan, K.Afrika petrol, doðalgaz kaynaklarýnýn yaklaþýk dolar bazlý deðeri nedir? Cevap tahmin edeceðiniz gibi, 100 trilyon dolarýn falan çok ama çok üstünde tabii... Ama bu iþin bir de rant tarafý var; 5-10 dolar arasýnda maliyeti olan petrol, son otuz yýlda 100 dolarýn üzerine nasýl çýktý ve bu trilyonlarca dolarý bulan rantý sistem nasýl kullandý. Yine Hasan Kurtulmuþ’a göre; þu an 100 trilyon dolarý aþan sistem dýþýnda bir ‘para’ (iktisadi olarak buna para denebilir mi; çok emin deðilim-bu baþka bir þey olmalý) var; belli ‘merkezlerin’ elinin altýnda. Bunu ölçmemiz ve tespit etmemiz gerçekten çok zor ama yalnýz sistemin yetmiþli yýllardan itibaren iþleyiþine ve petrol gibi stratejik emtia fiyatlamalarýndaki ranta bakarak bu rakamýn pekala birikebileceðini iddia edebiliriz. Kurtulmuþ, bu ekonominin yýllýk olarak 3.5-4 trilyon dolarlýk bir vergi kaçaðý ürettiðini de söylüyor. 

‘Yataðýný Bulan Nehir’ ya da ‘Eski’ye çomak sokmak

Þimdi bu rakamlara bakarak bile, þu an kopmakta olan ve kopacak olan kýyametin süresi ve çapý hakkýnda bir fikre sahip olabiliriz.

Tam þimdi þöyle bir durum var; Ýngiltere’nin yalnýz Musul petrol kaynaklarýný 1918’de keþfettiðinden bu yana bile, olan biten bundan sonra olacaklarýn yanýnda hiç kalabilir. Çünkü Türkiye merkezli yeni bir siyasi irade, -þimdiye deðin bu büyük ‘yeraltý’ sermaye dinamiðini denetleyenlerin ummadýðý bir þekilde- ortaya çýkýyor ve þu an ABD’nin tüm küresel þirketlerinin hatta daha da ötesinin piyasada geçerli fiyatlamasýnýn çok üstündeki Hazar, Ortadoðu, K. Afrika ve Akdeniz enerji kaynaklarýný dünyalaþtýrýyor.

Ama mesele tam burada da bitmiyor; ABD’den baþlayarak, seksenli yýllarýn baþýndan beri ortaya çýkan, biliþim-bilgisayar ve buna baðlý üst teknoloji sektörleri, bu kaynaklarýn artýk Batý’nýn bir avuç tekeli ve onlarýn siyasi çeteleri tarafýndan yerin altýnda býrakýlmasýný ve yaðmalanmasýný istemiyor. Çünkü bilgisayarcýlar istiyor ki, dünyanýn bütün azgeliþmiþ bölgelerinde yeni bir ‘zenginlik’ ortaya çýksýn, bu yeni ‘zenginliðin’ yaratacaðý yeni bir burjuva sýnýfý yönetimi ele alarak, herkesin bilgisayara ve dolayýsýyla bilgiye sahip olacaðý yeni ekonomiyi yukarý taþýsýn.

Eski kapitalizmin temel ekonomik düsturü; ‘kýt olan pahalý ve kârlý olur’ idi; yeni kapitalizmin düsturü ise ‘paylaþýlan iyidir ve zenginlik buradadýr’ oluyor. Yeni kapitalizm her þeyi ama her þeyi deþifre etmek ve ‘açmaktan’ yanadýr.

Peki bu savaþ, Türkiye gibi ülkeleri nasýl etkileyecektir; daha doðrusu biz bu kapýþmada nerede olmalýyýz? Þu çok açýktýr; 20. yüzyýla kadar egemenliklerini yürütenler; bu egemenliklerini dünyanýn doðusuna ve güneyine basarak kurmuþlar ve yükselmiþlerdi. Doðu’nun kaynaklarýný, iþlerine geldiði kadar dünyalaþtýrmýþlar ve kendi aralarýnda paylaþmýþlar, geri kalanýný bu kaynaklara sahip ülkeler zenginleþmesin diye yerin altýnda býrakmýþlardý.

