İki dakika dik durun yahu!

Sırasıyla gidelim:

Karargâh rahatsız... Başörtüsü kararı komutanlara sorulmadı... Hulusi Akar’ın Cumhurbaşkanı’nın gezilerine katılması eleştiri topluyor.

Biz sadece “gazetecilik” yapıyoruz. Haberde imzası olan Hande Fırat da, gazetecilik merakıyla askeri kaynaklardan edindiği bilgileri aktarıyor. Başka bir maksadımız yoktur.

Bizim gazeteciliğimizi sorgulamak kimsenin haddine değildir. Pespaye eleştirilere itibar etmiyoruz.

Biz “Karargâh rahatsız” başlığıyla, aslında Genelkurmay Başkanı’nı korumaya çalıştık. “Genelkurmay Başkanlığı eleştirilerden rahatsız” demeye getirdik. Manşetimizin arkasındayız. Eleştiriler vız gelir tırıs gider. Her daim arkasında olacağız.

Evet, “Karargâh rahatsız...” Bunu demeye devam edeceğiz.

Pespaye yandaşlar cevap versin. Değil mi? Karargâh rahatsız değil mi?

Manşetimizin arkasındayız ama o kadar da arkasında değiliz. Manşetimiz yanlış olabilir... Tam emin değiliz ama yanlış olma ihtimali galiba yüksek.

Baktık; birinci sayfa manşetiyle devam sayfası manşeti farklı çıkmış. Editoryal hata olabilir. Genel Yayın Yönetmeni görseydi mutlaka müdahale ederdi. Görmemiş.

Hükümet niye alınganlık gösteriyor ki, Genelkurmay Başkanlığı muhalefet partilerinden rahatsız olduğunu söylüyor. Muhalefet tepki göstersin. Manşetimizi Kemal Kılıçdaroğlu dert edinsin.

Bir yanlış anlaşılma daha oldu galiba! “Muhalefet tepki göstersin” derken, amacımız muhalefetle orduyu karşı karşıya getirmek değildi. Genelkurmay’ın hükümetten rahatsız olma hakkı bulunmadığı gibi, muhalefetten rahatsız olma hakkı da bulunmuyor. Bunu belirtmeyi “dürüst gazeteciliğin gereği” sayıyoruz.

Biz 15 Temmuz’da demokrasinin yanında durduk.

İcap ederse yine dururuz.

Manşetimiz problemli olabilir ama amacımız ne olduğunu Hulusi Akar çok iyi biliyor.

Niçin konuşmuyorsun Hulusi Akar? Haberimizle neyi amaçladığımızı bildiğin halde neden susuyorsun Hulusi Akar? Konuşsana Hulusi Akar! Eleştirilere karşı Genelkurmay Başkanlığı’nı koruduğumuzu, işin aslının bu olduğunu söylesene Hulusi Akar!

Düşündük taşındık, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın haklı olduğuna karar verdik.

Bu kararı deklare etmeyi ödev sayıyoruz:

Sayın Hulusi Akar...

Bu ülkenin büyük çoğunluğu sizin 15 Temmuz’a karşı yiğitçe bir duruş sergilediğinizin farkında ve sizi bu açıdan takdir ediyor, lütfen gönlünüzü ferah tutun.

Bu ülkede büyük çoğunluk, sizin sivil yönetimin emrinde olmanızı, olması gereken çok doğal bir durum olarak görüyor, lütfen buna inanın.

Bu ülkede sizin Cumhurbaşkanı ile çıktığınız seyahatlere kafayı takanların sayısı, ancak bir avuçtur... Lütfen üzerinde durmayın.
Bu ülkede birkaç marjinal takıntılıyı çıkarırsa, halkın çok büyük bölümü başörtülü kadınların Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görev alacak olmalarını hiç mesele etmiyor. Lütfen bunu böyle bilin.

Düşündük taşındık, haberimize “Terbiyesizliktir, seviyesizliktir” diye tepki gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da haklı olduğuna karar verdik.

Sadece Erdoğan değil, yandaş medya da haklı.

Bize gider yapan herkes haklı.

Haberimizdeki “rahatsızlık” ifadesi, Genelkurmay Başkanı'nı hedef alan “iddia ve eleştirilerin” yarattığı durumu açıklamak amacıyla kullanılmıştır. Ancak maalesef haberimiz yayımlandıktan sonra gördük ki bu ifade, Genelkurmay’da hükümete karşı bir rahatsızlık varmış şeklinde de anlaşılabilmektedir.

Doğrudur... Karargâh rahatsızdır.

Cumhurbaşkanı’ndan mı rahatsızdır? Ne haddine!

Başbakan’dan mı rahatsızdır? Tabii ki hayır! 

Hükümetten mi rahatsızdır? Yok böyle bir şey!

Rahatsızlığın tek bir nedeni var: Genelkurmay’a yönelik haksız, mesnetsiz olarak yapılan ağır eleştiriler.

Kim yapıyor bu haksız, mesnetsiz ağır eleştirileri?

Kim yapacak?

Hükümet karşıtı çevreler.

Ordumuzun yıpratılması, iç siyasete çekilmeye çalışılması her Türk vatandaşının reddetmesi gereken bir durumdur. Ordumuzun seçimle işbaşına gelmiş sivil iradenin emrinde olması demokrasimiz için vazgeçilmez bir şarttır.

NOT

İstihfaf bildiren ufak-tefek eklemeleri saymazsanız, yukarıda okuduğunuz satırlar “aynen” Hürriyet gazetesinde yayınlandı.

Bu satırlar, aynı zamanda bir tıyneti ele veriyor. Öyle bir tıynet ki, insanın, “Madem bir şeyler çeviriyorsunuz, iki dakika dik durun yahu!” diyesi geliyor.

Hakikaten öyle...

İki dakika dik dursunlar da dişimizi kıralım!