Siz bakmayýn, bu sýrada ‘ifade özgürlüðü’ sloganýný öne çýkaranlara; sýrasý geldiðinde, ‘ifade özgürlüðü’nden sadece hakkedenlerin ‘ifade vermesi’ni anladýklarýný görmek için biraz(cýk) yakýn geçmiþe bakmak yeterli olacaktýr. Onlar için ‘deðerli olan’ tek þey; ‘kendi ifadeleri’dir.
Evet, ben de farkýndayým; ‘ifade özgürlüðü’ bayaðý kitlesel bir çýðlýða dönüþtü. Öyle bir özgürlük ki; önünde hiçbir engel duramaza benziyor. Benim ilk gençlik yýllarýmda; Ankara Üniversitesi Basýn-Yayýn Yüksek Okulu’na girdiðim yýl; hukuk dersinde önemli bir ayrýmla karþýlaþtýðýmý hatýrlýyorum. O zaman bizim aðzýmýza pelesenk olmuþ bir talep vardý: O da, ‘düþünce özgürlüðü’ idi. Bununla anlatmaya çalýþtýðýmýz ise, bugünkü ifade özgürlüðünden baþka bir þey deðildi. Hatta bazen bu, ‘fikir özgürlüðü’ olarak da belirtiliyordu. Neyse; hocamýz, hukuk dersinde, her iki ifadenin de yanlýþlýðýna iþaret ettiðinde, þaþýrmýþtým.
Fikirler ve özgürlükler
Hocamýz, gayet sakin bir þekilde; düþünce ya da fikir özgürlüðünü kimsenin sýnýrlayamayacaðýný; çünkü bunlarýn sýnýrlanamayacaðýný söylediðinde, ortada düpedüz bir totoloji olduðuna hükmetmek gerekirdi. Ama o sadece kavram karýþýklýðýndan sýyrýlmaya çalýþýyordu. Basitçe þöyle demiþti: Her iki özgürlük de sýnýrlanamaz; çünkü insanlar, istedikleri gibi düþünür ve fikir sahibi olabilirler; galiba sizler ‘ifade özgürlüðü’nden söz ediyorsunuz. ‘Çünkü, ilk iki özgürlük, insanlarýn kafalarýnýn içinde kaldýðý sürece hiçbir sorun çýkarmaz’ demiþti. Bu bakýmdan da önemli olan þey, ifade özgürlüðü idi. Yani, düþündüðünüzü ve fikrinizi baþkalarýna bir þekilde nakledebilme özgürlüðü... Fakat bu da, diðerlerinin aksine, sýnýrsýz deðildi. Yasalarla sýnýrlanmýþtý, çerçevelenmiþti ve her ‘ifade özgürlüðü’ ayný zamanda bireyi sorumlu kýlýyordu.
Ýfadelerden ifade beðenin
Þimdi etrafýmýzda olan bitene bakýyorum da; ifade özgürlüðünün þartsýz ve sýnýrsýz olduðunu savunanlarýn birden bire ne kadar geniþ bir kesimi ikna edebildiðini hayretle görüyorum. Ama bu gruplarýn ‘ifadeler’inin ardýna da bir göz atmak gerekir. Çünkü, ifade özgürlüðü sloganýný öne çýkaranlarýn, bundan anladýklarý genellikle tek bir þey var; o da kendi ifadelerinin ya da beðendikleri, sevdikleri, arzu ettikleri, tercih ettikleri, hoþlarýna giden ifadelerin özgürlüðünün önündeki engellerin kaldýrýlmasýdýr.
‘Nereden biliyorsun?’ diyecek olanlarýn hemen parmak kaldýrdýklarýný görüyorum; hissediyorum. Nereden mi? Çok basit: Kendi hayat ve siyasî tecrübemden... Baþka nereden bilebilirim ki zaten? ‘Örnek ver’ diyecek olanlara da, daha diyemeden, vereyim bari...
