Batı popüler kültürü evrensellik ve küresel adıyla kendisini egemen hale getirmekte sınır tanımıyor. Yılbaşını "küresel insanlık bayramı" ilan edip Müslümanlıkla uzlaştıranlar, Noel Çamı önünde fotoğraf çekip "İslam'da yeri var" diye mesaj verenler... Üstelik bu sonuncusunu yapan sabah akşam Kur'an Kur'an diyerek Kadir gecesini hurafe diye ret edenler arasında yer alıyor.
Bu düşünceleri ileri süren akademisyenler hiç mi düşünmüyorlar?
Noel Baba, elbette yılbaşından farklı. Ama o kadar iç içe girmiş ki bu imgeler. Hristiyanlık, Roma kültürü, mitoloji ve sonunda da kapitalist kültürün beğeni üretimi gelmiş. Noel Baba'nın Hristiyan aziz Nikola'dan Cola firması için muhayyile üreten bir çizerin imgesine dönüşmüş. Kırmızı ve beyaz renkleri, şişko göbeği, sempatik hareketleri, başındaki uzun takkesi(!), kuzeylilerin geyikleriyle beraberliği... Son haliyle Noel Baba, artık bir modern Batı figürü. Batı, dünyaya egemen oldukça o da ona eşlik ediyor. Kilisenin bütün mücadelesine rağmen, artık bir aziz değil. Seküler bir imaj. Çocuklar, hediyeler, yardım davranışı ile öne çıkıyor.
Peki ya Noel Çamı?
Ağaç, birçok kültürde kutsal imge olarak yer alır. Mitolojilerde var. Bizde de çaput bağlanan "ziyaret ağaçları" meşhur. Antropolojik ağaçlar bunlar. Çünkü belli anlamlar taşıyorlar üzerlerinde. Greklerde Mayıs aylarında süslenen ağaçlar var. Onlarla kutlama yapıyorlar. Osmanlıda da süslenen ağaçlara rastlanıyor. Fakat bugün Noel Çamı artık başka bir ağaç. Yılbaşı ağacına dönüşüyor. Arkasında Noel Babanın bagajını da taşıyor. Noel Baba ile ilişkili hediyeleri var.
Çam ağacı, son sürümüyle artık modern, Batılı ve kapitalist beğenilerin bir parçasıdır. Dünyaya da bunu yayıyor. Bagajında ne Osmanlı süslü ağaçları, ne ziyaret ağaçları, ne de antik kutsal ağaçlar var. Batı modern kültür ve beğeninin önemli bir parçası. Bu beğenilerle sosyalleşmenin önemli bir aracı. Çocuklar değerler öğreniyor, hafıza ediniyor.
Peki Türkiye'de ne oluyor?
Son 30 yıla kadar yılbaşı kutlanırdı. Evde, kahvelerde, eğlence mekânlarında. Müzikle, alkolle, tombalayla ve milli piyango ile donanmış bir yılbaşı. Bu ülkenin kendine özgü ürettiği bir yılbaşıydı! Dini muhtevası günahlar da taşısa öyleydi. Hatta çoğu muhtevasında günah da olmazdı. Sonuçta içinde Türkiye sosyolojisi olan bir yılbaşıydı.
Bugün yılbaşı kutlamaları doğrudan sekülerleşme ve küreselleşme üzerinden gelen kapitalist beğenilerin yoğunlaştığı bir ritüeller demeti. Artık evlere çamlar dikiliyor, esnaf ve mağazalarda çamlar süsleniyor, caddeler çamlardan geçilmiyor. Sadece kozmopolit mahalle Taksim'de turlar atan Noel Baba, artık her tarafta seyr ü sefer halinde. Türk hikayesinin kaybolduğu ve doğrudan egemen küresel Batı beğeninin ve kapitalist tüketimin hâkim olduğu bir yılbaşı ritüeller demeti hakim olmaya başlıyor.
Korkunç olanı, din cephesinden de buna fetva kesmeye koşanların olması. Çünkü biliyorlar ki değerler konusunda en esaslı direniş dinden geliyor. Bu toplumun benliğini kuran temel değerler, dış taarruzlara karşı en fazla dinle beraber korumacı tutumlara yönelir. Bu sosyal bilim fetvacıları, "efendim çam niye haram olsun" diyorlar. Her gün Kandil gecesine hurafe diyen bu Batıcı fetvacılar, kalkıp Batı mitolojisi, Hristiyanlığı ve kapitalizmin harmonisinden çıkan geleneklere ve kutlamalara selam çakıyorlar.
Toplumlar, tarih içinde çeşitli imgeler, anlamlar, figürler üretir. Bundan daha doğal bir şey de yok. Çünkü toplumların anlam dünyasını ayakta tutan bunlar. Ancak Türk toplumu kendi beğenilerini ve anlamlarını Batı kapitalist dünyasından devşirirse onların parçasına döner. Anlam varlığını ayakta tutamaz. Batı egemen hikâyesinin içinde erir. Oysa kendi büyük hikâyemizi yeniden keşfetmeye çalıştığımız bir zamandan geçiyoruz. Mesele budur.