İbrahim ve İsmail’in nesli

Allah’a yaklaşmak için kurban kesmek neredeyse insanlık tarihi kadar eski bir ibadettir. İlk insan Hz. Adem’in çocukları Habil ile Kabil örneğin Allah’a kurban sunmuşlardır. İslam dininde ‘kurban’ olarak bildiğimiz kavram ise daha çok Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’i kurban etmesine dayandırılıyor.

İbrahim Peygamber, eğer bir oğlu olur ise onu Allah için kurban edeceğini söyler. Dileği yerine gelince ve çocuk yeterince büyüyünce rüyasında verdiği sözünü yerine getirmesi istenir. Hz. İbrahim, sözünde durup, oğlunu kurban etmek ister. İbrahim’in oğlu ile konuşması dinler tarihinin en trajik sahnelerinden biridir:

“(Oğlu) yanında koşma çağına gelince: ‘Yavrum, ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Artık bak ne düşünürsün?’ dedi. ‘Babacığım sana ne emrediliyorsa yap. Beni inşaallah sabredenlerden bulacaksın’ dedi. Ne zaman ki ikisi de bu şekilde teslim oldular, (İbrahim) onu tuttu şakağı üzerine yıktı.” (Saffat: 102-103)

Hem babanın, hem de oğlunun teslim oluşu Allah nazarında mükâfatlandırılır ve Hz. İbrahim’e bir koç gönderilerek oğlu yerine koçu kurban etmesi istenir:

“Ve ona şöyle seslendik: ‘Ey İbrahim rüyaya gerçekten sadakat gösterdin, işte Biz güzel davrananları böyle mükâfatlandırırız.’ ‘Şüphesiz ki bu apaçık ve kesin bir imtihandı’ dedik. Ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik.” (Saffat, 104-107)

Kınalı Hasan

İbrahim’in bir baba olarak fedakârlığı, oğlunu dahi kurban edecek kadar büyük bir imanla Yaradan’ına teslim olması, aynı şekilde İsmail’in çocuk olmasına rağmen gösterdiği sabır ve teslimiyet beni her zaman şaşırtmıştır ve “acaba başka bir kul da bunları yapabilir miydi?”dedirtmiştir.

İlk başlarda Hz. İbrahim ve Hz. İsmail dışında hiçbir kula nasip olmayacağını düşündüğüm bu sabır ve imanın bir benzerini kendi tarihimizde gördüğümde ise gerçekten çok şaşırdım: Bu hikaye Çanakkale’de şehit olan Yozgatlı Hasan’ın hikayesidir

Daha bıyıkları terlememiş bu delikanlının başındaki kına Çanakkale Savaşları’nda komutanının dikkatini çekmiştir ve Hasan’a bunun mânâsının ne olduğunu sorar. Hasan utanır ve “Komutanım, buraya geleceğim vakit anam yaktı bu kınayı. Ben de niye diye sormadım” der.

Hasan annesine mektup yazar, iki ay sonra gelir cevap. Ancak mektubu önce komutanı okur. Şöyle demektedir anne:

“Yavrum, Hasanım, Kınalı Kuzum, mektubun geldi, sanki dünyalar benim oldu. Kumandanını pek sevmişsin, ne güzel! O senin babanın yarısıdır. Sakın ola yavrum kumandanının emrinden çıkma, önünden aykırı geçme... Kumandanın saçındaki kınayı sormuş. Bunda bilmeyecek ne varmış ki yavrum? Bizim burada Allah için kurban seçilen koçların başını kına ile süslerler. Ben de dört kardeşin içerisinde en çok seni sevdiğim için seni Hz. İsmail’e kardeş seçtim. O da kurban edilmek istendiğinde kınalanmamış mıydı? Yavrum, kıyamet günü, mahşer yerinde, o kına senin işaretin olacak, o kalabalıkta seni kolayca bulacağım. Aha işte benim kınalı kuzum da burada deyip seni bağrına basacağım. Anan Hatçe”.

Komutan Sırrı Bey mektubu gözyaşları içinde okur ve “Şu Yozgatlı Kınalı Hasan’ı bulun bakalım”der. Der demesine ama Hasan o sıralarda Arıburnu’nda çoktan şehit olmuştur bile...

İsmaillerin ve Hasanların anne ve babaları, Kurban Bayramınız kutlu olsun.