Tarihe meydan okurken
Bu baþlýktaki son kitabýmda; gerek 1980’li yýllarýn baþýnda doktora tezimin nasýl reddedildiðini; gerekse 1990 senesinde doçentlik imtihanýnda nasýl geri çevrildiðimi ayrýntýlý bir þekilde anlatmýþtým. Þimdilerde ‘ifade özgürlüðü’ sloganýný pek cazip bulanlarýn çoðu; o zamanlar benim ifade özgürlüðümden hoþnut kalmamýþlardý. Yine 1990 senesinde Mersin’deki bir paneldeki ‘ifade’lerimizin pek de özgürlük kapsamýna girmediðinden emin olan Cumhuriyet gazetesinde “nankör” kelimesinin de kullanýldýðý yazýlar yayýnlanmýþtý. O zamanlar Cumhuriyet gazetesi, Hürriyet gazetesinde yayýnlanan panelin haberinin üzerine atlamýþ ve ‘ifade özgürlüðü’nden anlaþýlmasý gerekenin, ifade sahiplerinin sadece ‘ifade vermesi’ gerektiðini anladýðýndan emin olduðunu tutumuyla göstermiþti. Hepimize.
Elbette, kimsenin hakkýný yemek istemem; bazýlarý, bunlarýn ‘geçmiþ’te kaldýðýný ve böyle geçmiþe saplanýp kalýnmamasý gerektiðini söyleyerek, ‘ifade özgürlüðü’ hakkýný kullanabilir. O halde, ‘gerçekten de geçmiþte mi kaldý?’ sorusunu sorma sýrasý sanýrým geldi. Yine kitabýmda uzun boylu aktardým; daha 2010 yýlýnýn sonunda mensubu olduðum Sabancý Üniversitesi’nde verdiðim bir konferans nedeniyle, bir kez daha ‘linç’ edilmeye çalýþýlýrken; ‘ifadem’i beðenmeyenler; ama günümüzde ‘ifade özgürlüðü’ için sokaklara fýrlamaya kalkanlar, ‘ifadem’ yüzünden yeniden ifade vermemin kesinlikle ‘özgürlük’ olduðuna inanmýþ olmalýydýlar. Dahasý; böylesine ‘özgür ifadeler’in, ifade sahibinin sorumluluðu altýnda, onun mensubu olduðu üniversiteden atýlmasýný saðlamak üzere de yarar saðladýðýný düþünüyorlardý.
Elbette, unutmadan söyleyeyim bari, yine kitabýmda ayrýntýlarýyla belirttiðim gibi; Sabancý Üniversitesi’nde verdiðimiz inkýlâp tarihi derslerinin ‘gençlerin kafalarýný karýþtýrmaktan baþka bir iþe yaramadýðý’ný düþünenlerin, uzun yýllar boyunca YÖK üzerinden üzerimizde kurmaya çalýþtýklarý baský ve denetimi de unutmak ne mümkün... “Hiçbir þey unutulmadý; hiçbir þey unutulmayacak!” Ben kendi payýma; kendi hayat ve siyasî tecrübemde hiçbir þeyi unutmak ve unutturmak niyetinde olmadýðýmý, acaba bundan daha açýk olarak nasýl yazabilirdim diye düþünmedim de deðil hani...
‘Ýfade’ alanlar
Siz bakmayýn, bu sýrada ‘ifade özgürlüðü’ sloganýný öne çýkaranlara; sýrasý geldiðinde, ‘ifade özgürlüðü’nden sadece hakkedenlerin ‘ifade vermesi’ni anladýklarýný görmek için biraz(cýk) yakýn geçmiþe bakmak yeterli olacaktýr. Onlar için ‘deðerli olan’ tek þey; ‘kendi ifadeleri’dir. Bunun dýþýndaki ‘ifadeler’le pek ilgilenmezler; eðer ilgilenmek zorunda kaldýlarsa, bilin ki, bu ifadeler, onlara aðýr gelmiþtir de ondan; bunun için de ifade sahiplerinin ‘ifadeye çaðrýlmasý’ gerekir. Öyle allayýp pullayarak yazarlar ki; ‘ifade özgürlüðü’nün ‘ifade vermek özgürlüðü’ olduðunu düþünmemezlik edemezsiniz artýk. Bu onlarýn adeta yegane becerisidir-o kadar.
