İçindeki et mi sağlıksız? Yoksa soğan mı?

Lahmacunda yapılan yeni düzenlemeye karşı okuyucularımdan gelen tepki ortak: “Denetleyene de yapana da güvenmiyoruz.” Durum böyle olunca bazı sorular önem kazanıyor. Bu yazıdaki soruların yanıtlarının ciddi ciddi düşünülmesi gerekiyor...

Kısaca hatırlayalım... Yeni alınan kararla lahmacundaki et oranını yüzde 25’ten yüzde 35’e çıkarıldı. Karara uymayana şu an itibariyle 13 bin TL ceza verilecek. Tüketicinin tepkisini göz önüne alırsak denetim mekanizmasının tüketicinin güvenini acilen kazanması gerekiyor.

Aşağıdaki sorularım işleri düzelteyim derken kafa karıştırabilir, bu nedenle peşinen belirtmek isterim ki bence yiyeceklerde standart iyidir. Söz konusu yiyecekse üretenin ahlaklı, tüketenin de bilinçli olması şarttır. Şimdi gelelim sorulara...

Denetleme, gıda sektörünün en hayati ama sorunlu bölümü. Bugüne kadar denetlemelerin işe yaramadığını en net balıkta gördük. Şikayet hattı bile var ama avlanma yasağı olan balıkları hala market raflarında görüyoruz. Lahmacunda bunu nasıl aşacağız?

Hadi diyelim ki et doğru oranda kullanıldı. Peki o etin, ne eti olduğunu nasıl bileceğiz?

YetkilİLer bu düzenlemenin sağlık kriteri gerekçesiyle yapıldığını açıkladı. Sağlıkta öncelik hijyen değil mi? Uzaklara gitmeyelim, Beyoğlu’nun arka sokaklarında bulanık sularda kaynatılan, plastik, pis varillerde taşınan mısırlara, tezgaha konulmadan yere düşen açık ekmeklere ve listesi çarşaf kadar uzayabilecek bu gibi konulara ne demeli? Hijyen kriteri nedir? Bol et midir yoksa temizlik mi?

Lahmacunda bol soğan kullanılması sağlıksızmış. Kararın gerekçesi bu. Et mi sağlıklıdır yoksa soğan mı? Buyrun size kocaman bir soru daha. İnanılmaz miktarlardaki et üretimi sebebiyle atmosferimizde oluşan koca bir delik, damarlarımızda da kolesterol var. Bu durumda et tüketimini artırmak doğru?

OKUYUCULAR “Güvenmiyoruz, kendimiz yapmaya çalışıyoruz” demiş. Olmaz... Lahmacun ve lahmacun gibi yiyeceklerde asla aynı lezzeti yakalayamazsınız. Bir kere odun fırını gerek. Gerçekçi olalım. En çok yemek yapanın bile hazır gıdaya ihtiyacı var. O halde tüketici olarak duruma dahil olmamız gerekmez mi? Yine balık konusunu örnek göstereceğim. Kaçınız Sağlık Bakanlığı’nın ALO 174 hattını aradı?

BİR şehrin gastronomisini puzzle olarak düşünürsek o puzzle’ın en önemli parçasının da ‘sokak’ yiyecekleri olduğunu söyleyebiliriz. Sokak yiyecekleri olmadan gastronomiden söz edemeyiz.

GIDA sektörüne getirilen ‘medeni’ düzenlemelerin geleneksel üretimi bir bir öldürdüğünü biliyor musunuz? Mesela peynir çeşitlerinin geleneksel üretimden hızla uzaklaştığını, endüstriyel makinelerde hazırlanıp sonra da içlerine aroma artırıcıların eklendiğini kaçınız biliyor? Standart iyidir, hijyen elzemdir ama pire için yorgan yakılır mı? Aklın yolu birdir. Fransa’nın bu meseleyi nasıl çözdüğüne bakmak yeterlidir mesela. Lahmacunla ne alaka derseniz, hani peynire olan sokak yiyeceklerine de olmasın.

Ve sen lahmacun ustası! Kıyma pahalıysa, GDO’lu soya kıyması, yasak hayvan etleri kullanmak yerine vejetaryen lahmacun yapsan ne olur? Kıymalıysa kıymalı, değilse değil! Ne yaptığını beyan et yeter.

Bilenlere sorduk, en iyi lahmacun nerede yenir?

Mehmet Yasin (Gazeteci-Yazar)

Çiya / Kadıköy

Tatbak / Nişantaşı

Özkilisli / Fatih

Hacıbey / Teşvikiye

Hamdi / Eminönü

M. Adnan Şahin (Araştırmacı, yazar, danışman)

Özkilisli / Fatih

Çavuşoğlu / Beyazıt

Lahmacuncu Halil / Kadıköy

Sahan / Ataşehir

Çığır / Aksaray

Burak Zafer (Lokanta Armut’un şefi)

Arruha / Nişantaşı

Ziya Şark / Kavacık

Miço Antep Sofrası / Çapa

Özkilisli / Fatih

Urfalı Hacı Usta / Aksaray

Ebru Erke (Food&Travel Dergisinin Genel Yayın Yönetmeni)

Tatbak / Nişantaşı

Arruha Urfa Lokantası / Nişantaşı

Özkilis / Fatih

Zeynep Özyılmazel (Bloger, fotoğrafçı, şarkıcı)

Adana İl Sınırı / Beyoğlu

Go Meso / İstinyePark