Ýki farklý yorum

Quentin Tarantino’nun Nefretlik Sekizli (The Hate ful Eight) adlý son filmiyle ilgili Yeni Þafak’ta Suat Köçer’in ve Müstakil Gazete’de Hakan Albayrak’ýn yazýlarý yayýnlandý. Köçer’in daha çok filmin sinematografik özelliklerine yaklaþtýðýný ve üstün nitelikli olarak kabul ettiðini, Albayrak’ýn ise filmin moral deðerler bakýmýndan deðerlendirdiðini ve çok aþaðýlýk olarak gördüðünü gözlemlemekteyiz. Ýnanç düzleminde ortak bir zeminde buluþtuklarýný kabul ettiðimiz iki deðerli þahsiyetin nasýl böylesi uç noktalara düþtüðü üzerine kafa yormak gerekiyor. Ýlk yazýda örneðin filmin, “gerek hikâyesi gerekse teknik özellikleriyle seyirciyi sinemaya doyuracak gerçek bir þölen kývamýnda” olduðu belirtilirken, ikincisinde filmin, “güldürdüðü ve eðlendirdiði, bunu zekice yaptýðý yerler” olduðu ancak “bu gülüp eðlenmeler genellikle tevbe istiðfarý gerektirecek cinsten, çünkü kötülüðü, gaddarlýðý, ... ‘sevimli kýlan’ sahneler veya replikler sözkonusu” olduðu ortaya konuyor. Öte yandan yine ilk yazýda, “Arka planýnda siyahilere yönelik ayrýmcýlýðý ele alan film karakteri Warren üzerinden dönemin sosyo-politik yapýsýna yoðun eleþtiriler yönelten film, zaman zaman seyirciyi rahatsýz edecek sertlikte göndermeleriyle ayrýmcýlýða olan öfkesini güçlü biçimde ortaya koyuyor.” diye ifade edildikten sonra yönetmenin, “geleneðini bu filmde de bozmayarak, sinemasýna özgü ‘þiddet eleþtirisi’ni zirveye çýkarttýðý” ileri sürülürken; diðer yazýda, “Baþtan aþaðýya aþaðýlýk hikâyenin kahramanlarýnda iyi ve kötü yok; ilk ve son tahlilde üç aþaðý beþ yukarý hepsi hayvan.” ve “Toplu gebermeden müteþekkil mutlu son da içine tükürülesi.” þeklinde bir belirlemede bulunuluyor, ayrýca içinizin kararacaðý ve kirleneceðinden ötürü internetten dahi indirilip seyredilmemesi tavsiyesi iletiliyor.

Ben filmi görmedim, Tarantino’yu Ucuz Roman’da seyrettikten sonra, içerdiði þiddeti iþleyen birebir gerçekçilik duygusu ve bir pornografik sahneyle kendime göre bir deðerlendirmede bulunmuþ ve o deðerlendirmenin daha sonraki filmlerde de aþaðý yukarý haksýz çýkmadýðýna tanýk olmuþtum. Þiddetin estetizasyonu (ki, Hakan da Sam Peckinpah örneðini veriyor) sinemada maalesef zayýflýklardan ve manipülasyonlardan biri olarak görülmekte, etik bakýmdan dikkat serdedilmesi gereken bir tutum olduðu ortadadýr. Benzer manada, sanatta gerçekçiliðin de çoðu zaman yine problemli bir alan olduðunu belirtmeliyiz, zira sanal bir ortam olan sanatsal dünyada baþka ifade biçimlerinin olabilmesi son derece doðaldýr. Þiddetin veya kötümserliðin bir baþka ifade buluþu olarak gördüðümüz Cohen Kardeþler’in sinemasý da insanlýk karþýtý duruþuyla, yine moral deðerler bakýmýndan içimizi yaralayan temsillere sahne vermektedir.

Duygularý sömüren, dolayýsýyla duygu sömürüsünde bulunan yapýmlarýn öncelikle sinemanýn kendisine, sinema sanatýna zararýnýn dokunduðunu, seyirciye hak ettiði saygýyý göstermediðini, böylece kendisinin de saygýnlýktan düþtüðünü, kýsa vadeli vuruculuk ve çarpýcýlýk güttüðünü, uzun vadede seyircinin estetik yönden beslenmesini gözetmediðini, sinema kültürünü öngörmeyip kaale almadýðýný, ne yazýk ki belirtmeliyiz.