Hülya Koçyiðit’in baþrol oynadýðý, Necati Cumali’nýn ‘Susuz Yaz’adlý hikayesinden sinemaya aktarýlan film 1963’te Berlin’de Altýn Ayý ödülünü almýþtý. Bu bizim ilk uluslararasý film ödülümüz olarak tarihe geçti.
Filmi izleyecek ve anlayabilecek yaþta deðildim.
Bir on yýl kadar sonra sosyalist düþüncelerle tanýþtým. Sonra sosyalist oldum ya da olduðumu sandým. Eh, devrim için haliyle Ýþçi-köylü ittifaký gerekiyor. Ve haliyle köylüleri ve iþçileri de tanýmak lazým. Tanýdýðým köylüler ve benim o vakitlerde yaþadýðým kent olan Batman petrol rafinerisinde karþýlaþtýðým iþçilerin hiçbirinin devrim yapmak gibi bir niyeti yoktu.
Hayat içinde iþçi-köylü sýnýfýyla kurduðumuz iliþkiler bir iþe yaramýyordu. O zaman teori bu iki sýnýf için ne diyor ona bakmak gerekiyordu. Biz de bakýyorduk tabi. Gerçek hayatta tanýyamadýðýmýz insanlarý, romanlardan, filmlerden tanýmaya çalýþýyorduk.
Konuyu daðýttým, laf lafý açýnca. Hülya Koçyiðit’e dönmek istiyorum yeniden. Susuz Yaz filmi, iþçi-köylü ittifaký peþinde koþan biz gençler için tabi ki derin bir hayal kýrýklýðý demekti.. Bizim hayalimizdeki köylüler ne de olsa rahmetli Erol Taþ gibi, akýp giden suya bile el koyan, mal mülk düþkünü ve ýrz düþmaný insanlar deðildi.
Filmin kadýn baþoyuncusu Hülya Koçyiðit bugün Türkiye’nin gelmiþ geçmiþ en büyük ve en deðerli sinema oyuncularýndandýr.. Barýþ içinde bir arada yaþamayý hedefleyen bir projede geçen yýl, beraber jüri üyeliði yaptýk. Hayranlýðým bir kat daha arttý Hülya hanýma.
STAR’a verdiði kýsa ama anlamlý söyleþisini okuduðumda da çok üzüldüm doðrusu. Mahalle baskýsýndan, dostlarýnýn anlaþýlamaz bulduðu tavrýndan ve bu tavrýn onu ne kadar üzdüðünden söz ediyordu. Özveride bulunarak barýþ sürecinde görev alan sanatçýlara yönelik hakkaniyetle baðdaþmayan davranýþ ve tutumlardan sadece Hülya haným deðil, Orhan Gencebay da çok rahatsýz. Bu rahatsýzlýðýný da zaman zaman dile getiriyor.
Sanýrým ayný sýkýntýlarý Lale Mansur, Kadir Ýnanýr ve Yýlmaz Erdoðan da yaþýyor.
Öyle hissedilir bazen.. Halk içindesiniz, kalabalýklarla berabersiniz. Ama derin bir yalnýzlýk duygusu kaplar içinizi. Hülya hanýmýn söyleþisini okuyunca, deðerli dostum Sabri Vesek’le dertleþmek istedim. Açtým telefonu.. ‘Bak’ dedim, ‘Hülya haným mahalle baskýsýndan, þikayet ediyor.’
Sabri abi dedi ki, ‘yalnýzlýk bir tavýrdýr Orhan’ ve söyleyecek bir þey býrakmadý bana. Evet Hülya haným yalnýzlýk bir tavýrdýr. Siz ve diðer sanatçý arkadaþlarýnýz bu tavra talip oldunuz ve iyi ki de oldunuz..
Binlerce insanýn hayatýna mal olmuþ, etnik bir felaketin sýnýrlarýný her defasýnda zorlamýþ bir iç çatýþmanýn, hadi adýný açýkça koyalým, bir iç savaþýn sona erdiði bir dönemde, BM, UNESCO, hatta Hrant Dink ödüllü, yani bol ödüllü sanatçý ve yazarlarýmýzýn birbirleriyle yarýþýrcasýna cinayet romanlarý yazmakla meþgul olduðu, sus pus olduðu ve barýþ için kayda deðer tek laf etmedikleri bir zamanda; halkýn arasýna karýþýp, barýþý soludunuz, acýlý annelere sarýlýp onlarla beraber aðladýnýz, onlarla beraber hüzün duydunuz, yani tarih bu ülkede yeniden yazýlýrken, tarihe tanýklýk ettiniz, bu bir tavýrdýr elbette. Bu tavrýn ‘bedelini’ de ödersiniz, muazzam iç huzurunu da yaþarsýnýz Hülya haným.
Bayanlar, baylar, sorarým size, bir sanatçý için bu tavýrdan daha kýymetli ne olabilir acaba?
Sözüm barýþa sevinemeyip de, ya bu savaþ tekrar baþlarsa deyip, insaný güldüren þu malum kesime:
Dünyanýn baþka barýþlarýna, Türkiye’den el sallýyordunuz da, kendi barýþýnýza neden bu kadar uzak kaldýnýz?
Neden bu barýþýn, bizi içine girdiðimiz o yüzyýl süren kabustan uyandýracak mutlu ve huzur dolu sabahlarýný deðil de, illaki Baþbakan Erdoðan’ýn siyasi geleceðini merak edip duruyorsunuz?
Bir kusurunuz var: Siz aslýnda tanýmadýðýnýz bir halkýn, romanýný, þiirini yazmadýðýnýz, sanatýný yapmadýðýnýz bir mücadelenin ve barýþýn içinde buldunuz kendinizi. Þaþýrmýþ vaziyettesiniz.
Býrakýnýz þu oryantalist havalarý.. Saygon’a gider gibi gitmeyin þu Kürt þehirlerine.. Saygon pek uzak kalýr, ama farkýnda olabilirseniz eðer, bu þehirler, bu þehirlerin halký, size çok yakýn.
Bu þehirlerin mazlum halkýný tanýmaya gayret edin biraz, onlarý Erdoðan’la filan korkutmaktan vazgeçin ve yüzyýlýn barýþýna, daha fazla ecnebi kalmadan el sallamaya baþlayýn.
El sallayýp, gönlünü katanlarý da rahat býrakýn artýk..