İçeride bakır, dışarda altın

Cüneyt Çakır, dün akşam Avrupa Şampiyonası’nın bugüne kadarki en önemli maçı olan ve erken final olarak kabul edilen İtalya-İspanya maçını yönetti. İspanyollar yenilginin ve elenmenin şokuyla, onun hakkında maraza çıkarmaya yeltenebilirler ama; tarafsız gözler, Çakır’ın başarısını kabul edecektir. Gene maçın, sahanın ve futbolcuların doğal lideriydi. Ekibiyle  birlikte, örnek sayılabilecek bir performans sergiledi. Gözlemcilerinden, belkide şampiyonanın en yüksek notunu alacaktır. Final maçına da adaylığını perçinledi. Gururla izledik.

***

Ama aynı Cüneyt, Türkiye ligindeki maçlarda sürekli tartışma  ve tepki konusu haline geliyor. Üstelik “Bu adam nasıl oluyor da dünyanın en büyük hakemi kabul ediliyor” kuşkusu, sorusu ve muamması ortaya çıkıyor. Üç büyükler onu istemiyor.

Sorun Cüneyt’te değil, bizde... İyi hakemliğin ne olduğu konusunda bilgi, görgü, mantık ve gelenek yoksunuyuz. Biz maçların kitabına göre değil, kafamıza göre yönetilmesini isteriz ve bekleriz. Cüneyt gibiler işimize gelmez.

FIFA’nın “İyi hakem” normu da, bizim düşlediğimiz ya da sandığımız kriterlerin tamamen dışındadır. O kriterler garibimize gider ve o noktalar üzerinden iyi hakem belirlenmesini de epey tuhaf, hatta gülünç buluruz.

İşte, Cüneyt Çakır’ı farklı kılan ve FIFA’nın da diğerlerine örnek gösterdiği, önemsediği özellikleri...

***

BİR: Futbolculara kart gösterirken, üstüne üstüne doğru yürüyüp otorite gösterisi yapmaz. Kartı öfkeyle çıkarıp gözüne gözüne sokmaz. Sakin, yumuşak, olduğu yerde ve hiçbir tehdit ya da gözdağı içermeden çıkarır.

İKİ: Yönettiği maçın önemi, kritik olma özelliği, yarı final ya da final olması; üzerinde herhangi bir baskı oluşturmuyor. Maçına çıktığı kulüpler ya da milli takımlar ne denli büyük olursa olsun; sakinliğini hep koruyor. Asla dağılmıyor. 

ÜÇ: Diyagonal koşuyu eksiksiz uyguluyor, pozisyonları yakından takip ediyor, Kondüsyonu her zaman çok iyi... Kararlarını çabuk veriyor.

DÖRT: Futbolcuların onu baskı altına alma çabalarına yüz ve fırsat vermiyor. Otoritesini sert davranmaya değil, kararlı davranmaya endeksliyor. Futbolcularla ilişkisi mesafeli ama, soğuk değil. Hatta tadında bir sevecenlik bile içeriyor.

BEŞ: Kendisini ve egosunu ön plana çıkaran spastik bir  yönetim anlayışı yok. Tam aksine varlığını unutturuyor ve maçın içinde pek görünmüyor. Onun maçlarında oyun hep akar... FIFA, bu yüzden bizim hakeme bayılıyor.