İhanet kol geziyor ülkemde; kimi gazeteci, kimi siyasetçi sözde…

ABD'yi güçlü kılan nedir?

ABD'nin siyasetine yön veren eski kudretli Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, bakınız bu soruya ne cevap veriyor: "ABD iki sebeple güçlüdür. Ülkesindeki vatan hainlerini bulur ve öldürür. Diğer ülkelerdeki vatan hainlerini bulur, kullanır..."

Bir kez daha okuyunuz ve düşününüz…

İçerideki hainleri bulup öldüren ve başka yerlerdeki hainleri bulup kullanan bir ABD var karşımızda.

Gücünü bu iki faktörden aldığına inanan bir ABD gerçekliğiyle karşı karşıya bulunuyoruz.

İçimizde ve çevremizde olup bitenlere bu gözle bakmalıyız.

Bölgemizde olup bitenlere de.

Aksi takdirde türlü kılıklara bürünmüş ihanetlere yenik düşebiliriz.

ABD'nin başka ülkelerdeki hainleri bulup kullandığı sır değil elbet.

Peki bizim ülkemizde bunu yaptığına birileri niye inanmaz?

İçimizdeki hainlerin arkasında sadece ABD mi var?

Tabii ki Avrupa'nın başka başkentleri de var…

Ve Türkiye topyekûn bir saldırı ve tehdit altında.

***

İçerideki hainler, dışarıdaki devletlerin gücüne güvenerek pervasızca hareket ediyorlar.

FETÖ darbesinin sadece Pensilvanya'daki İblis'in ve haşhaşilerinin marifeti olduğuna inananların aklına şaşarım.

O darbenin arkasında asıl hangi gücün olduğu apaçık.

Pensilvanya'daki İblis'i hâlâ kim kendi ülkesinde koruyup kolluyorsa odur darbenin arkasındaki asıl güç.

FETÖ'cü hainlere kim kendi topraklarında kol kanat geriyorsa onlardır darbenin asıl sahipleri.

Körfez'deki hangi ülkelerin darbenin arkasında nasıl hizalandıkları da sır değil.

Mısır'daki darbenin arkasında hangi Körfez ülkeleri varsa, FETÖ darbesinin destekçileri de onlar.

Katar krizi o yüzden yalnızca Katar'la ilgili değildir.

Suriye'nin kuzeyinde ABD'nin PKK aşkı sadece bir terör örgütünü kullanmaktan ibaret değildir.

Herkes bilir ki ABD'nin PKK'nın gücüne ihtiyacı yoktur.

Asıl hedef Türkiye olunca PKK kullanılması elzem bir örgüte dönüşüyor.

İsmini değiştirerek tabii.

DEAŞ'a karşı bölgenin meşru (?) gücü kılıfına sokularak.

Sözgelimi Suriye Demokratik Güçleri (SDG) gibi...

Bir de demokratik addedilirler zahir...

İçimizden birileri de kalkar "Türkiye'nin Katar'da ve Suriye'de ne işi var?" der.

Birileri de Türkiye'nin DEAŞ terör örgütüne silah yardımı yaptığını iddia eder.

MİT tırları operasyonuyla Türkiye'yi teröre destek veren bir ülke konumuna sokmak ister.

Tıpkı Katar gibi.

Ve o birileri, Katar'a yönelik hamlelerin gerçekte Türkiye'ye yönelik olduğunu bildikleri halde "Ne işimiz var?" deyip algı operasyonuna girişir.

***

İhanet kol geziyor…

Ve hainler türlü türlü.

Kimisi gazeteci kılığında, kimisi siyasetçi, kimisi akademisyen, kimisi iş adamı...

Ve ilginçtir bütün hainlerin ortak bir düşmanı var: Recep Tayyip Erdoğan.

Ona karşı yürüyorlar.

Ona karşı düşmanca bir hat inşa ediyorlar.

Bilumum terör örgütleriyle beraber yürüyorlar.

FETÖ, PKK, DHKP-C aynı yürüyüşün neferleri.

Mısır'da meşru Cumhurbaşkanı Mursi'yi devirmeye muvaffak oldular lakin "Türkiye'nin Mursi’si" diye tanımladıkları Erdoğan'ı deviremediler.

CHP'nin Parti Meclisi üyesi olan bir milletvekili Mısır'da başarılı olan darbeden hemen sonra "Sıra Türkiye'nin Mursi’sinde" diye tweet atmıştı.

Kim kiminle yoldaş görüyor musunuz?

Ve kimler, ne adına yürüyorlar.

ABD'nin içimizdeki hainleri niçin yürüttüğünü hâlâ anlamayanlara lafımız yok bizim.

Gezi'de, 17/25 Aralık'ta ve 15 Temmuz'da deviremedikleri Erdoğan'ı devirmek için üst aklın emrindeki cümle elemanlar devreye alınmış durumda.

"Adalet" ve "demokrasi" talepleri sadece bir kandırmaca ve mobilizasyon aracı.

İşin ilginç yanı ise şu: ABD kendi hainlerini bulup yok ettiğinde demokrasisini korumuş oluyor ancak Türkiye hainlerini içeri tıktığında veya kamudan söküp attığında demokrasiyi katletmiş oluyor!

Kendileri de öyle diyor, içerde kullandıkları hainler de hep bir ağızdan öyle diyor!

Varsın desinler!

Varsın yürüsünler!

Türkiye başka ülkelerce kendisine karşı kullanılan hainlere hak ettiği dersi vermeye devam etmelidir.

Başka türlüsü Türkiye'nin sonu olur mazallah.