İçimizdeki Eski Türkiye

Eski Türkiye’de, bilhassa 90’lı yıllarda, Batı medyasına karşı öfke patlamaları olurdu PKK sebebiyle.

Mesela BBC’deki bir haberde PKK’lılara “terörist” değil de “gerilla” mı dendi... Veya Amerikan basını “Ortadoğu’da Kürt nüfusu”na dair bir harita mı yayınladı...

Hemen kıyamet kopardı. “Türkiye üzerinde oynanan oyunlar” lanetlenir, “dış mihraklar” ve içteki “hainler” yuhalanırdı.

Bu zihniyetin sahipleri, “komplo”dan başka bir şey göremedikleri için, PKK’yı üreten sosyal dinamikleri anlayamaz, devletin vahim hatalarını ise hiç fark edemezlerdi. Dolayısıyla ne “açılım” yapabilirlerdi, ne de “müzakere.”

CNN komplosu

Bu Eski Türkiye refleksleri bugünlerde hortlamış gibi geliyor bana. Ama hiç olmaması gereken çevrelerde...

Bu seferki mesele PKK değil tabii; Gezi Parkı krizi ile başlayan kitlesel protesto hareketleri. Fakat yine bildik komplo teorileri devrede, yine “dış mihraklar ve içimizdeki hainler” edebiyatı revaçta.

Dünyaya bu şablonla bakanlar, “delil”leri de kolayca buluyor tabii. Mesela CNN.com Kazlıçeşme’deki dev AK Parti mitinginin fotoğrafını “Hükümet karşıtı gösteri” diye göstermiş. Yalanın ve tertibin bundan iyi ispatı mı olurmuş...

Oysaki söz konusu fotoğraf, “Türkiye’deki hükümet karşıtı gösteriler” başlıklı bir toplu resim galerisine eklenen en son kare. Altındaki yazı, bunun Başbakan’a destek mitingi olduğunu zaten belirtiyor. Ve zaten Kazlıçeşme mitingi, CNN.com’un ana sayfasından haber olarak verilmiş durumda.

Öte yandan, yine belirtmek gerekir ki, CNN bu olaylar sırasında “saatlerce” yayın yaptı ise, El Cezire de yaptı. Dahası, “Türk Baharı” kavramının saçmalığını, Başbakan Erdoğan’ın “diktatör” değil “seçilmiş” olduğunu vurgulayan çok sayıda yorum da çıktı Batı basınında. (Sırf dört tanesini ben yazdım.)

Özetle, ana akım Batı medyası, yazarlarımızdan İbrahim Kiras’ın “Yabancı parmağı var mı?” başlıklı yazısında isabetle analiz ettiği gibi, “bir parça üslup ayarsızlığı” gösterse de, önceden hazırlanmış bir “tertip” görüntüsü vermedi.

Yeni Türkiye sosyolojisi

Muhtemel ithamlara karşı belirteyim ki, derdim, ne CNN’i ne başkasını aklamak. Derdim, “olay”ı doğru anlamamızı engelleyen komplo teorilerini bir kenara bıraktırmak.

Peki olayı doğru anlarsak ne anlayacağız?

Bence şunu: Karşımızdaki kitlesel eylemler, bir “Türkiye sosyolojisi” ürünüdür. AK Parti’ye diş bileyen dış çevreler de buna alkış tutmuştur kuşkusuz, ama olayın menşei değildirler.

Olayın menşei olan Türkiye sosyolojisinin içinde ise, iki ayrı damar vardır: Bir, “Eski Türkiye kalıntıları.” İki, “Yeni Türkiye realiteleri”.

İlk grup, bildiğimiz darbe-severlerdir. Levent Kırca gibi açıkça yeniden 27 Mayıs hayali kuran bağnaz Kemalistlerdir. Dahası vandallardır, küfürbazlardır, İslamofobik serserilerdir.

Yeni Türkiye realiteleri ise, aslında kısmen AK Parti’nin on yıllık başarı öyküsünün ürünü olan genç, modern ve “özgürlükçü” bireylerden oluşuyor. Bunlar “darbe” filan istemiyor. Sadece sandıktan çıkan iktidarın kendilerine mütehakkim davrandığını düşünüp tepki gösteriyor. Demokrasiye karşı çıkmıyor; ama daha “liberal” bir demokrasi istiyor. “İlliberal (özgürlükçü-olmayan) demokrasi”den korkuyor.

Bu eğilimi görmemek, sahiplerine “darbeci” demek, ya da tek çözüm olarak “sandığa” işaret etmek, yanılgıdır. Eski Türkiye’nin ikilemlerine saplanıp yeni toplumsal realiteyi ıskalamaktır.

Bu yanlış analizin sonucu ise, Eski Türkiye’de olduğu gibi, “asayiş tedbirleri”ne abanmak ve tüm demokratik dünyaya posta koyup kendini izole etmektir ki,  o tehlikeli yolun başındayız.

Onun için diyoruz; yapmayalım, etmeyelim, kendi ayağımıza sıkmayalım...