Ýdlib çökerse Avrupa çöker!

Ýdlib’te yaþanan geliþmeler sadece bir þehrin kaderini deðil, bütün Suriye’nin ve bölgenin kaderini etkileyebilecek önemde. 

Cumhurbaþkanýmýz Erdoðan’ýn Rusya-Türkiye-Ýran zirvesi için gerçekleþtireceði Tahran ziyareti bu baðlamda çok kritik ve tarihi bir anlam taþýyor. 

Bilindiði gibi Suriye’de Esed rejiminin yürüttüðü katliamlar önce iç savaþa sebep oldu, ardýndan farklý milletten insanlarýn katýldýðý çokuluslu bir savaþa, ardýndan farklý ülkelerin müdahil olduðu vekâlet savaþýna dönüþtü. En son aþama ise ülkelerin ve sýnýr aþan örgütlerin iþin içine girdiði çok denklemli bir çatýþma/savaþ ortamý oluþtu. 

Ýdlib’e yönelik bir yandan Rusya destekli rejim güçlerinin askeri harekâta geçmesi, diðer yandan ABD ve Ýngiltere gibi müttefiklerin harekât sinyalleri vermesi bölgede hararetin çok yükselmesine ve yeni kaotik ortamlarýn oluþmasýna sebep olabilir. 

Artan ve çeþitlenen çatýþma ortamý, büyük bir insani trajediye sebep olacaðý gibi, siyasi çözüme de büyük sekte vurur. Türkiye açýsýndan sivillerin hayatýný kaybettiði bir trajedi ne kadar kabul edilemez ise yaþanabilecek bir göç dalgasý ve siyasi çözüm umutlarýnýn tükenmesi de o kadar kabul edilemezdir. 

Askeri seçeneðin öne çýkmasý, bölgedeki müttefiklik iliþkilerini, ülkeler arasýndaki pozisyonlarý da derinden etkileyebilir.

Esed yönetiminin sivil kayýplara sebep olabilecek askeri hareketliliðinin rejimi tahkim etmesi, alan kazandýrmasý ve yeni katliamlara karþý cesaretlendirmesi gibi olumsuz sonuçlarý olacaðý muhakkak. 

ABD eksenli müttefiklerin ilk açýklamalarý insani trajediye dikkat çekip rejimi uyarmak yönünde, ama bu uyarýnýn arka planýnda askeri seçenekler de çok konuþulmaya baþladý. Özellikle kimyasal silah kullanýmý ihtimali üzerinden kuvvetli ikaz mesajlarý veriliyor. Fransa bunu kýrmýzý çizgi olarak görüp harekete geçebileceðini söylüyor. (Kimyasal silah kullanýmýný kýrmýzý çizgi olarak görüp diðer katliamlara sessiz kalýnmasý da ayrý bir paradoks.) 

Her halükarda nereye varacaðý belli olmayacak þekilde çatýþmalarýn fitilinin yeniden ateþlenmesi Türkiye’yi ciddi þekilde rahatsýz edecektir. 

Türkiye Ýdlib’teki gözlem noktalarýyla güvenliði ve huzuru saðlamaya çalýþýyor. Rusya ve Esed rejimi ise Türkiye’nin kontrol ettiði bu alanýn dýþýndaki radikal örgütleri hedef göstererek Ýdlib’e yönelmiþ durumda. 

Acaba, Esed rejiminin hedefi radikal silahlý örgütleri temizlemek mi, yoksa asýl amacý Ýdlib’teki tüm muhaliflere karþý alanýný geniþletmek mi?

Esed rejimi Heyet-i Tahrir el-Þam (HTÞ) gibi örgütleri sorun olarak göstererek bunlarý temizlemek istediðini söylüyor, ama Türkiye için rejim unsurlarýnýn bu bölgede etkinlik kazanmasý da baþlýbaþýna bir sorun. 

Muhalifler son dönemde Halep’i, Doðu Guta ve Kuzey Humus gibi bölgeleri kaybettiðinden Ýdlib’teki varlýklarý hayati derecede önemli. Esed rejimi radikal unsurlarý öne sürüp muhaliflerin etkili olduðu son kaleyi de düþürmek istiyor.

ABD DEAÞ’ý bahane göstererek nasýl iliþkili yapýlarý bölgeye yerleþtirdiyse, Rusya da HTÞ’yi öne sürüp rejim güçleri için alaný temizlemeye çalýþýyor. 

Esed rejiminin nihai amacý Ýdlib de dahil bütün bu bölgede alan hâkimiyeti kurup muhalifleri düzen bozucu silahlý unsur olarak göstermek…

Kimi Avrupa ülkeleri kimyasal silah kullanýmýný bir sorun olarak görüyor, kimi ülkeler ise göç dalgasýnýn sýnýrlarýný vurmasýný bir sorun olarak algýlýyor. Türkiye için ise bölgede yaþanan sosyal, siyasal veya askeri her hadise doðrudan ulusal güvenlik meselesine dönüþebiliyor. 

Sadece göç dalgasý üzerinden deðil, Türkiye’nin ulusal güvenliði üzerinden de yaþanabilecek her sorun ayný zamanda Avrupa’nýn sorunu olacaktýr.

Diðer taraftan Batý’nýn Rusya ve Ýran konusundaki çifte standartlý yaklaþýmlarýna her zaman tepki gösteren Türkiye’nin bu iyi niyetli tavrý ve komþuluk hukukunu koruma gayreti de muhataplarýnca doðru anlaþýlmalý, olumlu karþýlýk görmelidir.