Ýbretlik bir medyamýz var

Bir siyasi görüþün sahiplerinin baþka bir siyasi görüþe tahammülsüzlüðüne alýþýðýz; lider düzeyindeki husumet her salý Meclis’teki grup toplantýlarýnda sergileniyor. Parti sözcülerinin dillerinin freni yok; rakip parti ve yöneticilerine aðýzlarýna geleni söylüyorlar...

Ýçimize sindiremesek de, “Siyasetin doðasý bu” deyip geçiyoruz.

Ancak iki haftadýr yeni bir görüntü zihinlere kazýndý: Farklý siyasi görüþlere tahammülsüzlük mahalle düzeyine indi. Özellikle de, ‘Gezi Parký’ eylemleri baþladýktan sonra... En aþýrýsýný Baþbakan Tayyip Erdoðan kürsüye taþýdý: Bir yakýnýnýn geliniyle altý aylýk bebeðine sözlü ve fiili saldýrýda bulunulmuþ...

Son birkaç günü siyasetin merkezi Ankara’da geçirdim; görüp iþittiklerim beni dehþete düþürdü. Bazý apartman sakinlerinin gece boyu komþularýný uyutmayacak biçimde gürültü yapmalarý... Mahallelerin köþe baþlarýnda tencere çalmalar... Kendilerini tasvip etmediklerini yüzlerinden anladýklarý kiþilere reva gördükleri korkunç muamele...

Gerçekten kendi gözlerimle görüp kulaklarýmla iþitmeseydim tahammülsüzlüðün bu kadarýný tahayyül edemezdim.

Modern hayat komþuluk iliþkilerini asgariye indirdiyse de saygýlý bir birlikteliði korudu. Apartmanlarda ve sitelerde birbirlerini tanýmýyor insanlar, ama hiç deðilse asansörlerde selâmlaþma sürüyor. Son iki haftanýn eylemcilerinin asgari birliktelikleri zedelemekten çekinmedikleri anlaþýlýyor. Karþýlýklý veya altlý-üstlü dairelere tencere eylemini taþýyýp, kapý önlerine protestocularý dizerek toplum-içi hayatý çekilmez hale getirmeyi göze alabildiler.

Neden böyle olduðunu anlamakta zorlanmýyorum: Medya yüzünden...

Yalnýzca saygýn görünsün diye önüne ‘sosyal’ sýfatý eklenmiþ olan medyayý kast etmiyorum; tam tersine onun etki alaný ve biçimi sýnýrlý... Eskinin ‘bohçacý dedikodusu’ kapýdan kapýya yapýlýrdý, þimdi dijital ortama taþýndý. Kendilerine eriþen ‘tweetler’ ile ‘Facebook’a taþýnanlarý doðruluk payýnýn az olduðunu bilerek okuyor insanlar...

Ancak gazeteler, dergiler ve televizyonlardan oluþan klasik medya öyle deðil... Herkesin evine-iþyerine giriyor ve okuyan kendisine sunulanlarýn ‘doðru’ olduðunu sanýyor...

CHP’li veya MHP’li kimliði açýk, her halinden ‘yanlý’ olduðu bilinen medya organlarýný sorumlu tutmanýn fazlaca bir anlamý yok; sonuçta onlar birer propaganda aracý olarak varlýklarýný sürdürüyorlar. Haberleri ve yorumlarý o medya organlarýndan alanlar elbette þartlanýyorlar; ama ‘Gezi Parký’ eylemlerine kadarki þartlanmalarý, o yayýn organlarýnýn okurlarýný, komþularýyla didiþmeye sevk etmemiþti.

O tür gazeteler, dergiler ve TV kanallarýnýn tarafgir bir kitleyi rahatlatmaya yaradýðý bile söylenebilir...

Kendilerini ‘merkez’ olarak tanýmlayan medya öyle deðil; onlarý okuyan veya izleyenler, haberi yanlý verdiðini, yorumlarýn tek taraflý olduðunu düþünmeden bunu yapýyorlar. Her okuduklarýný ‘doðru’ sayýyor, her yorumun gerçeklere dayandýðýný düþünüyorlar. Oysa þu iki hafta boyunca ‘merkez’ sayýlan medya organlarýnýn bir bölümü kendilerini propaganda mekanizmasýnýn âleti haline dönüþtürüverdi.

Medyanýn yansýttýðý ‘Ak Parti iktidardan gitti-gidiyor’ hissiyle sokaklara döküldü pek çok insan... Komþularýna, çalýþtýklarý devlet daireleri ve iþyerlerindeki kendileri gibi düþünmeyenlere hoþgörüyü sýfýra indirerek...

Hadi eskiden ‘andýç’ korkusuyla yapýyorlardý bunu, þimdi niye?

Þu son 15 günün yayýnlarý basýnýn ibret müzesinde 28 Þubat döneminin yayýnlarýyla yanyana sergilenecek cinsten...