Huzur arıyorsan adamlarına sahip çık!

Durup durup, “Yayın İlkeleri” deklare eden bir medya grubu var... Hangisi olabilir? Doğan Medya

Grubu elbette...

Basın Meslek İlkeleri’ni yetersiz görüyor olacaklar ki, iki senede bir, üç senede bir, bazen de “ihtiyaçtan” altı ayda bir, “İşte yeni yayın ilkelerimiz” diye ortaya çıkıp kafa ütülüyorlar.

Mahut basın ilkelerinden farklı ne söylüyorlar?

Hiçbir şey...

Maksat, “En temiz bunlar, basın ilkeleri konusunda en hassas kişi muhterem Aydın Doğan” dedirtmek...

Her defasında da aynı laflar... “Asparagas peşinden koşmayacaklarına, yalan söylemeyeceklerine, özel hayata saygı göstereceklerine, taraf tutmayacaklarına, hukuk dışına çıkmayacaklarına” söz veriyorlar, daha yazdıklarının mürekkebi kurumadan gelsin yalan haberler, gelsin asparagaslar, gelsin taraflı ve maksatlı yayınlar...

Son zamanlarda örnek bir alışkanlık edindiler: Artık “illegal ses kaydı” yayınlıyorlar...

Önceleri, kurnazlık yapıp, “başkalarının tepkisi” (diyelim ki Kemal Kılıçdaroğlu’nun tepkisi) üzerinden haberleştiriyorlardı bunları; şimdi doğrudan topa giriyorlar...

Kirli internet ortamından elde edilmiş ne kadar yasa dışı kayıt ve tape varsa, çarşaf çarşaf Doğan Medya Grubu’nun yayın organlarında... Konu, Başbakan ve hükümet üyeleri olduğu için çok cömert davranıyorlar tabii... “Niye Fethullah Gülen’in kayıtlarını yayınlamıyorsunuz, niye başkalarının ses kaydı üzerinde tepinmiyorsunuz?” denilince, “mahkeme kararlarını” hatırlatıyorlar...

Böyle biçimsiz bir yayıncılık...

Böyle çirkin adamlar...

Kendilerini “takdir makamı”nda gördükleri ve sahiplik psikolojisinden vazgeçmedikleri için, bazen de “kamuoyuna bildiri” yayınlıyorlar: Ülke zor bir süreçten geçiyor... Dikkatli olmalıyız... Kutuplaştırıcı ve kışkırtıcı bir “dil” kullanmamalıyız... Tahriklerden uzak durmalıyız... Filan...

Önceki gün de bir “bildiri” yayınladılar ve benzeri laflar ettiler...

Üç gencin ölümüyle birlikte ülkemiz çok gerilmiş, sinirler ayaktaymış, küçük bir kıvılcım büyük yangınlara yol açabilirmiş, hepimizin canı yanabilirmiş, dolayısıyla siyasetçiler “dikkatli ve sorumlu” davranmalıymış.

Güzel bir metindi...

Hemen herkesin altına imza atabileceği türden bir metin...

İhtimal ki, Aydın Doğan’ın da görüşünü aldılar... Belki de onun cümlelerini kullandılar.

Ne olursa olsun, örnek bir metindi ve insanları sorumluluğa davet ettiği için de değerliydi.

Metinde özellikle “siyasetçiler” (onlar siyasetçiler diyor, siz Erdoğan anlayın) vurgusu yapılmasaydı, bu yazıyı kaleme almayacaktım, “Ne güzel sağduyu çağrısı yapıyorsunuz... Bravo! Hep böyle güzel metinler yazın” deyip geçecektim...

Şimdi geçemiyorum...

Ülkemiz gerildiyse, sinirler ayaktaysa, “yangın” ihtimali belirdiyse, sorumlu davranması gereken kişiler sadece siyasetçiler olmamalı.

Herkesin payı var bunda...

Özellikle, Hürriyet gazetesi ve yazarlarının payı var.

Aydın Bey “hepimizi yakacak yangın”dan şikayet ediyor, iyi de ediyor ama bu yangın körükle giden, hatta “bir yangın çıksın” diye uğraşan “adamlarını” görmüyor, “Ne yapıyorsunuz siz?” demiyor...

Kutuplaştırıcı ve kışkırtıcı dil arıyorsan, eşek yüküyle para sayıp transfer ettiğin Yılmaz Özdil’e bak Aydın Bey; “Nedir bu bidon kafa... Kıçına hortum bağlasınlar... Katır... Mezarına bile tükürülmez lafları? Ne saygısız, ne sorumsuz adamsın sen!” filan de.

Düşmanlık arıyorsan, Mehmet Yakup Yılmaz’a ve manevi oğlun havalarında ortalıkta dolaşan Ahmet Hakan Coşkun’a bak... İlki, üç parçalı köşesinde her gün üç adet; ikincisi yedi parçalı köşesinde her gün yedi adet “çaktı yazısı” yazıyor... Üslupları çirkin. Tavırları çirkin. Kendileri çirkin... Muhalefet yapmıyorlar, “düşmanlık” yapıyorlar...

Hülasa, grubunun gazetelerine ve televizyonlarına bak...

Nasıl “eylem çağrıları” yapıyorlar, insanları sokağa dökmek için ne tür melanetler sergiliyorlar, taraftarlar nasıl “kızıştırıyorlar”, hangi illegal oluşumlarla “paralel ilişkilere” giriyorlar...

Huzur arıyorsan, önce bunları gör...