Ýç ve dýþ dünyadan bir-kaç yansýma..

1- Yýllardýr bazý Ýlâhiyât fakültelerinde -maalesef- hocalýk yaparken ve ayrýca yazýlarýnda da körpe dimaðlarý aydýnlatmak adýna zehirlemeye çalýþan bir kiþi, nihayet, küfrünü ilân etti ve Kur’an-ý Kerîm’e karþý içinde olan düþmanlýk ve kinini, en seviyesiz -ve býrakýnýz bir Müslümaný; hattâ aklý baþýnda müsteþriklerinin bile söyleyemiyeceði- tarzda kustu. Týpký, bir arkeoloji prof.’u olan ‘C. Þ.’ gibi azgýn ataist ve ateist’in yaptýðýný tekrarlarcasýna..

Bu seviyesiz kiþi, dünyada, ‘Ben müslümaným’ diyen milyarlarca insanýn en kutsal kitabýna yaptýðý bu alçakça saldýrýlarýnýn gördüðü tepki üzerine de emekliliðini isteyip, istifa etti.

Aslýnda, ona istifa imkâný verilmemeli ve ilgili rektörlük tarafýndan derhal idarî disiplin iþlemleri yapýlýp üniversiteden atýlmalýydý. Çünkü, bu, en alçak bir ihanet hareketidir ki, Ýslâmî bir eðitim verdiði kabul edilen bir öðretim kurumundan sergileniyor..

Bu seviyesiz kiþi, bundan sonra, -Fransa Baþkaný Macron’un bile, onca Ýslâm düþmanlýðýna raðmen cesaret edemediði þekilde- inançlarýna en alçakça þekilde saldýrdýðý Müslüman halkýn vergilerinden ödenecek yüksek emekli maaþýyla rahat bir hayat sürecektir. Bir vatandaþ olarak, hakkýmý helâl etmiyorum.

***

2- 1977 Seçimleri’ne bir-kaç gün kala, CHP lideri Ecevit, Taksim’de bir miting yapmaya hazýrlanýyordu ki, Baþbakan Demirel, Ecevit’e, bir suikasd ihtimaline dair bir istihbarî bilgi olduðu’nu bir gizli resmî yazýyla bildirmiþti.

Ama, Ecevit, bu bilgiyi alýr -almaz, hemen ve allayýp pullayarak, efkâr-ý umûmiyeye, bir kahramanlýk gösterisi halinde, ‘Ben o gün Taksim’de olacaðým..’ diye duyurdu.

Günü geldiðinde Taksim’de büyük bir kalabalýk oluþmuþtu.. Sýký güvenlik tedbirleri alýnmýþtý. Miting sükûnet içinde geçti.

O istihbarat bilgisi Ecevit’e bildirilmeseydi ve bir karýþýklýk olsaydý, büyük sýkýntý oluþtururdu.

Þimdi.. Ýstanbul Belediye Baþkaný Ýmamoðlu’na da, Valilik, elindeki istihbarî bilgilere göre, temkinli olmasý yönünde bir haber vermiþ.. Ya da, onun korumalarýna Emniyet’ten, tedbirli olunmasý yönünde bilgiler iletilmiþ.. Ýmamoðlu ve çevresi bunu hemen ve týpký Ecevit gibi, kamuoyuna duyurdu..

Þimdi, bundan siyasî bir rant elde etmek peþindeler. Bu, bir sýð siyasetçi atraksiyonudur.

***

3- Mýsýr’da, Kahire yakýnlarýndaki Gize’de, Saqqara Ehramý’nýn/ piramidinin yakýnýnda Mýsýr’lý bir kadýn ‘model’, müstehcen bir fotoðraf çektirmiþ ve bu yayýnlanmýþ..

Bir avukat, bu fotoðrafýn yayýnlanmasýna karþý hassasiyet göstermiþ..

Hemen, ‘Afferin..’ demeye mi hazýrlanýyorsunuz? Acele etmeyiniz; çünkü, ‘Uygarlýðýmýzýn çarpýtýlmasý ve büyük Firavun tarihine hakaret etmek’le suçlamýþ, o pespâye ‘model’i..

Mýsýr Eski Eserler Yüksek Þûrâsý Sorumlusu Mustafa Vezirî ise, daha da hýzlý çýkmýþ, ‘Bizim eski ve eþsiz Mýsýr medeniyetimizin mirasý olan eserlerin saygýnlýðýný ihlal edenlerin cezalandýrýlacaðý’ný bildiriyor..

Firavun mezarlarýný kutsama, orada da dolu-dizgin..

4- Trump’ýn baþkanlýðýnýn ilk günlerinde, Ulusal Güvenlik Baþdanýþmaný olan em. General Michael Flynn, ‘Rusya ile yapýlan görüþmeleri Trump’a tam olarak aktarmadýðý’ gerekçesiye azledilip, mahkemeye verilmiþti. Ama, Trump, Baþkanlýk Seçimi’nin sonucu henüz kesin þekilde belli olmadan, yetkisini kullanýp Flynn’ý affediverdi.

O da hemen ardýndan, Trump’a ilginç bir çaðrýda bulundu: 1863’de Abraham Lincoln ülkeyi iç savaþtan kurtarmak için, Anayasa’nýn bazý maddelerini, özellikle ifade hürriyetini askýya almýþtý. Þimdi de Trump, ayný hedef için Anayasa’yý geçici olarak askýya almalý, sýnýrlý bir sýkýyönetim ilân etmeli ve ordunun gözetiminde seçimlerin yenilenmesine karar vermelidir!’

