Suriye’deki güç mücadelesinde yeni bir aşamaya geçileceği anlaşılıyor. Esad güçleri üç taraftan İdlib’i kuşatma altına aldı. Aslında İdlib çatışmasızlık bölgesi, ancak Rejim güçleri tüm çatışmasızlık bölgelerinde olduğu gibi, İdlib’de de kuralları ihlal etmeye, ya da başkalarına ihlal ettirmeye hazırlanıyor.
Türkiye sınırındaki İdlib bölgesi, muhaliflerin son kalesi olarak tanımlanıyor. 100 bin kadar silahlı militan ve başka bölgelerden kaçarak gelenlerle birlikte yaklaşık 4 milyon sivil bu bölgede buluyor. Ayrıca, Türkiye’nin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatları sonrasında oluşturduğu gözlem noktaları da, İdlib’i çevreler nitelikte.
Esad Güçleri’nin kuşatmayı saldırıya dönüştürmesi halinde, Türkiye’nin yeniden büyük bir göç dalgasıyla karşılaşacağı açık. 2,5 milyon sivilin Hatay sınırını zorlayacağı öngörülüyor. Bu olasılık Türkiye’yi endişelendirirken Avrupa ülkelerini dehşete düşürüyor.
Esad, ülkenin bütününde egemenliği yeniden tesis etme ve Rusya-Türkiye ilişkilerini test etme derdinde olabilir. Ancak bu politika aynı zamanda tüm devletlerin ikircikli tutumlarının açığa çıkmasına neden oluyor.
Rusya, bir yandan tüm gücüyle Esad’ı desteklerken öte yandan Türkiye ile Suriye’de birlikte çalışılıyor gibi bir izlenim veriyor. Gelinen noktada, Rusya’nın hem Esad hem de Türkiye ile eş zamanlı ve eş yoğunlukta işbirliği yapması kolay değil, zira şu an Türkiye ile Suriye yönetimi hasım durumda. Rusya, iki taraf arasında arabulucu da olamaz, zira kendisi bizzat taraf. Dolayısıyla İdlib kuşatması, bir açıdan Türkiye’yi Rusya ile ilişkilerini gözden geçirmeye zorluyor.
İlişkilerin gözden geçirilmesi Rusya’nın istekleri arasında olmaz. Bu durumda Esad’ın Türk-Rus ilişkilerini soğutacak adımlar atmasını sağlayan destek Rusya’dan değil, başka yerden geliyor demektir.
Hatırlanacağı gibi, Trump’ın çağırısıyla Nisan ayında Fransız, İngiliz ve Amerikan güçleri hangi uluslararası mevzuattan güç aldıkları bilinemeden Doğu Guta’da Esad’ın kimyasal silah kullanmasını gerekçe gösterip Suriye’yi bombalamışlardı.
İdlib’deki kuşatmasının daraltılması sonrasında, ABD’den bir çağırı daha geldi. Müdahale çağırısının gerekçesi Esad’ın burada da kimyasal silah kullanma ihtimali. Özetle ABD, Fransa ve İngiltere’yi yeniden göreve çağırıyor ve bir anlamda “Batı ittifakını” da test ediyor.
Çağırıya olumlu yanıt gelirse, ABD, Fransa, İngiltere çok açık biçimde Rusya’ya karşı askeri bir adım atmış olurlar. Ancak bu arada radikal grupları kollamış ve iktidarda kalmasını avantajlı gördükleri Esad’ı da karşılarına almış olurlar. Bu arada, hiç uzlaşamadıkları Trump’la yan yana gelir ve onun İran politikasını da neredeyse doğrudan destekler durumuna düşerler.
İdlib kuşatması, aslında güç mücadelesinin gerçek oyuncularının karşı karşıya gelip eteklerindeki taşları dökmelerini zorluyor. Esad’ın ne gücü ne de gelecek beklentisi bu tür bir plan yapmaya yetmez. Rusya ile ABD’yi karşı saflara sürükleyecek, Fransa’nın İran ısrarını sabote edecek, İran’a alan kaybettirecek bu sürecin mimarını bölgeye uzak adalarda aramak mümkün.
Türkiye açısından sancılı bir dönem söz konusu olacaksa da, Rusya-ABD, İran-Avrupa, Rusya-Avrupa dengelerinin dengeleyicisi olma fırsatı yakalanabilir. Dolayısıyla her krizin zarar getirmesi gerekmez. Hazır AB ülkeleriyle, İran ve Rusya ile yeniden ve yeni başlıklarla görüşmeler sürdürülürken bunun yeni diyaloglara zemin oluşturması sağlanabilir.