Literatürümüzde ‘iade-i itibar’ kavramý var. ‘Ýtibarý haksýz yere zedelenmiþ kiþilere eski itibarlarýný iade etme’ anlamýnda kullanýlýr.
Yanlýþtýr.
Ýtibar kazanýma baðlý olduðu için ‘kaybettirilemez’.
Haliyle ‘iadesi’ de sözkonusu olmaz.
Ýtibar iadesi, ancak haksýz yere kiþilerin itibarlarýna zarar verenler için söz konusu olabilir.
Aslýnda ‘fiilen’ de böyledir.
Örneðin;
27 Mayýs darbecilerinin idam ettiði merhum Baþbakan Menderes ve bakanlarýna ‘iade-i itibar’ edildi, naaþlarý devlet töreniyle anýt mezara nakledildi.
Oysa Menderes’e yönelik iftiralar ve idam edilmesi millet nezdinde itibarýný kaldýrmamýþtý ki!
Aksine, darbeciler ve onlarýn yargýçlarý devletin itibarýna zarar vermiþti.
Devlet de Menderes ve arkadaþlarýna yapýlanlarý ‘yok’ sayarak, kendisini ‘demokrasisine darbe yapan ve seçilmiþ baþbakaný idam eden devlet’ olmaktan kurtardý; aslýnda kendine iade-i itibarda bulundu.
Darbeciler ve onlarýn yargýçlarý da hak ettikleri itibarla baþ baþa kaldý.
***
Bin küsur akademisyenin bildirisini, telefona telsiz efekti vererek polis rolüyle arayan dolandýrýcýlara kanan profesörlerin yaþadýðý akýl tutulmasýna benzettim.
O telefonlar ‘devlete baðlýlýk’ veya ‘korku’ duygularýný öyle harekete geçirmiþ ki, koca profesörler, üniversite mezunlarý ev ve arabalarýný satarak, üstüne kredi çekerek yol kenarýna býrakmanýn akýl dýþý olduðunu düþünememiþler!
PKK ve HDP’yi acýklý durumdan kurtarmak için görev alan birkaç akademisyen de, ‘barýþ efekti’ verilmiþ telefonlar açarak diðerlerini ‘Devlet Kürtleri katlediyor’a inandýrmýþ! O telefonlar ‘AKAPE düþmanlýðý’ný öyle harekete geçirmiþ ki, aþaðýda özetlediðim metnin ancak akýl tutulmasýyla imzalanabileceðini düþünememiþler:
“Türkiye Cumhuriyeti; vatandaþlarýný sokaða çýkma yasaklarý ile açlýða ve susuzluða mahkûm ediyor; aðýr silahlarla yerleþim yerlerine saldýrýyor; temel hak ve özgürlükleri ihlal ediyor; kasýtlý ve planlý kýyým, katliam ve bilinçli sürgün politikasý uyguluyor. ...Sokaða çýkma yasaklarý kaldýrýlmalý, insan haklarý ihlallerinin sorumlularý yargýlanmalý, hükümet Kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritasý oluþturmalý.”
Bilimsel, sorgulayýcý, aydýn zihnini geçelim;
Sýradan akýl-balið bir yurdum insaný en azýndan þunlarý sorgular:
- Çocuklarýn ellerine silah ve roket atarlar verilmemiþ, oynadýklarý sokaklara hendekler kazýlmamýþ, bombalý tuzaklar kurulmamýþ; evlere el konularak duvarlarý kýrýlmamýþ, korkudan göç eden insanlar infaz edilmemiþ, kaçanlarýn evleri yaðmalanýp yakýlmamýþ; hasta ve hamileler için gelen ambulanslar kurþun sýkýlmamýþ, roket atýlmamýþ, okullar yakýlmamýþ da mý ‘Türkiye Cumhuriyeti’ sokaða çýkma yasaklarý ilan etmiþ?
- Üstüne evleri silahla taramýþ ve halký sürmüþ?
- Bu ‘sürülen’ Kürt halký baþka bir ülkeye mi gitmiþ, yoksa bu kadar aðýr kýyým, katliam, ihlal ve sürgün politikalarýný yürüten Türkiye Cumhuriyeti polisinin asayiþi saðladýðý mahallelere mi taþýnmýþ?
- Sokaða çýkma yasaðý kaldýrýldýðýnda, mahaleller o sokaklarý iþgal edenlere mi býrakýlacak?
- O çocuklarýn ellerine bomba ve silahlarý kim verdi?
- Silahla sokaklarý kapatmak meþru mu?
Ve
- ‘Kürt siyasi iradesi’ kim?
Bu sorularý soracak düþünce özgürlüðü olmayanýn ‘akademik özgürlük’ten söz etmesi trajik.
***
CHP Genel Baþkaný Kemal Kýlýçdaroðlu’nun parti kurultayýnda yaptýðý konuþma da benzer þekilde CHP’ye ve siyasete itibar kaybettirdi.
Cumhurbaþkaný’na ‘diktatör bozuntusu adam’ demek Cumhurbaþkaný’nýn itibarýný zedelemez.
Diyenin itibar düzeyini gösterir.
Grup toplantýlar ve seçim meydanlarýndaki bu ‘düzey’ CHP’ye kazandýrmadý, kaybettirdi.
Bugün, dünkü ‘baþörtüsü karþýtlýðý’ndan vazgeçerek ‘iade-i itibar’ arayan CHP, yarýn devletin hakaret etmedik kurumunu býrakmayanlara karþý iade-i itibar arayacak.
Çünkü CHP’ye oy veren yüzde 25 de bu siyasete destek vermiyor; bu siyasete raðmen CHP’ye oy veriyor.