Bu, bir bakýma, kovboyvarî bir askerî darbe çaðrýsý.. Böyle bir þey olursa, tadýndan yenilmez bir ‘demokrasi þöleni’ olur.

***

Bu arada, Trump’ýn, son haftalarda da, ‘Ýran’ýn nükleer merkezlerine bir saldýrýnýn nasýl olacaðýný’ etrafýna sorduðu ve Dýþbakaný Pompeo’ya da, ‘3. Dünya Savaþý olmayacak þekilde istediðin siyaseti geliþtir!’ diye geniþ yetki verdiði USA medyasýnda konuþuluyor.

Ýran’ýn en seçkin nükleer fizikçisi Muhsin Fahrizâde’nin bu günlerde katledilmesi tesadüfî mi?

***

Ve..

Necîb Kibar..

Bu geçici olan dünyadan, geçici olmayan, bâqî âleme doðru sonsuzluk yolculuðuna çýkan bu güzel insanýn ardýndan, dileyenler, bir hayýr-dua edebilirler.

O, -yeni nesilden bazýlarýnýn anlamakta zorlanacaðý bir deyimle-, ‘ismiyle musemmâ’, yani, isminin mânâsýný kendi hayatýna yansýtan birisiydi, necîb /asaletli ve kibar bir kardeþimizdi.

Onunla son olarak Aðustos’un 22’sinde (sel felâketinin olduðu günlerde) Giresun’dan Samsun’a gelmek üzere yola çýkmadan önce, (Ýstanbul’da olduðunu düþünerek) telefon etmiþtim. Ona, ‘Azizim, senden vize almadan senin diyarýna geldim, en azýndan ayrýlýrken, bilgi vereyim..’ diye lâtife edecektim ki, Necîb, (memleketi) Görele’de olduðunu ve bir gripal rahatsýzlýk geçirdiðini söyledi, sesinden halsiz olduðu hissediliyordu. Rahatsýzlýðýnýn ‘Covid-19’ olduðu ve aðýr geçeceði sonra anlaþýlmýþtý.. Çünkü, 10-15 yýl öncesinden beri, özellikle kemik sisteminde kronik bir rahatsýzlýðý vardý. Bu yüzden, kullandýðý ilaçlarýn da etkisiyle bünyesinin baðýþýklýk sistemi oldukça zayýftý. Yani, ‘koronavirus’ün tam istediði bünye..

Buna raðmen, Necîb, daha önceki aylarda, Umre’ye ve sonra Moro Müslümanlarýnýn durumuyla ilgili bir toplantý için taa Filipinler’e ve diðer yerlere gittiðinde deðil de, aylarca sonra Görele’de karþýlaþmýþtý Covid-19’la..

Derken.. Necîb kardeþimiz, tam 3 ay bilinci genelde kapalý vaziyette tedavi gördü. Bu arada Giresun’dan, Ýstanbul-Kartal’daki Lûtfi Kýrdar Þehir Hastanesi’ne getirilmiþti. Ama, yapýlan onca tedaviler bir netice vermiyordu.

Nihayet, 2 Aralýk akþamý, dünya hayatýndaki yolculuðunun noktalandýðý haberi geldi.

Bu bilgileri, bu salgýn’ýn ciddîye alýnmasý için de yazýyorum..

***

Yurt dýþýndan izlemek imkâným pek olmadýysa bile, özellikle 28 Þubat 1997 Askerî Darbesi dönemindeki laik azgýnlýk uygulamalarý sýrasýnda, hele de Müslüman kýzlarýn baþörtülerinden dolayý üniversite kapýlarýnda coplandýðý günlerde, Necîb Kibar’ýn nerede bir maðdur varsa, her birisinin dâvalarýna koþtuðu haberlerini alýyordum. Onun, o azgýn zulüm günlerinin anlayýþýna göre yargý makamlarýnda oturanlara hitaben, ‘Sizden hak istemiyoruz, sadece kendi sisteminizin kurallarý ve mantýðýna göre bile ortaya çýkan haksýzlýðý görmenizi, zulme âlet olmamanýzý istiyoruz.’ diyerek yaptýðý yiðit savunmalarla dikkati çekmiþ; ayný yorulmak bilmez çabalarýný, ‘15 Temmuz Darbe Hýyaneti’nden sonraki dönemde de sürdürmüþtü.

O, inandýðý deðerlere göre bir dünyanýn gerçekleþmesi için her þeyden ve herkesten önce kendi sorumluluðunu düþünüyor ve onun gereklerini yerine getirmeye çalýþýyordu.

Bu aziz dâva adamý, Av. Necîb Kibar’ý dün öðleye doðru, Fatih Camii’nde kýlýnan cenaze namazýndan sonra Görele’ye ve oradan da sonsuzluk âlemine doðru çýktýðý yolculuða uðurladýk. Bu yolculuðunda, Allah ‘u Teâlâ’nýn rahmetinin üzerine olmasý ve yakýnlarýna ve dostlarýna da, ayný mücadele kararlýlýðýný devam ettirmeleri niyazýyla..

***