İdlib'de ABD'den yardım almak, PYD devletini onaylamaktır

Suriye eksenli ilişkilerde Rusya ile en ciddi krizi yaşıyoruz. Tıpkı ABD’nin, PYD için müttefiki Türkiye’yi gözden çıkardığı gibi Rusya da, S-400’den nükleer santrale uzanan derin işbirliğimize rağmen diktatör Esad’ı bize tercih etmiştir. Üstelik de altında imzası bulunan Astana Mutabakatını çiğneyerek…

Görüş ayrılıklarına rağmen, ortak çıkarlar üzerinden birlikte yürüdüğümüz Rusya, hava sahasını Türk uçaklarına kapattığı Suriye’yi, bizim açımızdan “köpekler salınmış, taşlar bağlanmış” hale getirdi.

Bu sebeple, sınır güvenliğimizi garantiye almak ve sivilleri; evinde koruyarak daha fazla mülteci akınına uğramamak için girdiğimiz Suriye’de sıkıntılı bir dönem yaşıyoruz.

Tam da bu günlerde ABD; ağzından bal damlayan bir eda ile sahneye fırladı.

İnsan, “Kafalarını bir yere mi vurdular” diye düşünmeden edemiyor. Şehitlerimize sanki bizden fazla üzülüyor, taziye üstüne taziye gönderiyorlar. Hakeza, “müttefik” olduğumuzu on yıldır söyleye söyleye kafalarına sokamamıştık, şimdi ağızlarından düşürmüyorlar.

“ŞİRİN AMERİKA” DAHA TEHLİKELİ

Jeffrey, Türkiye’yi ikna etme telaşından İngilizceyi unuttu(!); Türkçe konuştu. Konu Türkiye olunca “beden dili”yle konuşan Pompeo‘ya sanki reset atarak nezaket formatı yüklemişler.

Hatta Amerika, müttefikine destek için(!) Esad rejimine ait askerî noktaları bombalıyor.

Velhasıl Amerika, “eski günlere dönmek için” yolumuza güller döküp, “Biz ayrılamayız” şarkısı çalıyor.

Ne güzel değil mi!

Yıllardır ABD ile ilişkileri düzeltmeye çalışmıyor muyduk? Ayağımıza gelen fırsatı kullanarak, “Biz gelirsek Batı ile yaşanan gerginliği bitiririz; ülkeye huzur getiririz” diyen muhalifleri de eli boş bırakmış oluruz!

Asla... Bunların hepsi Türkiye’yi “geri dönmeye” ikna çabalarıdır.

Amerikalıların bu “sesin çok güzel karga kardeş“ üslubu, bana Yeşilçam filmlerindeki yaygın bir sahneyi hatırlattı.

Evden kaçan, akşam olunca da parkta şaşkın şaşkın oturan genç kıza, “Burada namussuza; uğursuza yem olursun” diyerek eve götürüp tecavüz eden kötü karakteri çağrıştırıyorlar.

TEK DEĞİŞMEZ MÜTTEFİKİMİZ MİLLETİMİZ

Sırf “Rusya’ya had bildirmek için” ABD’ye yaklaşan bir Türkiye, “teslimiyetçi” günlerine dönmüş olur. Bu ise Suriye’deki harekâtlar öncesi konumu; PYD koridorunu kabul etmemiz anlamına gelir.

ABD gibi bir süper güç ile elbette iyi ilişkiler kurmalıyız. Ama hain emellerine kavuşmak için dil döken Amerika’nın istekleri doğrultusunda bir ilişki değil, şeklini ve miktarını millî hedeflerimizin belirlediği bir işbirliği içinde olmalıyız. Bu, Rusya için de böyledir. Artık yeni Türkiye’nin tek değişmez müttefiki Türk milletidir.

Ayrıca Amerika Türkiye’ye gerçekten destek vermek istiyorsa, NATO Genel Sekreteri, “Türkiye’nin yanındayız” gibi gına getiren boş lafları bıraksın ve meşhur 5. Maddeyi çalıştırıp NATO’yu devreye soksunlar.

Elbette amaçları farklı. Türkiye’nin harekâtları neticesinde Suriye’de inisiyatif kaybeden Amerika, şimdi bizim için değil İsrail için yeniden oyuna girmeye çalışıyor. Gerekçesi ne olursa olsun, ABD’nin Suriye’de yapacağı operasyonlar, yarım kalan “PYD terör devletini kurmak ve Suriye’yi üç parçaya ayırmak” içindir ki, bu sonuç; Türkiye’ye darbe, İsrail’e ise yüzyılın hediyesidir.