Hüseyin Aygün vakası

CHP iktidarının hüküm sürdüğü cumhuriyetin tek partili ilk yıllarında meclisten milletvekili kaçırıp karanlık dehlizlerde katleden derin çetelerin varlığını biliyoruz.

“Cumhuriyet tarihinde ilk defa milletvekili kaçırılıyor” diye ortalığı velveleye verenler, birinci meclisin muhalif ismi ve Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey’in nasıl katledildiğini lütfen yeniden okuyup hafızasını tazelesin.

Meclis cinayetleri ittihat ve terakkiden cumhuriyete miras, kötü bir gelenektir. Zaten cumhuriyet de Osmanlı derin devletinin ürünüdür.

Ne hazindir, bugün Türkiye’yi bölmeye çalışan PKK da ittihatçı gelenekten beslenen kirli bir yapılanmaya sahiptir.

Evet...

PKK’nın CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ü kaçırma eylemi, profil bakımından 34 yıllık tarihinde bir ilktir. Eylemin takvimi de kaçırılan isim kadar dikkat çekicidir.

Soğuk savaş dönemine ait saflaşmanın yeniden hortladığı, Suriye’de Esad rejiminin sona yaklaştığı ve kaybetmek üzere olan ittifak unsurlarının Türkiye’ye karşı “örtülü savaş” ilan ettiği dönemde CHP’li vekil kaçırıldı.

Öncesinde, İran ve Suriye’nin PKK’ya her türlü silah, mühimmat ve istihbarat desteği vererek Hakkari (Şemdinli) üzerinden “mini devlet” provası yaptırdığı, diğer taraftan Türkiye kamuoyunu psikolojik açıdan kuşatmaya başladığı ortada.

Mülteci kamplarındaki isyanlar ve “Kuzey Suriye’de Kürt Devleti” tezi, bu kara propagandanın birer unsuruydu.

İşte tam bu noktada, PKK’nın psikolojik açıdan büyük çöküntü yaşadığı evrede, CHP meclisi olağanüstü toplantıya çağırarak örgüte adeta “can simidi” attı. Bir nevi değirmenine su taşıdı.

AK Parti ve MHP, bu tuzağa düşmedi.

Soru işaretleri

CHP’li Aygün’ü seçim bölgesinde kaçırarak tarihinin en büyük propaganda fırsatını yakalayan PKK ise hem iç kamuoyuna hem dış dünyaya karşı “şov” yaptı. CHP üzerinden meclisin olağanüstü toplanmasını sağlayarak planladığı şov zeminini, bu kaçırma eylemiyle yakaladı.  

TV kanalları PKK’nın her açıklamasını “son dakika haberi” olarak verirken, örgütü, “alternatif devlet” gibi gösterir oldu.

Eylem öncesi, sırası ve sonrasında yaşanan tuhaflıklar, CHP Lideri Kılıçdaroğlu ile bağlantılı kimi isimlerin açıklamaları da sürecin tuzu biberi oldu.

Sıralayalım:

-CHP’li vekil programını facebook sayfasında duyuruyor, hiçbir güvenlik tedbiri almıyor, akşam saatlerinde (19.00) Ovacık’tan Tunceli’ye doğru yola çıkıyor.

-O yolda sadece Aygün’ün aracı durduruluyor,

“Hüseyin Bey buyurun, araçtan inin” deniyor, nokta operasyon yapılıyor.

-Yol kesme eylemlerini daha kalabalık kadrolarla yapan PKK, tarihinde ilk kez denediği vekil kaçırma operasyonunu sadece 2 kişiyle gerçekleştiriyor.

-PKK eylemde telsiz kullanmıyor, güvenlik güçlerinde hiçbir telsiz kestirmesi bulunmuyor.

-Araç durdurulup danışman ve gazeteci bırakıldıktan tam bir saat sonra Aygün’ün kaçırıldığı bilgisi güvenlik güçlerine ulaştırılıyor.

-PKK’lılar Aygün’ü götürürken yandaki iki kişiye “Hüseyin Bey’i bir iki gün misafir edeceğiz, sonra bırakacağız” diyor, kaygılanmamalarını istiyor.

-Olayın yaşandığı Pazar gecesinin ertesi sabahı (pazartesi) Kemal Kılıçdaroğlu’nun danışmanı Ali Kılıç, Aygün’ün serbest bırakılacağı bilgisini aldıklarını açıklıyor.

-PKK açıklamasında “Evet biz kaçırdık, Aygün hakkında çok şikayet vardı, idari ve hukuki işlemlerden sonra bırakacağız” derken, ailesi “eşim hiç tehdit almadı” açıklamasıyla tekzip ediyor.

-Güvenlik güçleri operasyona başlayınca PKK, sanki terör örgütü değilmiş ve çok naifmiş gibi kaçırdığı şahsın can güvenliğini düşünerek (!) operasyonların durdurulmasını istiyor.

-Kılıçdaroğlu, olayı yorumlarken emin şekilde vekilin can güvenliğine hiç gönderme yapmadan “Umarım AK Parti’ye ders olur” diyor.

-CHP liderinin eşi Sevim Kılıçdaroğlu, eylemde asıl hedefin kendisi olduğuna dair iddiaları yalanlarken “10 gün Tunceli’de kaldım, bir sıkıntı yaşamadım” diye konuşuyor.

CHP ders çıkarmalı

Biraz daha irdelesek, eylemdeki tuhaf yanların sayısını arttırabiliriz. Haliyle kaçırma eylemi üzerinde şüphe bulutları dolaşmaya başladı. Her mecrada bu şüpheci yaklaşım ciddi karşılık buldu.

O esnada Fenerbahçe ve Galatasaray arasındaki süper kupa maçının daha yoğun ilgi görmesi, biraz da bu şüpheci yaklaşımdandır.

Elbette bir vekilin veya herhangi birinin kimliği ne olursa olsun terör örgütü tarafından kaçırılması hepimizi yaralar. Ama Foça’da 6 bin kişinin kan kuyruğuna girdiği atmosferde bu kaçırma eylemi toplum vicdanında aynı etkiyi yaratamıyorsa, bundan başta CHP olmak üzere herkesin ders çıkarması gerekir.

Küfürler savuran CHP’li Tokat vekili gibi veya candaş mensubiyet duygusuyla sağa sola çemkiren kimi yazarlar gibi kamuoyunda oluşan tepkilere kör kalmak, deve kuşu misali başlarını kuma gömmekten öte anlam taşımaz.

Zira, PKK bir süredir şiddet eylemleri ve siyasallaşma çabalarını eş zamanlı yürüterek, yeni bir strateji izliyor. Zaten terörizm, bir ideoloji değil, stratejidir. Her eylemin veya bütüncül olarak eylemler serisinin, bir siyasi hedefi vardır. Bu hedefe ulaşmada çağın ürettiği tüm kitle iletişim araçlarını ve propaganda tekniklerini kullanır.

Etkiyi arttırmak için her eylem, devlet kurma gayesi, rejimi değiştirme ideali veya hak arama mücadelesi üzerinde temellendirilebilir, ama terörizm zamanla kendi dilini yaratır, zorbalaşır, kural tanımaz.

PKK kaçırma eylemiyle hedefine ulaştıktan sonra Meclis’in kapanmasını beklemiştir. Çoğunluk olmadığı için Meclis Genel Kurulu’nun kapandığı saatlerde PKK, Aygün’ü serbest bırakacağını açıkladı.

Umarım rabbim tüm kötü oyunları bozar.