Huzurevleri ''kötü'' yerler midir?

Geçtiðimiz hafta sürümde olan bir liste, huzurevi barýndýrmayan illerimizi sayýyor ve ardýndan da bu illeri tebrik ediyordu; ‘’ne mutlu huzurevi açýlmamýþ olan o illerimize’’ þeklinde epey övgüyle paylaþýldý sosyal medyada...

Ben bunun ciddi ve tutkulu bir önyargý olduðunu düþnüyorum. Çünkü sadece saðlýk ve güvenlik ihtiyacý yok büyüklerimizin, evet aileleri, torunlarý onlar için çok deðerli ama arkadaþlarý, akranlarý ile hemhal olmak da onlarýn hayatýnda atardamar mesabesinde mühim. Bir yaþlýlýl raporunda okumuþtum. Türkiye’deki yaþlýlar yaþlýlýklarýnda torunlarýyla birlikte yaþamak istediklerini söylemiþler, Yunanistan’daki yaþlýlar, yaþlýlýklarýnda internet üzerinden çocuklarý ve torunlarýyla iletiþim kurmak istediklerini söylemiþler, Kanadalý yaþlýlar ise, dünya turuna çýkmak istediklerini söylemiþler... Siz yaþlandýðýnýzda nasýl bir hayat tahayyül ediyorsunuz? Sarsýcý ve hazýr olmadýðýmýz bir soru... Valizi toplayýp çocuklarýmýzýn evine mi taþýnacaðýz? Yaþlýlýktaki yalnýzlýk çok hazin... Hele manevi anlamda baðlantýsý, ritüel seremonisi yoksa hakikaten çok ýssýz yaþlýlýk. Herkesin çoluk-çocuk, torun-torba bir yaþantýsý yok. Ve bu yakýn zamanlarda çok daha zor olacak. Cinslerin birbirine güveni azalýyor, evlilik oraný düþüyor, evlilik yaþý yükseliyor. Bu sosyolojide, evde kedi, köpek olabilir ama koltuðunda örgü ören, Kur’an okuyan bir ihtiyar kolay duramaz.

Ayrýca, gençler gibi ihtiyarlar da deðiþiyor. Annem 74 yaþýnda vefat etti Allah rahmet eylesin, ama 73 yaþýna kadar, resim, müzik, gezi ve dini anlamda zikr ve dua gruplarýyla hep birlikte yaþadý. Yani çocuklarýnýn yanýnda kýsýlmýþ kalmýþ, sessizleþmiþ, ne var ne yoklaþmýþ ihtiyarlar da tarihe karýþýyor.

***

Hayatýmýzda pek çok önemli gün var; doðumgünleri, evlilik yýldönümleri, anneler günü, babalar günü, hatta geçen gün kediler günüydü. Etrafýmýzdaki tüm nesneler için bir özel gün var. Ama tüm bu hatýrlamalarýn, günlük yaþamda kapitalistik bir içeriði var ve sevdiðimiz, deðer verdiðimiz herkesin bu süreçte, nesneleþmesiyle de karþý karþýyayýz. Yaþlandýðýný 50 yaþlarýnda hissetmeye baþlayan okuyucularým yeni yeni sormaya baþlýyorlar; ‘’dünyadaki herþeyi kutluyotuz da, niçin yaþlýlýðý kutlamýyoruz?’’

Oysa ‘’ihtiyar’’, fikir ve hür irade sahibi demektir. Geçen hafta Ýnsan Haklarý Eylem Planý hakkýnda zihin yoran bazý yazar ve sivil toplum temsilcileriyle birlikteydik. Kadýn haklarý, gençlik haklarý, aile haklarý gibi mevzular konuþulurken sadece bir katýlýmcý, yaþlýlýk haklarý da olmalý da bizim hukuk evrakýmýzda dedi...

2000’ler, küresel iletiþimin hat safhada yoðunlaþtýðý, sanal olanýn, gerçek olanýn yerine hücum ettiði hatta çoðu kez kovduðu bir türbülans dönemini açtý. Gençler, iliþkisel düzeyde minimal bir yaþamý, küresel olarak takip ettikleri baþka bir dünyadan kuruyorlar sanki. Stüdyo evlerde, ‘’L’’ koltuk üzerinde yaþanan bir hayat bu. 40 m2 ile 60m2 arasýnda deðiþen bir kare salon; bir kenarýnda daracýk tuvalet ve duþ, diðer kenarýnda mutfak iþlevi gören bir köþe, 3.kenarýnda led ekran, 4. kenarýndaysa hem üstünde oturulan, pizza yenilen, kompüterle iþ yönetilebilen, hem de geceleyin yatýp uyunan ‘’L’’ koltuk... Yapayalnýz diyerek acýyacaðýnýz bu genç, aslýnda hiç de yalnýz deðil, elindeki mobil telefon ve internet iletiþimiyle dünyanýn dört bir yanýndan insanla ayný anda konuþabiliyor... Bir sürü farkýndalýk gruplarý var, hayvan haklarý, göçmen haklarý, yoksullara yardým... Evet bunlarýn hepsine katýlabiliyor. Film seyrediyor, müzik dinliyor. Bunlarýn hepsini o 40 m2’lik yaþam karesinden çýkmadan, ‘’L’’ koltuðundan inmeden yapýyor...

Bir uzay filmi anlatmýyorum. Kiralýk ev ilanlarýna baktýðýnýzda stüdyolarýn (kare ev), 1+1’lerin çokluðuna baktýðýnýzda bu gerçekle çevrili olduðumuzu göreceksiniz...

Oysa biz Erich Fromm okuyarak büyümüþ nesilleriz, sevmek bizim için insanlýðýn gereði... ‘’Bir insan baþka birine ne verir?’’ diye soruyordu Fromm... ‘’Kendisinden verir; sahip olduðu en deðerli þeyden, yaþamýndan verir. Bu, o kiþinin yaþamýný diðer insan için feda ettiði anlamýna gelmez, aksine kendi içinde yaþattýklarýndan veriyordur; sevinçlerinden, ilgi duyduðu þeylerden, anlayýþýndan, bilgisinden, mizahýndan, üzüntüsünden, içinde canlý olan her þeyden. Ve bazen bir þeyler vermek için bir bakýþ bile yetebilir.’’

Atomik bir yalnýzlýða giden insanoðlu, yeni bir þehir mimarisine doðru yol alýrken, yaþlanmak da kendine has bir mimariyi getirecektir diye düþünüyorum...