Ýki yüzlülüðün sýrýtýþý
Þimdi gelelim, baþtaki sorunun yanýtýna... Pek çok kiþi ve grup, ifade özgürlüðünü; ‘ifade’nin ne olduðuna bakarak deðerlendirmeye devam etmektedir. Beðenilmeyen, sevilmeyen, hasým olduðu düþünülen, tercih edilmeyen bilumum ifadeler, onlar açýsýndan özgürlüðü hakketmeyen ifadeler sýnýfýna girer ve onlarýn özgürlüðü için de, býrakýn sokaklara dökülmeyi; basitçe sýrtlarýný dönerler. Bu sýrt sýrta ‘ifade özgürlüðü’ oyunu, elbette zaman içinde sýrýtmaya baþlar. Bazýlarý, her önüne gelenin ifade özgürlüðü için kendisini paralarken; bir de bakarlar, sýra kendilerine geldiðinde, sokaklarda baþkalarý için helâk olmalarýna karþýlýk, herkes sus pus olmuþ... Onlarýn aklý, ancak ‘ifade verirken’ gelir. Yani ‘bazen gelir’ demek istiyorum. Bazen de hiç gelmez.
Bana gelince...
Biraz önce deðindiklerimin çoðu, kendilerine hoþ gelen ifadelerin özgürlüðünün yanýnda yer alýrken; bazýlarý da; yani bazen Charlieci, bazen Voltaire’ci olanlardan söz ediyorum; bu mini minnacýk grup da, benim bu yazdýklarýmý hayli eleþtirecek bir zaviyeden meseleye ‘ilkesel’ bir bakýþ açýsýyla yaklaþmaya devam ederler. Edeceklerdir de. Etsinler tabiî... Herkesin ‘ifade özgürlüðü’ var sonuçta... Lâkin benim tutumum onlardan farklý... Bir kere; ‘ilkesel olarak’ benim ifade özgürlüðümü kayýtsýz þartsýz ve her koþulda, her yerde savunmayacak olanlarýn ifade özgürlüðü ile pek ilgilenmiyorum. Yani artýk pek ilgilenmiyorum. Tabiî onlarýn kimler olduðunu bileceksiniz. Bu anlamda Voltaire’ci falan deðilim. Hiç deðilim. Tutarlý olabilmek için karþýt görüþlerin de ifade özgürlüðünden yararlanmasý gerektiðini ‘ilkesel’ bazda söylemeye ve yazmaya devam edebilirim. Fakat onlarla ayný fotoðraf karesi içinde bulunmayý ‘ilkesel’ bazda reddediyorum.
‘Ýfade’nin kendisine bakarak, ‘özgürlük’ sýnýrý tayin edenlerin ikiyüzlülüðünden size de gýna gelmedi mi artýk? Ve ne yapsanýz, ne yazsanýz, onlarýn bu tavýrlarýndan vazgeçmediklerini ve vazgeçmeyeceklerini görmediniz mi artýk?
Bazýlarý da, bu tutumumun ‘demokrat’ olmadýðýný ya da yeterince olmadýðýný düþüneceklerdir muhakkak... Belki haklýdýrlar da. Ne var ki, ben de onlara bir soru hazýrladým. Sadece onlar için deðil elbette; herkes için hazýrladým aslýnda... Sorum basit; yanýtýmýn da basit olduðunu göreceksiniz. Konu politika ise eðer; sorum basit: ‘Sizce demokrat olmak, budala olmayý da gerektirir mi?’ Biraz(cýk) düþünün isterseniz, yanýt vermeden önce... Voltaire’ci deðilim dedim; benim ifade özgürlüðümü savunmayý býrakýn; beni bir kaþýk suda boðmaya çalýþmýþ ve eline fýrsat geçse, bunu yine yapmaktan hiç çekinmeyecek olanlarýn ifade özgürlüðü için çaba falan harcayacaðýmý düþünenler varsa eðer hâlâ; bunun çok zayýf bir ihtimal olduðunu yazabilirim rahatça... ‘Hâlâ yanýt vermedin’ diyenler varsa, daha da açýk yazayým o halde: Hayýr; ‘demokrat olmak, budala olmayý da gerektirmez.’ Bu kadar basit iþte...