Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Tüm Yazıları

İçerde sert tartışmalar olurken, dış siyasette de hassas gelişmeler

Milletimizin İslamî inanç ve kültüründe olmayan şekilde ve amma ‘Devr-i dilârâ’y-ı Cumhûriyye / Gönüller açan Cumhuriyet devrinde’ kanun zoruyla dayatma ve sevdirmeye çalışılan bir uygulama ve Cumhurbaşkanı’nın, resmî ideoloji ve kanunla dayatılan özneye, ‘Niye başkalarına bırakalım?’ mantığıyla yaklaşması bir süre daha tartışılacağa benziyor. Kalplerde olanları ise ancak Allah bilir. Ancak, gönül ferman dinlemez. Seven sever, sevmeyen de bir takım dayatmalar karşısında daha bir bileylenebilir.

Nitekim, 100 yıla yakın bir zaman dilimde devamlı lânetlenen, bir Sultan 2. Abdulhamîd, resmî tarih suçlamalarına rağmen, milletin kalbinden silinememiş ve hattâ, olduğundan da fazla büyümüştür. Bugün resmî ideoloji ve tarihin zorlamalarıyla sevdirilmeye çalışılanlar da yarınlarda tersinden benzer bir geri tepme durumuyla karşılaşabilir.

Tarihimiz, doğrusuyla-yanlışıyla bizimdir. O tarihin bize intikal ettirdiklerine, kimseyi kutsamadan ve kalplerde zorla sevgi veya nefret oluşturmaya çalışmadan bakabilmek lâzımdır. Tarih ancak o zaman bir hikaye ve masallar deposu olmaktan çıkabilir.

***

Eski bir maocu-marksist olup, özellikle de askerîyeye attığı çengellerle düşündüren ve partisi, halkımızdan, binde bir civarında oy alan bir kişinin, ‘Erdoğan’ı sahiplenmeçabaları ve özellikle Emniyet, Yargı ve Askerîye’de hâlâ bir takım uyuyan hücrelerinin bulunabileceğine dair ihtimallerin de üzerinde elbette düşülmesi gerekir.

Ama, son 50 yıllık geçmişini bildiğimiz bir insanımızı da herhalde, birileri farklı niteliyor diye, o mâlum iddia sahiplerinin eline bırakmamalıyız, herhalde..

Yapılan nedir, niçin yapılmıştır? Sadece bazı isim, resim ve heykellerin değil, anayasalara dercedilen ilkelerin de bir‘korkuluk olarak kullanıp, milletin üzerine onunla gelmek isteyenlere karşı o korkuluğun onların elinden alınması mı denenmek istenmiştir?

***

Umrandergisinin Kasım-2017 sayısında, sosyolojinin önemli isimlerinden ve 5 ay kadar önce ölen Peter L. Berger’le yapılmış bir röportaj vardı. Berger,  ‘sekülerizm düşüncesinin muhafaza edileceğini umuyor musunuz?’ şeklindeki bir soruya şöyle diyordu:

‘En büyük değişim Müslüman dünyadadır. Türkiye bunun için harika bir örnek.. Türkiye on yıllardır ciddî bir seküler rejime sahipti. Daha demokratik bir hale geldiğinde ise, -sözüm ona-aydınlanmayan, cahil kalabalıklaroy kullanmaya başladı ve onlar, kendi değerlerini tercih ettiler. Fakat, hâlâ bu olup bitenden rahatsız olan aşırı seküler bir ‘kemalist elit kesim’var. Ama, ebeveynlerinin endişelerini dile getiren, üniversite mezunu genç bir kitle de var. Bu çok önemli bir değişim..’

Bu tespitler, dışardan bir sosyoloğa ait..

***

Herhalde, hem iç siyaset hesapları ve özellikle 2019 seçimlerinde bir kazaya uğramamak dikkati etkili olduğu kadar; emperyalist dış odaklar ve onların içerdeki işbirlikçi ve uşaklarının alerjisine karşı bir tedbir de olabilir. (Bu dış etken üzerinde özellikle durulmalıdır. Nitekim, daha dün, Norveç’teki bir NATO tatbikatında bile, bir tabloda Tayyip Erdoğan’ın fotoğrafı  -birkaç aydır, İsviçre, Almanya, Avusturya ve Hollanda’da görüldüğü üzere- düşmanolarak gösterilmiş ve -hayret, yanına bir oyun bozulmuşçasına bir M. Kemal fotoğrafı da eklenmiş-; Türkiye de bu tatbikattaki 50 kadar subayını derhal geri çekmiştir. Evet, NATO üyesi olan bir devletin başkanı, NATO askerî tatbikatında düşman!!! 

Son ulaşan haberde ise, USA emperyalizminin, ‘Türkiye’nin Rusya’dan S-400 füzelerini satın almakta ısrarı halinde NATO teknolojilerine erişiminin engelleneceğini’ açıkladığı bildiriliyordu.

‘Mâdem ki müttefikiz, ortak savunma sistemimiz olmalı..’deyince, hiç oralı olmadıklarını; tersine, DEAŞ’la savaşmak adına PKK/PYD’yi, NATO üyesi Türkiye’ye verilmeyen en gelişmiş silahlarla nasıl donattıklarını ve sonra da Rakka’da, DEAŞ’la PKK’nın anlaşmasına USA emperyalizminin saygı duyduğunu açıklamasına kadar her entrika karşısında, Türkiye de; ’Biz de kendi tedbirlerimizi alırız’ deyince, ‘Düşman..’ ilân edilmesi..)

Oldukça hassas bir zaman dilimindeyiz.