Raportör, Kati Piri diye biri...
Bu hanýmefendi “Türkiye düþmaný” olarak tanýnýyor.
Biricik özelliði “terörü desteklemek” olan ne kadar örgüt, yayýn kuruluþu, siyasi odak varsa, hepsiyle içli-dýþlý.
Kendisi de terörü seviyor ve destekliyor. Bunda bir ahlak problemi görmüyor. Türkiye’de yargýlanmýþ ve mahkûm olmuþ ne kadar “sýðýnmacý” (!) terörist varsa, onlarla temas halinde.
Ýnternete girin, arama motorlarýndan birine bu hanýmefendinin ismini yazýn, karþýnýza teröristlerle sarmaþ dolaþ yýðýnla resmi çýkacaktýr.
Haa, Can Dündar’a özel bir düþkünlüðü var.
Ülkesine ihanet edip soluðu Alman Cumhurbaþkanlýðý Sarayý’nda alan Can Dündar, kýsa sürede hanýmefendinin sitayiþkâr ilgisine mazhar oldu.
Bu hanýmefendi tarafýndan hazýrlanan “Türkiye Raporu”, AB cenahýnda ilgiyle karþýlanmýþtý. Avrupa Parlamentosu, HDP’li kimi milletvekillerinin de “evet” oyuyla, raporu “hemen” kabul etmiþti.
Rapor “düþmanlýkla” yazýlmýþtý ve Türkiye’nin cezalandýrýlmasý, yani “müzakerelerin askýya alýnmasý” isteniyordu.
Kati Piri’nin istediði þey dün gerçekleþti. Avrupa Parlamentosu daha önce kabule þayan bulduðu rapordan yola çýkarak, müzakerelerin durdurulmasý yönünde bir “tavsiye kararý” aldý.
Þaþýrdýk mý?
Hayýr.
Baðlayýcýlýðý olan bir karar mý?
Hayýr.
Baðlayýcýlýðý olmasa da, ortaya çýkardýðý “algý” itibariyle haksýz, mesnetsiz ve “terbiyesizce” bir karar...
Hatýrlarsak, 16 Nisan referandumdan önce, ayný Kati Piri, anayasa deðiþikliðinden vazgeçmemizi “buyuran” tehdit dozu yüksek bir açýklama yapmýþ, “Yeni anayasa çýkarsa, Erdoðan sonuçlarýna katlanýr” diyerek halk iradesi karþýsýndaki “pozisyonlarýný” açýk etmiþti.
Bu sözler ayniyle raporda da yer alýyor: “16 Nisan anayasa deðiþikliði paketinin mevcut haliyle yürürlüðe girmesi durumunda Türkiye ile üyelik müzakereleri derhal ve resmen askýya alýnmalýdýr.”
Demek ki neymiþ?
Hükümet modelinin nasýl olacaðýna, o ülkede yaþayanlar deðil, ancak ve sadece AB üyeleri karar verebilirmiþ.
Bitti mi?
Raporda, Akkuyu Nükleer Santralý’nýn yapýmýna son verilmesi de isteniyor.
Neden?
Çünkü Fransýzlara ayýp oluyor...
Fransýz-Japonortaklýðýyla yürütülen Sinop Nükleer Santralý kalabilir ama Akkuyu Santralý derhal yýkýlmalý.
Rezillik çýtasýný biraz daha yükseltebilseler (yükseltemiyorlar, çünkü biraz geç kaldýlar), “Üçüncü havalimanýný yapma, üçüncü köprüden vazgeç, baðlantý yollarýný iptal et, HES’leri durdur” diyecekler ama “zamanlama” problemleri olduðu için bunu diyemiyorlar.
Baþka ne yapalým?
FETÖ’ye iliþmeyelim.
Bazý terör suçlularýnýn KHK maðduriyetlerini giderelim.
Mümkünse, darbeye bulaþmýþ FETÖ militanlarýný “tümüyle” serbest býrakalým.
Baþka?
Ülkemizdeki “casusluk faaliyetlerine” göz yumalým.
Mesela, “insan haklarý sözcüsü” kýlýðýyla dolaþan Batý ajanlarýna güçlük çýkarmayalým, onlara rahat çalýþma imkânlarý hazýrlayalým.
Hadi bunlarýn tümünü yaptýk; yeni hükümet modelini uygulamadýk, darbecimizi ve iþkencecimizi affettik, Batý ajanlarýna rahat çalýþma imkânlarý saðladýk, FETÖ’cüleri ve PKK’lýlarý tümüyle salýverdik, Kemal Kýlýçdaroðlu gibi bir “niteliksizi” de eski sisteme göre “Baþbakan” yaptýk.
Sonuç?
Sonuç yok...
Dilerlerse fasýllarý açýp müzakerelere baþlayabilirler ama üyelik garanti deðil... “Çünkü” diyordu Ýngiltere eski Dýþiþleri Bakaný Jack Straw, “Siz Müslümansýnýz. Bunlar sizi üye yapmazlar. Kýbrýs Rum kesimini bile hak etmediði halde üye yaptýlar ama sizi kolay kolay sindiremezler!”
Ýyi de, niye sonucu belli bir oyuna “evet” diyelim?
Niye kendimizi aþaðýlatalým?
Raporunuzu da, Kati Piri’nizi de, Can Dündar’ýnýzý da alýp gidin!