‘İhaleyi kestiniz ben de değişiyorum’

Bir terbiyesiz çocuk var... “Doğan Medya Grubu”nda çalışıyor. Yazılar yazıyor, televizyonda program yapıyor. Sıkı bir tetikçi... Arada sırada, teknede patronuna servis yaparken görüyoruz onu ve çok mutlu oluyoruz.

Bu arkadaşımız, kendi ifadesine göre, fi tarihinde bir “hesaplaşma” içine girmiş, kendi kendini sorgulamış, değişmiş, dönüşmüş, başkalaşmış ve sonunda mahallesini terk edip daha güzel bir mahalleye intisap edivermiş.

Neyin hesaplaşmasını yaptı? Hangi özeleştiri süreçlerinden geçti? Yakın dönem Marksist filozofları gibi hangi “dramatik tercihle” karşı karşıya kaldı? Bir sabah, Flew gibi bir şok gerçekliğe mi uyandı? “Oluş” problemleri mi yaşadı? Ne oldu?

Bilmiyoruz.

Son tahlilde bir gazeteciden söz ediyoruz. Karşımızda Wittgenstein yahut Heidegger kıratında biri yok. Biraz bulaşık bir gazeteci... Çokça cahil. Her yönüyle tahammülfersa bir adam...

Kaldı ki, “Niye değiştin?” diye soran yok.

Değiştiyse değişti.

Bize ne, size ne, kime ne!

Fakat parti ve mahalle değiştirenler, yeni kanaatler edinenler, bir başka uzama geçtiğini söyleyenler bu çocuğun biricik derdi haline geldi... Hesap soruyor: “Çabuk söyle, niye değiştin? Değişiminin sağlam bir muhasebesini yaptın mı? Özeleştirini verdin mi? Değişiminin ikballe, parayla pulla, makamla ilgisi olabilir mi? Çabuk söyle!”

Geçenlerde İhsan Özkes adlı kişiye dalmış.

Okumadım. Anlattılar.

Son derece terbiyesizce laflar etmiş. Sonra canlı yayında “hesaplaşmaya” çağırmış.

İlhan Özkes, biliyorsunuz, “CHP’nin müftüsü” diye nam salmış bir milletvekili. Bir süre önce, sağlam giydirmeler yaparak CHP’den ayrıldı. Sonra Beştepe’ye gitti. Erdoğan’ı öven bazı beyanatlarda bulundu. Niye böyle yaptı, bilmiyorum. Kendisiyle tanışırız. Açıp sorma imkânım olduğu halde, bunu yapmadım. Bana ne! Hem, son derece yakışıksız ve ayıp... “Sen dindar adamsın, niye CHP’desin” diye de sormamıştım. Dindarlar da CHP’li olabilir. Ama Aydın Doğan’ın “elemanına” dert olmuş. “Sen niye değiştin? Önce değişimine beni ikna et!” diyor

Şimdi de Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş’e musallat olmuş durumda. Hem hesap soruyor, hem de canlı yayında hesaplaşmaya (düelloya) davet ediyor. “Değişiminin sağlam bir muhasebesini yaptın mı? Özeleştirini verdin mi? Değişiminin ikballe, parayla, makamla ilgisi olabilir mi? Çabuk söyle!”

İyi valla... Değişenler, bir başka partiye intisap edenler, yeni bir dünya görüşünü temellük edenler bu çocuktan ruhsat alacaklardı...

Peki, sen değişiminin sağlam bir muhasebesini yaptın mı terbiyesiz çocuk?

Özeleştirini verdin mi?

Mahalle değiştirirken ruhsat aldın mı?

Hadi diyelim ki Özkes’le Türkeş’in değişimi parayla pulla, ikballe, makamla ilgili...

Senin değişimin (yahut kaçışın) neyle ilgili?

Bir aralar (TRT Genel Müdürü’nden bahisle) “İşte yıldızı parlayan bürokrat” gibilerden vıcık vıcık yağ damlayan yazılar yazıyordun. Aile şirketin bundan nemalandıkça nemalanıyordu... AK Parti belediyelerine (ölçüsüz ve orantısız) övgüler düzüyordun... Özellikle iki ilçe belediyesine... Öyle güzel hizmetler yapıyormuş ki bu belediyeler, ortalık öyle tertemizmiş ki, kaldırımlar öyle pırıl pırılmış ki, “adeta bal dök yala” imiş.

Senin değişiminin (yahut kaçışının) bunlarla ilgisi olabilir mi?

İhaleler kesildiği için mi övgüler de kesildi?

Değişiminin esbabı bu mu?

Bizi ikna edebilir misin? Canlı yayına çıkıp elan içinde bulunduğun bu “hal”in ve bazı tutumlarının hesabını verebilir misin?