Þimdi bu bitiyor. Bundan dolayý Türkiye gibi ülkeler, bu kapýþmada, kendi çýkarlarý doðrultusunda ‘yeni’ olanýn tarafýnda olacaklar ve bu tarafý kendi lehlerine derinleþtireceklerdir. Örneðin Türkiye’nin, özellikle, 2011 Haziran’dan beri, -yeni 3. AK Parti iktidarýndan bu yana- yaptýðý tam da budur. Türkiye, Kürdistan Yönetimi ile stratejik anlaþmalar yapmýþ, Azerbaycan ile de -TANAP ve TAP- 21. yüzyýlýn en önemli enerji projesi olan Güney Gaz Koridoru’nu geliþtirmiþtir. Ama bunlarý yaptýðý oranda da, bizim yukarýda anlattýðýmýz, kanla sistemi ören ‘eski’ silah, demir-çelik, petro-kimya ve bunlarýn kirli finansýnýn saldýrýsýna uðramýþtýr. Yani tam da 2011’den beri bu bölgeye ve Türkiye’ye yönelik saldýrýlarýn büyük -tarihsel- resmi budur.

Petrol Savaþý’nýn özü...

Þimdi gelelim þu petrol fiyatý savaþýna; dün ABD tipi petrol fiyatý 80 dolarýn da altýna indi. Evet burada bir arz-talep sorunu, arz lehinde vardýr. Ama bu sorunun tam bugün ortaya çýkmasý, yaþadýðýmýz krize baðlý olduðu gibi, yukarýda anlattýðýmýz büyük kapýþmaya da baðlýdýr. Petrol üreticisi ama ‘eski’ paradigmaya sýrtýný dayayarak ayakta kalan ve 20. yüzyýlýn sektörlerini, finans oligarþisini kendileri ile birlikte ayakta tutan Rusya ve Ýran gibi ülkelere de yöneliktir bu ‘fiyat düþürme’ operasyonu... Ama ‘onlar’ bunu kabul eder görünmüyor. Örneðin Moskova’da bulunan Enerji ve Finans Enstitüsü, Ekonomi Bölümü Baþkaný Marsel Salikhov, AA muhabirine yaptýðý açýklamada þunlarý söylüyor: 

Yine de Rus ekonomisi tehlike altýnda deðil. Çünkü bu yýl 30 milyar dolarlýk bir bütçe fazlasý var. Ayrýca Rus Rezerv Fonu ve Ulusal Refah Fonu’nda yaklaþýk 200 milyar dolar birikmiþ durumda. Rusya varil baþýna 80-90 dolarlýk fiyatla baþ edebilecek durumda.”

Suudi Arabistan ve ABD’nin, Rusya’yý Ukrayna’daki geliþmelerden ötürü cezalandýrmak için petrol fiyatlarýný düþürdüðü iddiasýna inanmadýðýný belirtiyor Salikhov.  

Gördüðünüz gibi, Ruslar hâlâ ‘iþin’ tarihsel bir kapýþmanýn sonucu olduðunu görebilmiþ deðiller; Ýran da ayný durumda. Rusya ve Ýran biraz aklýný baþýna toplasa ve Türkiye’ye baksa, dünyanýn bütün dengeleri, en çok 2025’te deðiþir ve biz (Doðu) tam 500 yýllýk kaybýmýzý 10 yýlda geri alýrýz. 

Ama yukarýdaki rakamlara bir kez daha bakarsanýz ve bu ‘iþin’ neden kolay olmayacaðýný da anlarsýnýz. Bu süreçte, her þeye hazýrlýklý olalým; çözüm sürecini, yeni bir ekonomi politikasý hedeflerini ve demokratikleþme adýmlarýný daha fazla yukarýya taþýyalým ve bunlara sahip çýkalým. Artýk bütün bunlar, yalnýz Türkiye’nin deðil, mazlum bütün bölge halklarýnýn sorunu ve -bu sorunlar karþýsýndaki- çözüm hedefleridir.