Hürrem’i bırak Naciye’ye bak

Siz Hürrem Sultan’ı tartışın, “Başbakan okuma yazma bilmezken, ben okula gidiyordum” diyerek edindiğiniz ilkokul tarih bilgisiyle akranlardan hava atın, reyting uğruna her türlü rezilliği göze almış dizici esnafından yeni muhalefet aktörleri türetin...

Ben size başka bir Sultan’dan, Naciye Sultan’dan haber vereyim.

Enver Paşa’nın refikasıdır... Ayşe Tarzıter Kadın’ın kızı. Büyük amcası, “Ulu Hakan” namıyla maruf cennetmekân padişah İkinci Abdülhamid Han.

“Büyük amcam Abdülhamid Han, oğlu Abdürrahim’e almak istemiş beni. Abdürrahim’le evlenmek hiç aklımdan geçmiyordu. Akraba olarak kendisini çok severdim. Uzun ve dertli bir ömür sürdü. Paris’te intihar etti.”

O, resimlerinden görüp sevdiği bir “masal kahramanı”na; külot pantolonlu, Wilhelm bıyıklı bir komitacıya kaptıracaktır gönlünü.

Ahmak, muhayyilesiz, sığ, dar kafalı “İttihatçı” kadrosu içinde sivrilip palazlanan, hatta işi Osmanlı toprakları üzerinde bir “Enverland” kurmaya kadar vardıran Enver, Naciye Sultan’ın gönlünü çelmekle kalmayacak, bir oldubittiye getirip “düvel-i muazzama”ya karşı Osmanlı’yı savaşa sokacaktır.

Savaş, bilindiği üzere, Osmanlı’nın kesin mağlubiyetiyle sona erer.

Payitaht işgal edilir. Enver Paşa ve arkadaşları yurtdışına kaçar. Naciye Sultan, işgal kuvvetlerinin aldığı “sahile teğet bütün evler boşaltılacak” kararından sonra Kuruçeşme’deki Enver Paşa Yalısı’nı terkedip, Sultanahmet’te bir gecekondu evine yerleşir.

“Enver, bana kendisiyle birlikte gelmemi teklif etti. Kızım Mahpeyker bir yaşındaydı. Kocam çocuğu, çok sevdiğim annesine bırakmamı istiyordu. Fakat ben kızıma çok bağlı ve düşkündüm.”

Enver, Odesa ve Berlin arasında savrulurken, Naciye Sultan İstanbul’da kalır.

Ama ayrılık uzun sürmez. Bir yolunu bulup, bir süre sonra kocasının peşinden Berlin’e gider.

Artık Berlin Turgarter Sokağı 34 numaralı evde, vatanı kurtarmak için Kafkasyalarda dolaşan Enver Paşa’nın iyi haberlerini bekleyecektir.

Derken, tekrar İstanbul...

Hilafetin ilgası ve Hanedan’ın yurtdışına çıkarılması kararından sonra tekrar “sürgün” hayatı... Paris’te sürgündeyken Enver Paşa’nın ölüm haberini alır. Bir yıl sonra Kamil Bey’le “zorunlu bir evlilik” yapar. Türkiye’ye döndüğünde ise çökmüş, istikbal ümitlerini yitirmiş, elden ayaktan kesilmiş bir “yaşlı kadın”dır artık.

Naciye Sultan’ın talihsizliği, Enver Paşa gibi maceracı, gözü pek bir “sergerde”yle hayatını birleştirmiş olmasıdır.

Enver Paşa’nın talihsizliği de elbette Saray’a damat olması...

Mustafa Kemal Paşa da bir vakitler refiki, rakibi, muarızı olarak gördüğü Enver gibi, Saray’la “yakınlık” kurmak istemiş, Sabiha Sultan’a talip olmuş ama bu girişim akim kalmıştı.

İlginçtir, ikisi de aynı yıl doğmuş: 1881.

İkisi de “devleti kurtarma” misyonuna ömrünü adamış.

Ama biri 1938’de Dolmabahçe Sarayı’nda, saat dokuzu beş geçe hayata veda ederken, öteki 4 Ağustos 1922’de Belcivan yakınlarında Kızılordu birlikleriyle çarpışırken at sırtında öldü.

İkisi de Mahmut Şevket Paşa komutasında İstanbul’a yürüyen Hareket Ordusu’nda yer aldı.

Birinin yıldızı erken parladı, 1914 yılında Erkan-ı Harbiye Umum Reisliğine (Genelkurmay Başkanlığı’na) yükseldi; ardından Naciye Sultan’ı ayartıp Saray’a damat oldu. Öteki, talihi yaver gitmediği için, Sultan Vahdettin’in vereceği emri bekledi.

Biri Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu, Atatürk oldu. Öteki, Lain Enver Paşa.

Enver de en az ötekiler kadar vatanseverdi.

En az ötekiler kadar akıllı.

En az ötekiler kadar dürüst.

“Devleti kurtarmak” hevesine kapılmış, ama kendini kurtarmaya güç yetirememişti.

Belki zamanlama hatası.

Belki talihsizlik.

Naciye Sultan, anılarında, Enver Paşa’nın pek az bilinen yönlerini de açığa çıkarıyor. Şair ve ressam kimliğini...

“Enver Paşa’nın Malessa imzasını taşıyan pek çok tablosu vardır. Bunlardan bir tanesi bir Alman mecmuasında basılmıştır. Birçok kimse bu imzanın Enver Paşa’ya ait olduğunu bilmez ve onu bir Alman ressamı zanneder.”

Tiyatroyla da ilgilidir.

Muhsin Ertuğrul’a “Niçin İbsen oynamıyorsunuz?” demiş, deneysel tiyatro konusunda vukuf sahibi olduğunu kanıtlamış adamdır. Günümüzün İttihatçıları yanıltmasın, dibine kadar da vatanperverdir...

Hadi bir dizi de “çöküş yılları” için attırın İttihatçılar.

Fırsat bu fırsat...

Enver’i hangi kılığa sokacaksınız bakalım. Mustafa

Kemal ’i yataktan çıkarmamayı başarabilecek misiniz?

Görelim tarihe saygınızı...