İçerden bir HDP-PKK sorgulaması

Altan Tan, benim 1970’lerden beri arkadaşım, üniversite yıllarından beri memleket meselesine kafa yormuş bir isim. İslami hassasiyet içinden sistem sorununa bakmış, oradan Kürt sorununun nasıl halledileceğine dair düşünce üretmiş bir aydın. HDP ile ciddi ideolojik farklılıkları bulunduğu kanaatindeyim ama orada siyaset yapıyor. Bana göre orada da bir tür “Akil adam” konumunda. Orada ne kadar belirleyici olduğu ise tartışmalı.

Seçimlerden önce Cumhuriyet’ten Selin Ongun’a verdiği mülakattan bazı bölümleri sizlerle paylaşmıştım. Şunları söylemişti:

“Kürt halkının yüzde 84.2’si hendek kazmaları, devrimci halk savaşı dedikleri pozisyonu benimsemiyor. Halka rağmen devrim olmaz. Yakarak, yıkarak, halkın yarısını perişan ederek elde edeceğiniz sonuç barış değil. Pirus zaferi, o da zafer değildir.”

Şimdi, seçimlerin ardından, HDP’nin milletvekili sayısının 80’den 59’a indiği bir noktada yine söz söyleme zamanı. Selin Ongun’a konuşuyor.

Seçimlerden hemen sonra “AKP ile koalisyon asla” tavrını yanlış bir siyasi hamle” olarak niteliyor.

“PKK’nin, YDG-H’nin savaşı şehir merkezlerine taşıması, demokratik özerkliği sadece öz savunma ve hendeğe indirgeyen davranışı yanlıştı, yanlışta ısrar edildi ve HDP’nin gücü bunu önlemeye yetmedi” diyor.

“Dindar Kürt seçmen HDP’ye demokratik mücadele ve Türkiyelileşme sebebiyle kredi açtı ama “iş yeniden kavgaya dönecek, sen de inisiyatif kullanmayacaksan desteğimi geri çekiyorum” dedi, “bu sarı karttı, eğer onların istediği politikayı üretemezsek çekilme devam eder” diyor.  

“Bizim dediklerimiz olsaydı HDP’nin oyu yüzde 20’ye çıkardı” diyen PKK’ya sesleniyor:

“Doğru olduklarına halen inanıyorlarsa Diyarbakır, Mardin, Van ve Dersim-Tunceli Belediyesi’nde özerklik ilan etsinler o halde.”

Şu sözler yeterince sarsıcı olmalı:

“Hendek kazmalar, kepenk kapatmalar, bölgedeki orta sınıf denilen küçük burjuvayı ürküttü. Zaten küçük burjuvalar toplumun en kaypak kesimidir, aramızdan çürükler gitti, kalanlar bizdendir” şeklinde özetlenebilecek sekter yorumlara da asla katılmıyorum. Diyarbakır şehrinin şu anda yüzde 70’ye yakını orta sınıf denilen bu insanlardan oluşuyor. Siz bu insanları yok mu sayacaksınız, düşman mı kabul edeceksiniz yoksa yanınıza mı alacaksınız? Kürt siyasetinin de cevaplaması gereken soru bu.

“Oylar orta sınıfın olduğu yerlerde değil her yerde düştü. Demokratik özerklik ilan edilen Sur ilçesinde yüzde 8.5, Şemdinli’de yüzde 9.5, Van merkezde yüzde 10 düşüş var. Özerkliğin hendeğe indirgendiği stratejinin doğru olduğunu düşünenler bu rakamları gözden geçirebilirler.”

Ve hem HDP’nin hem Türkiye’nin önüne Altan Tan’ca bir gelecek perspektifi koyuyor. Bakın nasıl?

Açık konuşayım. 1) Şu an Tayyip Erdoğan ‘karşıtı’ demiyorum, ‘düşmanı’ olan belli bir kesimde, “Kürtler vursun, yaksın, yıksın, isyan etsin, iç savaş çıksın, Tayyip Erdoğan gitsin isterse Türkiye yansın, Kürdistan virane olsun, Türkiye yönetilemez hale gelsin ve hiçbir şey olmazsa darbe olsun” anlayışı var. Bizim misyonumuz bu değil, bu bir. 2) Önümüzdeki dört yıl için AKP iktidar ve Erdoğan da Cumhurbaşkanı. Konuşmanın başında söyledim. AKP 1 Kasım sonucu yüzde 35’e de inseydi, AKP’siz bir hükümet kurulması yine de mümkün değildi. Biz çözüm sürecini ve diğer tüm sorunları da mevcut hükümet ve mevcut Cumhurbaşkanı ile konuşmak ve bir şekle sokmak zorundayız. Başka bir şansımız yok. 3) Biz hiçbir zaman, başkanlığın bütün olarak her türlüsüne karşıyız, demedik. Bizim söylediğimiz; ne Tayyip Erdoğan’ı ne de bir başkasını tek adam yaptırmamaktı. Onun için yetki ve sorumlulukları, denge ve kontrolü ayarlanmış bütün alternatifleri tartışmaya açığız. Bu duruşumuzdan da asla “Tayyip Bey’in dediklerini yapalım ki bundan bir şeyler kazanalım” sonucu çıkmaz.

Ne dersiniz, yanlış mı?